Pazartesi, Kasım 30, 2009

Up (Yukarı) - Yetişkinler için bir cizgi film (2009)


Up'u bir arkadaşımın hard diskinde görüp bu iyi mi diye sorduğumda arkadaşım "Ben izlemedim ama çocuklar çok beğendi" demişti. İki ufaklığın arkadaşımdan daha iyi bir zevke sahip olacağını düşünerek direk kendime bir kopya aldım (yaşasın korsancılık).

Film 1930'larda bir ufaklık, gittiği sinemalara filmlerden önce yayınlanan haber kliplerinden çok etkilenir. En önemli olay o dönemlerde varolan meşhur maceracılardan birisidir. Yakışıklı kahraman maceracı, kocaman zeplini ve sadık köpekleri ile Güney Amerika'da daha önce keşfedilmemiş hayvanları keşfedip batı uygarlığına katkıda bulunmaktadır. Ancak sonunda sahtekarlıkla suçlanınca aksini kanıtlayacağını iddia ederek ortadan kaybolur.

Ufaklığımız kazara kahraman maceracımıza hayran bir ufak kızla tanışır ancak Elli ile maceraları son derece hızlı bir şekilde bir kırık kol ile sonuçlanır. Bu da iki yaramazın Güney Amerika'ya gitme hayallerini sona erdirir.

Ancak arkadaşlıklari burada bitmez. Aradan gecen yıllar içerisinde birbirlerine gittikçe yaklaşan çift sonunda evlenir ve beraber uzun ama mutlu bir yaşam geçirirler. Mr. Fredricksen yaşamını çocuklara balon satmakla kazanmaya başlar. Akıllarında sürekli Güney Amerika'ya gidip bir şelale yanına yerleşmek hayali olsa da hayatın gerçekleri ve günden güne yaşamın yılları farkettirmeden aşındırması sayesinde bu hayal hiç bir zaman gerçekleşemez. Sonunda Ellie yaşama gözlerini yuvar. Yıllardır beraber yaşadıkları ev, gökdelenler arasında sıkışmış, gürültülü bir modern şehir yaşamına kurban gitmiştir. Ayrıca sağa sola gökdelen diken zibidiler Mr. Fredricksen'in evinin durduğu arazıye el koymak istemektedir. Kazara zibidilerin bir çalışanına saldıran ve yaralayan Mr. Fredricksen evini terketmeye zorlanır. Eski neşesini ve hayattan zevk alma yeteneğini kaybetmiş zavallı yaşlı ve son derece ters davranışlı Mr. Fredricksen Russel adli bir izciye de ters davranır. Evindeki son gününü geçirirken aniden Ellie ile eski Güney Amerika hayalleri aklına gelir ve evini de beraberinde götürerek Güney Afrika'ya yola çıkar. Balonlarla. Bi sürü balonla. Ve perdelerden yapılmış yelkenlerle. Ve evnin dışında asılı kalmış bir izci ile...

Ve böylece olağanüstü bir macera başlar. Kendilerini Güney Amerika'da bulurlar. Kocaman renkli kuşlarla tanışırlar. Çok tatlı bir köpeği sahiplenirler (sincap!) ve sonunda olağanüstü kötü yürekli bir kişiyle mücadeleye girerler.

Açıkcası Up bu sene izlediğim en iyi filmlerdendi. Animasyondan çok hikayenin kendisi ve anlatımı bu filmi muhteşem kılmakta.
Animasyon kalitesi Pixar'ın yaptıgı en olağanüstü hali değil ancak gercekten çok başarılı. Filmi animasyon ve efektler değil, karakterlerin canlılığı götürmekte.

Orta yaşı vurmuş bir herif olarak Mr. Fredricksen'in aklından geçenleri anlamak çok kolay. 20 sene önce hayalini kurduğum yaşam ile şimdiki yaşamım arasındaki fark ne kadar büyük. Öte yandan Mr. Fredricksen'in hayatının da mutsuz geçtiği soylenemez. Sonuçta film hayal ettiklerine kavuşamamanın çok büyük dert olmadığını, zamanla hedeflerimizin değişmesinin normal olduğunu ve geldiğimiz yerdeki mutluluğuuz ve oraya gelirken yaşadıklarımızın önemi vurgulanıyor.

