Benim adım Hakan ve benim bir sorunum var. Ben turşu hastasıyım.
Kitaplıklar doldu, masalarda kupa koyacak yer kalmadı... |
Ben eskiden beri gidip sağdan soldan sahaflardan ikinci el kapatmayı sevmişimdir. Ankara'da ufak bir bütçeyle her hafta Olgunlar'dan ya da Karanfil'den en az bir kitap almaya çalışırdım. Sonra bir ara işin ucu koptu. Hele amazon icat olundu beri ben mahvoldum.
Dergi aboneliği, Amazon'da sevdiğin yazarların kitaplarını hemen pre-order etme, yıllar önce birisinden ödünç alınıp veya Bilkent'te okunmuş kitapları bir daha sahafta görünce hemen bir kopya kapma, festivallerde bedava kitap toplama filan falan derken... Herhalde iki sene hiç bir iş yapmayıp oturup kitap okursam elimdeki ölü ağaca basılmışları bitiririm, Sony Reader'deki bi milyon ordan burdan indirilmiş kitabı hiç sormayın.
Ciddi bir sorun durumuna gelmeye başladı. Sadece bilim kurgu da değil. Daha yeni "Ulaaaynn, almıyoruz kitap" dedim kendime, sonra Marc Abrahams'ın This is İmprobable adlı ilginç bilim araştırmalarından bahseden kitabı çıktı, aldım. Ben Goldacre'in Bad Pharma isimli ilaç endüstrisini irdeleyen kitabını Kindle'de okumak için almıştım, tatildeyken okuyamayınca eve gelince bir de baskısını aldım. Sonra Hannu Rajaniemi'nin Fractal Prince kitabı çıktı, e o da gelsin. Daha dün ilk defa uzun süredir rahat rahat salondaki kitap okuma koltuğuma oturmuş bir şeylere bakacaktım, "Yahu uzun süredir mangalara da bakmadım, acaba Excel Saga'nin yeni cildi basılmış mıdır" der buldum kendimi.
Hayır, o da değil, salak salak aynı kitaptan üç beş tane almaya o kadar alıştım ki (ne aldığımı takip etmediğimden, özellikle pre-order edince Amazon paketinden aynı kitaptan iki tane çıkmasına artık şaşırmaz hale geldim) arkadaşlara kitap dağıta dağıta bitiremedim hala birikmişleri (kapı kadar bi Peter F. Hamilton kitabı var mesela, isteyen var mı?)...
Derler ki bir sorunun olduğunu kabullenmek ilk aşamadır.
Benim adım Hakan ve benim bir sorunum var. Ben bir turşu hastasıyım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder