Ceres'te neler oluyor?

Evet, evet gördüm!

Nasa'nın uzaya dönmemek üzere gönderdiği uzay aracı, cismi, uydusu, zımbırtısı Dawn şu anda Mars'tan Jupiter yönüne doğru hareket halinde. Bu sırada da yolunun üzerinde olan cüce gezegen Ceres'ten resimler sallayıp duruyor. Bu sosyal medya çılgınlığına benzer fotoğraf fırtınasında ise ilginç resimler geliyor bir süredir. Bu resimleri görenlerin akılları şu parlak ışıklar nedir ya da leyn düz ovanın ortasında yükselen şu şey bir piramit mi yoksa benzeri sorular ile bulanmış durumda. Neden mi derseniz gerçekten de gelen resimlerde parlak ışıklar ve piramide yorulabilecek şekiller var ancak daha da önemlisi Nasa Dawn'ın resmi sitesinden veriyor da gazı. Sanırım bu göreve ilgi çekmeye çalışıyorlar. Az bir ihtimal de olsa uzaylıların mevcudiyeti gerçeğine de bizi hazırlıyor olabilirler. 

Karşılaşacağın yabancılara dikkat et

Büyük halk ozanı ve feylezof Ronnie James Dio demiş ki "Yabancılarla konuşma, sadece sana zarar verirler" İddialı bir laf. Tabi ki otobüste, trende yanınıza oturan yabancıların ikramını almak tehlikeli. Eskiden TRT'de dönen ilaçlı ayranlı uyarı filmlerini hatırlayanlar vardır elbet. Fakat bana göre ilaçlı ayrandan daha tehlikelisi o yabancının "Hemşehrim yolculuk nereye?" sorusu ile başlayan muhabbettin bir nevi Sarlacc'ın avını yemesi kadar uzun bir işkenceye dönmesidir. Bir anda yanınızdaki kişinin torunundan  torbasına, siatiğiniden romatizmasına, manitasından okuluna kadar öldürücü bir monoloğun içerisinde kalırsınız. Dibi olmaz bunun. Düştükçe düşersiniz. O karanlık benliğinizi ele geçirirken, sıkıntı en ufak hücrenizi ezer geçer.

Joe R. Lansdale'in aynısı olmasa da benzer içerikli öyküsünden yola çıkarak bir kısa film çekmişler. Barda içen bir kişinin yanına gelen yabancı ile girişilen, her ne kadar direnilirse de, sohbet nereye kadar gider? Peki ya bu yabancı bu gezegene yabacı ise? Bu soruların cevabını aşağıda bulabilirsiniz. Öykü Bumper Crop adlı antolojide yer alıyor .

Haftanın Resmi

İtalya'dan Salvo Brullo Eski Mısır'dan bir uzaylı çizmiş. Halen piramitler hakkında şüphelerimiz bulunduğuna göre arkadaki uzay gemisinin içi de gayet mantıklı. Her şeyi geçtim. Bu resmi Paul'e benzediği için sevdim. Evolution baby!

9 Dakika

Issızlığın ortasında, bir başına, sadece köpeği ile yaşayan bir adam. Sessiz, sakin ve huzurlu. Bütün bu düzen bir gece tekinsiz olaylar bozar ve telefonunda hatırlamadığı 9 dakikalık bir görüntü bulur. 9 Minutes tek bir oyuncu ve köpek ile çekilmiş, başarılı oyunculuğu, çekimleri ve kurgusu ile güzel bir kısa film. Çölde bir başınıza kalmayın ne olacağı belli olmaz.

Bağzı yakın ilişkiler ayağınızı yerden kesebilir

Luke ve Sarah öpüp koklaşan, mutlu mesut bir çift olarak ormanda takılıp, etraflarında olandan bitenden bihaberken ebelenirler. Daha fazla anlatmayayım ancak Closer adlı kısa film 80'lerin filmlerinin tadında bir çalışma.