Hayli modern Pixar filmlerinde olduğu gibi film hem yetişkinler hem de çocuklar için yapılmış. Filmin diğer hedef kitlesi olan 5-12 yaş grubunun benim hoşlandığım kısımlarından hoşlanacağını zannetmiyorum ancak bol miktarda aksiyon, heyecan ve hayli basit surata pasta tarzı komedi de içeriyor. Haliyle arkadaşımın cocuklarının filmden çok zevk almış olmalarını anlıyorum. Ancak kendisi oturup ufaklıklarla izlememesi büyük kayıp (sincap!).

Her ne kadar korsan bir kopyasını izlemiş olsam da DVD'sine sahip olmayı düşündüğüm bir eser. Tekrar tekrar izlenmesi son derece zevkli olacak bu filmi cümle aleme tavsiye ederim. Gidiniz, izleeyiniz. Umarım türkçe dublajı iyi olur. İngilizce versiyonunun seslendirmeleri muhteşemdi.

Pazartesi, Kasım 23, 2009

Hitit Güneşi Epizort 22 - FACTSCon! Belçika!




Eveeeet... Birkaç hafta önce hayli maceralı bir yolculuktan sonra (Saab 93 sucks) kendimi Belçika'nın Gent şehrinde buldum. Ankara'dan Banu, Brüksel yakınlarından Deniz, Erap (artı yavrucukları) ve misafir sanatçımız İlker ile buluştuk ve biraz geztikten sonra son derece gürültülü bir alanda bir kayda giriştik. Muhtemelen ses kalitesi en düşük episodlardan birisi olduğu için özür dilerim ama anca bu kadar oldu. Tabii ki böyle bir ortamda daha çok neler görebildiğimizi konuştuk. Ben de bir yandan Fransa kıyılarında bir yerde terkettiğim arabamın endişesi ve sigorta şirketiyle uzun telefon konuşmalarında hayli zaman harcadığım için çok uzun bir kayıt yapamadık ama olduğu kadar artık. Saab 93'ler harbi sucks demiş miydim?

Haliyle kaydın yanında neler gördüğümüzü biraz bolca fotoğraf yükleyerek anlatmaya çalışacağız.
Daha bi takım foto ve yüksek res versiyonlarını nah burada bulabilirsiniz..

Birtakım ikinci el kitap satanlar vardı...



Kocaman bir Tatooine maketi vardı:


Jabba da gelmişti:


Hey tost makinası!


KUTULUUUUUUU!!!!!


Son zamanlarda bolca gördüğüm bir şey de böyle olaylarda bedavaya sarılanlar. Bu arkadaş da olaya farklı bir açıdan yaklaşmış:


Cosplaycılar bolcaydı gerçekten. Ne yazık ki Cosplay yarışması çook kötü organize edildiğinden hiç bir sey göremedim. Geçen seneki FACTS'a bakarsanız farkı görürsünüz.


Belçika waffle olayı İmparator çalışanlarını bile çıldırtabiliyor. Lezizler:


CİYAAAAAAK!!!


Bolca cosplaycı arkadaş vardı:


Meşhur İmparatorluk misafirperverliği:


Dude! (Looks like a lady):


Endor savaşını Gent'te yaşamışız meğerse:


R2D2 klübünün eserleri!


Yeni nesil Storm Trooperlardan:


Biraz oyuncaklar:


Dostlar ve düşmanlar bir arada:


Işın kılıcı çalısanları:


Bu Predator haayli iriydi:


Bir X-Wing pilotu, Bir Orca, bir Star Wars hatunu ve bir... Hmmm. ötekileri çıkartamadım:


Cosplay olayında çok para harcamaya gerek yok: Olağanüstü bir LEGO adam:

Pazar, Kasım 22, 2009

Unseen Academicals - Terry Pratchett (2009)


Birkaç sene önce hızlı ilerleyen Alzheimers hastalığına yakalandığını ögrendiğimiz favori komedi-fantazi yazarımız Terry Pratchett (pterry) amcamızın 37'inci Discworld kitabı Unseen Academicals bu gün bahsedeceğim kitap. 2007 başlarında olsa gerek - bu haber ilk ortaya çıktığında hayli tedirgin olmuştu camia, çok hızlı bir şekilde kaydebeceğiz Pterry'nin komik bilincini diye. Ancak kendisi aynı fikirde olmasa da aradan iki sene geçtikten sonra hala canavar gibi yazabildiğini kanıtlıyor.

Pterry'nin iki tür kitabı var. Birincisi karakterleri beklenmedik bir ortama koyup ne yaptıklarını izlediği (Wyrd Systers, The Colour of Magic, Small Gods, Witches Abroad, Night Watch, Men At Arms, Monstrous Regiment, Mort, Reaper Man), ikincisi ise günümüzden bir olayı Ankh-Morpork'a tanıtıp ne olup bittiğini veya bizim evrenimizdeki bir olayın orada nasıl olduğunu irdelediği (Moving Pictures - filmler, Going Postal - posta servisi, Making Money - merkez bankası, The Truth - gazeteler, Soul Music - rock müzik, Maskerade - opera, Hogfather - Noel vesaire vesaire) romanlar...

Her ne kadar arada iyileri çıksa da Pterry'nin esas akılda kalan ve sürekli tekrar tekrar okumak istediğimiz eserleri genelde ilk kategoridekiler. Bazı karakterler son zamanlarda askıya alınmış olsalar da genelde karakterlerin geliştiği romanlar en favori romanları oluyor. Mesela Rincewind bu romanda bir miktar gözükse de sadece destek karakterlerinden birisi. Her ne kadar ilk iki roman tümüyle Rincewind hakkında olsa da son romanlarda çok az yer alan bir karakter. Benzer şekilde ilk romanlarda bolca yer alan cadılar bir süredir yok.

Bir Night Watch'ın heyecanlı sürüklemesi, Small Gods'daki esasında hayli derin felsefe, Mort'taki karamsarlık ve yaşamın ve ölümün ne olduğunun irdelenmesinin verdiği zevk ile ne yazık ki son zamanlarda iyice öne çıkmış olan daha ticari eserlerinin eğlendirmesi ve akılda pek bir şey bırakmaması ne yazık ki yaşamın gerçeklerinden birisi.

Sonuçta Pterry ticari bir yazar. Yazdıklarının öyle bir popülerliği var ki klavyenin üstüne sıçıp sonra kağıda sıvasa alır, güle güle okuruz. Öte yandan bu adamın yazdığı en kötü Discworld kitabı bir çok fantazi/komedi yazarının yazdıklarıyla karşılastırıldığında Pterry'nin dehası ortaya çıkıyor.


Daha geçen hafta andığım Douglas Adams ile tam bir zıt karakter Terry Pratchett. Adams her satırının üstünde günlerce düşünen birisi iken belli ki Pterry son derece hızlı ve dertsiz yazıyor. Kitapların kalitesi hiç bir zaman belli bir seviyenin altına düşmese de olağanüstü olmalarını beklemeden piyasaya sunan bir yazar Pratchett. Bu sayede arada hayli zayıf romanları ortaya çıkabiliyor. Öte yandan 25 yıllık Discworld tarihinde hayli bir kitap çıkartabildi.

Herneyse, kısacasi bu kitabın içeriğini çok uzun süre hatırlamayacağımı anlamış olmalısınız. Muhtemelen belki son belki sondan bir onceki kitabı olacak bu eserin daha önemli, tarihe damgasını vuracak bir yapı olmasını tercih ederdim ancak en fazla birkaç sene daha bilincini koruyabilecek bir insandan daha fazlasını beklemek hata olur belki de. Bir ihtimal bunu olabildiğince hızlı bir şekilde yazıp bizlere okutmak istedi.