Michael Jackson'ın Kökenleri

Black Dynamite Spawn'da Al Simmons'ı oynayan Micheal Jai White'ın yazıp yönettiği blaxploitation (ben de burada öğrendim ne olduğunu)ve 70'leri tiye alan bir macera komedi filmi. 2009 yılında çekilen filmi 2011 yılında Adult Swim tarafından yayınlanmaya başlayan çizgi film izledi. Yiğit sağolsun bu absürt çizgi diziyi bana önerdi. İlk bölümünde Michael Jackson'un yeteneğini, dansını, tipini ve davranışlarının nedenini çok güzel anlatmışlar :)

Uzaylılar Neden Bizi Değil de Şehirlerimizi Yiyorlar

Universe Today sitesinde silikon bazlı uzaylıların yemek terciherli üzerine bir yazı yayınlamış. Bruce Dorminey karbonsuz astrobiolojiyi kullanarak bu zevksiz uzaylıların bizim gibi lezzetli yemekler duruken gidip aptalca şehirleri yediklerini incelemiş. Ne yalan söyleyeyim özetlemeye üşendim. Vakit dar, halen iki şehirde yaşıyorum. Uzun lafın kısası yazının tamamı burada:

http://www.universetoday.com/91449/why-silicon-based-aliens-would-rather-eat-our-cities-than-us-thoughts-on-non-carbon-astrobiology/

Haydi ayda uzaylı avlayalım!

Arizona Üniversitesinden Prof. Paul Davies ve Robert Wagner, NASA'nın LRO (Ay Keşif Uydusu) isimli merediyle çekilmiş yüksek çözünürlüklü üçyüzkırkbin! fotoğrafı halka açıp hep beraber uzaylı aramamızı öneriyor. (Bu arada LRO`nun multimedya sitesini öneririm, süper resimler var.)

Attack the Block

En sonunda kaç zamandır seyretmeye niyetli olduğum ancak tembellik nedeni ile sürekli ertelediğim İngiliz uzaylı filmi "Attack the Block"'u seyretmeyi başardım. Sanırım seyretmeye muktedir olmam benim için bir başarı hikayesi. Herneyse film bir çok işte parmağı olan ve Simon Pegg ile Nick Frost'un ekibinden olan Joe Cornish tarafından yazılıp yönetilmiş. Oyuncuların çoğu onsekizinden küçük gençler. Tanıdık Nick Frost ve birkaç filmde oynamış Jodie Whittaker var. Genç oyuncular bana göre çok başarlıydılar. IMDB'de gördüğüm kadarı ile bu gençleri ilk filmi.



Gelelim filmin konusuna. Eğer konusu hakkında bir şey duymak istemiyorum, önce seyredeceğim diyorsanız bu paragrafı okumayın derim. Olaylar Güney Londra'daki bir toplu konutta ve çevresinde geçiyor. Bu konutta yaşayan beş İngiliz delikanlısı kankalık ilişkileri dışında kendş aralarında çetecilik gibi işlerle de iştigal ediyorlar. Bilmeseler de aynı konutta oturdukları taze hemşire Sam'i soyarken gökten elma misali bir uzaylı düşüyor ve olaylar başlıyor. Bu ilk uzaylıyı sürüsüne bereket diğerleri izliyor. Gençler de mahallelerini ve yaşadıkları toplu konutu korumak adına harekete geçiyorlar. Arada Nick Frost'un oynadığı esrar satıcısı Ron ve işvereni Hi-Hatz de oalylara dahil oluyor. Bolca hareket, İngiliz argosu, dişleri ledden imal uzaylılar ve kan revan ile film devam ediyor.


Film basitçe yazılmış ve çekilmiş. Uzaylılardan başka özel efekt yok. Uzaylıların neden geldiği hakkında detaya kaçmadan, abartmadan basit bir biyolojik açıklama koymuşlar. Bolca İngiliz veyahut Güney Londra argosu ile eğlenceli diyaloglar var. Çocukların yaşlarının verdiği cesaret ve ergenliklerinin verdiği maçoluk ile tüm bu uzaylılara yaklaşımı, mahallerini/toplu konutlarını korumaya çalışmaları çok güzel oturmuş. Arada azınlık ve siyah olmak ile ilgili bir sürü göndermenin yanı sıra İngiliz olmamamdan dolayı kaçırdığım ya da anlamadığım bir çok başka gönderme var. 88 dakkikada sıkmadan izleniyor. İzlemediyseniz ilk fırsatta izleyin.



Bu arada duyduğum kadarı ile filmin Amerikan versiyonun yapılması da gündemdeymiş.