Biraz kitaptan bahsedelim. Pterry bu kitabında futbol ve özellikle İngiliz futbol fanatiklerini irdeliyor. Ankh-Morpork'un alt tabakası, adını futbol koydukları vahşi spordan konuyu açıyor. Yan konulardan birisi de hayli işlediği bir konu, ırkçılık.

Bu kitap İngiltere tarihi için hayli geç bir kitap. İngiltere 1980'lerde holiganlarıyla ünlü bir yer idi. Her ne kadar eskisi kadar olmasa da hala yer yer ortaya çıkan çok içen, fanatik, ırkçı ve basbayağı alt tabaka holigan tayfasi bu kitapta Ankh-Morpork'a taşınmış.

Ana karakterlerimiz Üniversite'nin üst seviye akademisyenleri, Ridcully, yeni nesil büyücülerden Ponders ana rollerde. Şehrin diktatörü Vetinari yine bir takım numaralar çevirmekte. Ayrıca birkaç yeni karakter, Üniversite'nin gece mutfağını yöneten tombiş Glenda, kafası boş ama çok güzel arkadaşı Juliet, babası eski futbolculardan Trev, geçmişi karanlık olağanüstü zeki ve saygılı ancak Üniversite'nin hizmetçilerinin en alt tabakasında çalısan Nutt katılıyor aramıza.

Ponders sağdan soldan görev üstlenip neredeyse Üniversitenin tümünü yönetmeye başlar. Yeni görevlerinden birisi Üniversite geleneklerini yerine getirmektir ve bir mirasın şartı olarak Üniversite'nin arada bir futbol turnuvasında oynamasının gerektiğini keşfeder. Üniversite tayfası futbol adı verilen sokak kavgalarını düşünür o şekilde oynamanın mümkün olmadığına kanaat getirir ve çözüm olarak bu konuda birşeyler yapıp oyunu uygarlaştırmaya karar verir. Bir takim Deus Ex-Machinalardan sonra Havelock Vetinari'nin de aynı şeyi istediği ortaya çıkar. Glenda, Ridcully'nin yaptığından hiç hoşlanmadığı halde için içine karışmaktan kendini alamaz. Bu arada Nutt içindeli vahşi duyguları kontrol altına almaya çalışmasına rağmen evrenin geri kalanı pek aynı fikirde değildir. Göbekli Üniversite akademisyenleri çok hızlı bir şekilde kendilerine süper futbol oynamayı öğretir ve bir yandan da modern futbolun kurallarını yazarlar ve kendilerine rakip bir takım ararlar. Vetinari ise futbol holiganlarini kendi amaçları için kullanmaya çalıştığından bütün varolan vahşi futbol takımlarının Üniversite tayfasına karşı bir takım yaratıp oynamalarını önerir. Bu arada Juliet bir cüce modasına manken olup meşhur olma adımları atmaya başlar. Sonuçta işler iyice karışır ve futbol sahasındaki ilk modern futbol maçında iyice çığrından çıkar. En sonunda herşey mutlu bir sona kavuşur.

Pterry bu kitapta hayli bir Deux Ex-Machina kullanıyor. Futbol topunun keşfi, kitabın başında konuyu futbola getirişi, Juliet'in modellik yaşamı, bir ara Nut'un kendi kendini psikanaliz etmesi, Trev'in ne kadar iyi bir futbolcu olmasına rağmen hiç futbol oynamaması... Bazı ara hikayelerin pek bir masası da yok. Vetinari bir ara kontrolü kaybediypor gibi, eski bildiğimiz herşeyi planlamış diktatör havasını kaybetmemesine rağmen bu kez planlarının pek yolunda gitmediği ortada. Bazı eski Watch karakterleri de ortaya çıksa da pek bir önem taşımıyorlar. Bazı espriler de (beden hocasının hayaletini taşıyan düdük gibi) ingiliz okullarında okumamış insanlar için çok mana içermiyor.

Öte yandan, herşeye (özellikle futboldan hiç anlamamama ve hazzetmememe) rağmen kitabı elimden düşüremedim ve hayli hızlı bir şekilde okuyup bitirdim. Son derece komik, geyik bir kitap ve eminim futbol ve holigan kültürüne bir sürü göndermeyi kaçırdım ve bunları anlayan birisinin son derece daha çok zevk alacağı kesin.

Unseen Academicals'den sonra birkaç kitabının daha çıkacağını ümit ediyorum. Belki bir Night Watch daha çıkar ama emin değilim. Kitabın başındaki teşekkürlerden birisi büyük kısmını bilgisayarda yazan eden birisine. Bu demek ki Pterry bunu daha çok anlattı ve birileri yazdı onun yerine. Belki bu yüzden biraz bölük pörçüklük var kitapta. Pterry kendisi üstüden ne kadar geçti emin değilim ve bundan sonraki kitabi ne kadar yazabilecek bilemiyorum. Öte yandan ileride Discworld'u başka yazarların devam ettirmesi son derece kolay. Kaynak olarak kullanılabilecek 37 roman, 12 tane Discworld hakkında resim ve kaynak kitapları, 5 tane Discworld harita kitabı artı PTerry'nin kendi notları muhtemelen bir çok ticari yazara hiç bir sorun çıkartmaz. Sonuçta TSR ve Star Wars dünyasına yazan yazarların ne kadar kolay ve hızlı yazdığı sürekli anlatılan bir şeydir. 1996 civarında olsa gerek, Mike Resnick, yazdığı bir Star Wars romanını bir hafta sonunda bitirdiğini ve aradan gecen onca sene sonra ne yazdığını hiç hatırlamadığını yazmıştı bir e-mail haberleşmemizde. Pterry'nin bize bıraktığı eserlerle son derece rahat bir şekilde Discworld kendisini kaybettikten sonra devam ettirilebilir ancak aynı zevki verir mi çok şüpheliyim.

Fırsat bu fırsatken gidip bu adamın romanlarını bir yerden elde edin ve okuyun, özellikle aşağıdaki listeyi henüz okumadı iseniz:

- The Colour of Magic
- Mort
- Wyrd Systers
- Guards! Guards!
- Small Gods
- Night Watch



Unseen Academicals BK fiyatı: £18.99 hard cover ISBN: 9780385709340 Yayıncı: Doubleday

Ha bu arada...



veeee direk Terry Pratchett'in agzindan:

Pazartesi, Kasım 16, 2009

Seni gidi hain isyancı!

Geçenlerde bir yerde gördüm. Son derece matrak bir olay.

Stéfan adlı bir arkadaş
her gün iki Storm Trooper'in başından geçenlerin bir fotoğrafını bizlerle paylaşıyor.



Gidiniz, RSS reader zımbırtınıza ekleyiniz.

Podcast Ep 21: Turkiyede fantazi edebiyati






  • Fantasy as a gateway drug: genc yasta fanteziyle baslayan okurlar istikbalde iyi BK okuyucusu olur mu?
  • Bir elfle bir cuceyi pembelesinceye kadar kavuralim, orklari ekleyelim, fantazi edebiyati olsun.
  • Alp Aras - Elf Kanı Büyülü Efsaneler Serisi 1. Kitap
  • Tolkien cevirilerinin Turk fantezi edebiyatinin kliseler etrafinda dolasmasindaki payi ne kadar?
  • 33 kere Hugoya aday gosterilen uretken yazar Mike Resnick.
  • Dinozor hitit gunesi tayfasinin ilk gozagrilarindan Drizzt.
  • Puslu Kıtalar Atlası
  • Altın Eşek
  • Edebiyat kuramcisi, kultur tarihcisi Tzvetan Todorov.
  • Butun fantazi edebiyati iskandinav mitolojisine dayanmak zorunda mi?
  • Anne McCaffrey - Dragonriders of Pern
  • Roman ve film karakterlerinin 13 yas kitlesinin arzularina hitap etme durumu, bkz Arwen, bkz Elminster.
  • Internetten alinma papazlik, fenni sunnetcilik, vs sertifikasyonu.
  • Dini metinler, efsaneler, sozlu dini gelenekler, veliler, turbeler, fantastik ogeler.
  • Demitifikasyon, mitifikasyon, remitifikasyon!
  • Philip Pullman - Kuzey Isiklari

Pazar, Kasım 15, 2009

And Another Thing - 6. Otostopçunun Galaksi Rehberi Kitabı (Eoin Colfer)

Bundan hayli bir sene önce Mostly Harmless adlı kitap yayınlandığında heyecanlanmıştım. Douglas Adams'ın Otostopçu serisinin ilk kitaplarını okuduğumda hayatımda bu kadar komik ama yaratıcı bir şey okumadığımı farketmiştim. Öte yandan o zamanki hayranlığıma rağmen kitapların gittikçe yavanlaştığı belliydi. Bu arada Mostly Harmless'in yayın tarihi 1992. Aradan sittin sene geçmiş ve benim kıçımdaki teller ağarmaya başlamış galiba.



Douglas Adams, yazmaktan nefret eden bir yazardı. Her yazdığı satırın vurgusunu ve etkisini planlaya planlaya yazdığından bütün olay acı verici bir yük haline geliyordu Adams için. Günlerce en komik rakam nedir diye (42) düşünen ve dert eden bir adamdan bahsediyoruz. Kendisi esasinda Otostopçu olayını radyo oyunu olarak yazmıştı (nasıl süper olduklarını onların anlatamam. Bir yerlerden çekip dinlemiştim ama önce TV serisini İngiliz Kültür'den alıp izlemiştim, o da ayrıca eğlenceliydi). Bir radyo oyununun senaryosunu yazmak ile bir kitap yazmak arasındaki emek farkı Douglas Adams'ı çok zorlamıştı. Hatırlanması gereken olay şu: Otostopçu olayı önce bir radyo oyunuydu. Sonra bir kitap. Sonra TV serisi. Sonra başka kitaplar ve radyo oyunları. Adams'ın ölümünden sonra da sonunda bir film. Sonra BBC'de radyo oyunları tekrardan ve en son kitabın da yayınlanmasıyla bu seri sona erdi bir çoğu kişinin gözünde.

Douglas Adams serinin dördüncü ve beşinci kitaplarnı resmen baskı altında yazmıştı ve açıkçası kitaplarda bu hayli belli. Son derece başarılı şekilde yazılmış Dirk Gently kitaplarını da katarsak toplamda Adams'ın o kadar çok kitabı yok. Niye olduğunu anlamak için bu son derece zeki, sürekli manik-depresif sorunlarıyla mücadele eden adamı tanımak bilmek lazım. Ne yazık ki bunun için Stephen Fry olmak lazım!

Herneyse, gel zaman git zaman, Douglas Adams öleli hayli oldu (o acıklı gün 2001'de geldi ve gitti) ancak biz okurların adamın eserlerine ve karakterlerine açlığı azalmadı, hatta arttı. Son derece başarısız bir film Adams'ın romanlarını yeni bir nesile tanıtmaya vesile oldu. BBC Radyo 4'ün oyunları tekrar hatırlattı bu adamın radyo oyunundaki dahiliğini - her ne kadar (bildiğim kadarıyla) kitaplardan adaptasyon olsa da.

Bir gün radyoda bu serinin 6. kitabının yazıldığını duydum ve hemen Amazon'a saldırarak kitabı daha yayınlanmadan sipariş ettim. Kitabın yayın tarihinde BBC de kısaltılmış halini radyoda yayınlayacağını duyurdu.

Sonunda kitap masama geldi. Hevesle eve götürdüm ve okumaya başladım.

5. Kitabın sonunda Arthur sonunda öleceğine emindir. Stravromula Beta'ya gitmeden ölmeyeceğini bildiğinden içi rahat olan Arthur Dent, igrenc Vogon'ların her paralel evrendeki Dünya'yı yok etme kararına kurban gider. Burada Adams'ın bu seriden ne kadar nefret etmeye başladığını anlayabiliyoruz. Arthur'u öldürmek yetmiyor, bütün paralel evrenlerdeki dünyalar yokediliyor bir devam romanını engellemek için. Herneyse, aniden üçüncü kitabın başındaki bir karakter ortaya çıkar ve Arthur'a hakaret etmeye gelir. Bu uzaylı, meşhur ölümsüz Wowbanger, Arthur, Trillian, kızları Random, Zaphod ve Ford'u yokedilmekte olan dünyadan kurtarır. Wowbanger bir kaza sayesinde ölümsüzlüğe kavuşmuş olduğundan beri evrendeki herkese sırayla hakaret etmeyi kendine amaç edinmiş olan bi pezevenktir. Zaphod, bu herife çok gıcık oldugundan bu herifin ölmesi gerektiğine kanaat getirir ve tanrılarla arasının iyi olduğunu, Thor'un Wowbanger'ı kesin öldürebileceğini iddia eder ve anlaşırlar(!). Zaphod, kendi uzay gemisine atlayarak Asgard'da Thor'u bulup Wowbanger'i öldürmeye ikna etmeye gider. Wowbanger de gemisindeki uzaylıları (eh, artık Dünya kalmadı sonuçta) evrendeki son kalan insanların yanına götürmeye kabullenir. Yolda Trillian ve Wowbanger, Random'un bütün itirazlarına ve somurtmalarına karşın birbirlerine aşık olurlar. Bir yandan da Vogonlar evrendeki bütün Dünyaları yok ettikten sonra bütün insanları yok etmeye karar verirler ve onlar da aynı hedefe doğru yola çıkar. En sonunda herkes aynı anda aynı yerde buiuşur ve Thor vs. Wowbanger kavgası başlar.




Bu kadar özet yeter. Açıkcası kitabı bu kadar yazsaydı da yeterdi yazarımız. Yazarımızın adı Eoin Colfer. Kendisi 18 tane kitap yazmış olmasına rağmen adını ilk defa duydum. Meğerse çocuk kitapları yazarmış. Neren bu adama verdiler bu görevi bilmiyorum. Adamın eşinden izni aldıktan sonra kollarını sıvamış bu olaya. Stephen Fry'a yazdırsalardı bence, cok daha güzel olurdu. Eminim teklif ettiler ancak Fry ile Adams çok iyi arkadaşlardı, muhtemelen Fry önündeki zorluğu tahmin ederek 'Hayır' dedi teklife. Ne yazık ki Eoin de aynı cevabı vermemiş.

Bir çok yerde olduğu gibi farklı bir yazar karakterlere ve olaylara farklı bir şekilde yaklaşıyor. Tasvirler, tanımlar. olaylar Adams tasvirleri, tanımları ve olayları değil. Kitapta bütün önemli unsurlara bir kez değiniliyor: havlu, rehber, gargleblasterler, Heart of Gold, balıklar, Arthur'un sanviç yapma yeteneği... Eski kitaplardaki karakterlerin hepsinden bir defa bahis en azından geçiyor, Arthur'un kayıp eski sevgilisi Fenchurch bir AI olarak geri geliyor, Prostnetnic Vogon Jeltz (ve kendisini pek de Vogon hissetmeyen oğlu!), bile ortalıklarda. Bütün eski espriler en az bir kere yapılıyor, Gargle Blaster esprileri bayılana kadar tekrar ediliyor. Birkaç yeni espri de araya serpiştirilmiş.

Bana en farklı gelen şey ise Rehber idi. Orjinal kitaplarda rehberi hep üçüncü kişi yazardı. Burada rehber girdileri TV serisinde olduğu gibi araya serpistirilmiş italik bir font ile, dipnotlarla. Pek de iyi olmamış açıkcası ama daha çok Wikipedia tatında olmuş. Nasıl laptopta izlediğim bir belgeseli durdurup Wikipedia'ya bakarım arada bir merak ettiğim bir konu hakkında, hikaye akışı çat kapı kesilip araya bir rehber hikayesi konmuş.

Kitabın beni en çok güldüren bir kısmı bir sahte irlanda aksanlı dolandırıcının yeni kurduğu koloniye tanrı araması faslı idi. Dolandırıcı arkadaşın Cthulhu ile kurduğu diyalog gerçekten hayli geyik idi. Ph'nglui mglw'nafh Cthulhu R'lyeh wgah'nagl fhtagn.



Bu kitabı okumak hayli bir zamanımı aldı, pek sarmadı açıkcası. Özellikle başta çok zordu ama gittikçe kolaylaştı. Ne zaman ki kendime "Bu bir Douglas Adams kitabı değil, keyfini çıkar, ciddiye alma" diyebildim, kitap hızladı ve kalan üçte biri son derece hızlı bitti. Ancak üçte ikisiyle resmen boğuştum. Aynı zamanlarda gelen The Unseen University adlı Terry Pratchett kitabında hiç öyle bir sorunum olmadı, kitaba ilk sayfadan girip hayvani bir şekilde sardım okumaya.

Öte yandan kitabın hakkını yemeyeyim. Bütün hatalarına rağmen eğlenceli bir kitap. Tek kusuru Douglas Adams ve Rehber serilerini hatırlatması, onları anısını zedelemesi. Eger bu adam bu kitaptaki bütün karakterlere başla bir isim verip yazmış olsaydı muhtemelen çok ciddi sevecek, Adams ile karşılaştırmayı bırakıp sahip olduğu esprilere gülüyor olacaktım. Son derece geyik, neşeli bir kitap ancak bu kitabı en bi orjinal ve ilk rehber kitabıyla karşılaştırıp aradan 30 yıl sıra hala okunabileceğini düşünmek hata olur. Şaka değil, ilk Otostopçu radyo oyunu 1978 Martında yayınlandı. İlk kitap tam 30 yıl once, 1979 Ekiminde ayınlanmıştı ve ilk kitap halen bilim kurgu ve komediyi seven gençlere önereceğim en önemli kitaplardandır.

Şimdi evime geri gidip küveti sıcak suyla doldurup plastik ördeğimi yüzdüresim var......

Borders, Oxford 15 Kasım 2009

Pazar, Kasım 08, 2009

Hitit Güneşi Epizort 20 - Surrogates!

Stüdyo Coda'dan hücum kayıtlaaaaa tekrar aranızdayız.
21. epizort iki hafta sonra (belki de daha yakın!) ellerinizde olacak.
Bu arada şunu dinleyin bakalım!



Kadromuz? Kansu, Hakan, Mert, Fatih(!), Yigit ve bi sürü ziyaretçi. Kameramanımız da Musti.


Ve Stüdyodaki olay aynen böyleydi... (Daha bi sürü foto burada)

Yigit: Bu düğme ne işe yarıyo acaba???


Fatih: Abi senden de bi mok anlasan şu kayıt işlerinden ya...


Hakan: Dur becerecek biraz zaman verelim?


Musti: Lan bi durun da... Çiiiiiizzz!!


Cemaat: Kansu! Sen de böyle çıktın!


Musti: Bu herifleri boşverin kızlar, ben varım burda!

Procrastination

20. episodun editingini bitirmektense nelerle ugrasiyoz, aman Mitra!

Eralp:



Mert:



Hakan:



Yigit:



Ve Kansu:



Tabii ki bu adamlar sagolsunlar!