Perşembe, Aralık 31, 2009

Hitit Güneşi Epizort 25! 7th Son yalakasıyız!

Hepinize mutlu 2010lar! Yılbaşı hediyeniz nah burda....

Huzurlarınızda: Kansu, Eralp, Oruç, Yiğit ve Hakan!



Çarşamba, Aralık 30, 2009

Amazon, Kindle, E-booklar

2009 Noel tatilinden hemen sonra Amazon bir duyuruda bulundu. Tarihinde ilk defa Amazon'dan satılan sanal kitapların sayısı fiziksel kitapların sayısını aşmış durumda. Daha geçen hafta bahsettiğimiz okuyucular bu tatil döneminde Amerika'da iyi satmış olsa gerek ki herkes yanında bir sürü kitap almaya koşmuş.

Bundan üç sene önce OLPC adlı bir örgüt 100$ karşılığında üçüncü dünya ülkelerindeki çocuklara bir mini-laptop yapacağız diye fırlamıştı ve ben çok heyecanlanmıştım ama bir türlü gerçekleşememişti bu olay. İkibuçuk sene önce Asus "biz daha iyisini yaparız" diye fırlayıp Eee serisini çıkartmıştı. "Early Adopter" olarak masamda bir tane 701 durur şu an. Ancak aradan iki sene geçtikten sonra şu an evde 7 laptop var ancak üç tanesi mini laptoplardan!

Kanımca bir aşamayı geçtik. Amazon ve diğer ABD/Avrupa yayıncılarının benzeri bir yolu izlemesi çok normal. Gerekli teknoloji gerçekten hayli ucuzladı. Bilgisayardan, bu mini-laptoplardan, e-book okuyucularından, olmadı Kansu gibi iPhone ekranından bir şeyler okumayı insanlar yadırgamıyor artık. İlk başta sadece teknofililerin takıldığı cihazlar olmaktan çıkıp herkesin alabileceği fiyatlara düştü bu cihazlar.

Öte yandan yayın endüstrisinin bu değişikliklere nasıl uyum sağlayacağını daha göreceğiz. İngiltere'de devlet 500 milyon Sterlin değerinde bir vergi getirmek üzere. Sebep? Müzik ve film endüstrisi lobileri tarihte en büyük miktarda para kazanmalarına rağmen yeterince gürültü yaptığından kopyalayan/kopyalamayan bütün halk bunların cebine para dökmek zorunda kalacak.

Merak ediyorum açıkcası. 1900ler civarında Edison'un yeni teknolojisi mum endüstrisini imha ederken o adamların benzeri bir lobi yeteneği olsaydı hala mum almaya zorlanıyor olacak mıydık?

Salı, Aralık 29, 2009

Stross, Hitit Güneşi ve The Atrocity Files

The Atrocity Archives - Charles Stross
ISBN 978-1-84149-569-9
İlk Baskı: 2004
Madalyalar: 9/10

Bu kitabın yorumuna girmeden önce birazcık başka bir şeyden bahsetmem lazım.

1999 yazında 7 seneden sonra elime ODTÜ Makina Mühendisliği diplomamı aldım. O andan iki sene önce "Yeter!" diyerek neredeyse hayatımdaki bütün hobileri bir yana koyarak (D&D, müzik, BBS, amatör astronomi) bu kağıt parçasını ele geçirmeye yoğunlaşmıştım. Bir Ağustos günüydü galiba, yedi sene içerisinde defalarca danışman değiştirmenin sonucu olarak daha önce muhaf olduğum söylenen, ben okula girdikten üç sene sonra ortaya çıkmış bir dersi yaz okulunda AA getirerek verip bütün kredilerimi tamamladığımda içimden tek geçen "Bunca yıl bu kağıt parçası için mi acı cektim?" idi. Pek bir mutluluk kalmamıştı içimde, daha çok bir rahatlık duygusuydu yaşadığım. Daha kötüsü en azından iki senedir hedef belirlediğim şey aniden kaybolmuştu. Amaçsız ve bundan sonra hayatımda ne yapacağımı bilemediğim bir halde yılbaşını buldum, bir yandan ne iş yapacağım diye kara kara düşünürken. 7 sene uğraştığım bu diploma üzerinde mi çalışacaktım yoksa hobilerimden birisi olan IT olayına mı el atsaydım? Yakın arkadaşlarımdan
birisinin iş teklifini reddederek (ne kadar doğru bir karardı bilemiyorum ama arkadaşlarla ve aile ile iş kurmaya karşıyım, uzun vadede tek elde edeceğin acı olacaktır) CV'mi (IT ve MakMüh olarak iki ayrı şekilde yazılmış olarak) sağa sola fakslamaya başladım. Uzun vade planı olarak aklımda bir şekilde İngiltere'ye gitmek ve yerleşmek vardı. Kısa vadede bu işi karıştıran başka konular olduğu dan herşeyi kısa vade planlamaya başladım.

Bir şekilde Ocak başında (tam 10 yıl önce) kendime bir iş buldum kıçıkırık bir yazılım şirketinde ve sonunda hayatımda ilk defa makul miktarlarda para kazanmaya başladım. Şu ya da bu şekilde işler yoluna girecekti.

Bu arada ufaktan takip ettiğim birkaç konu tekrar gündeme geldi. Mezuniyet sonrasında tekrar hobilerime zaman (ve ilk defa makul bir miktarda para) ayırabilmeye başladım. Elime geçen ilginç iki eser Chaosium'un Call of the Chtulhu RPG'si ve Steve Jackson Games'in Illuminati GURPS oyunuydu. Bundan bir süre önce okuduğum Robert Anton Wilson ve Robert Shea'nın olağanüstü
Illuminatus! üçlemesinin etkisi de cabası. Aynı zamanlarda ikinci ve üçüncü ODTÜ con'larında oynattığım ev yapımı Rifts Anadolu ortamı aklımdan çıkmıyordu. Ancak arkadaşlarımın büyük kısmı ile yaşam saatlerimiz uyuşmuyordu (bir kısmı benim gibi çalışıyor, bir kısmı ise hala ODTÜ Çatı'da kağıt oynayarak hayatlarını devam ettiriyordu. Steve Jackson Games'in gazına gelerek "Yahu, play-by-e-mail?" dedim bir birkaç son derece geyik ama yeniliğe açık arkadaşı ikna ederek aklımda bir senaryo tasarlamaya başladım.

Oyunun adı "Hitit Güneşi" idi. Evet. bu blog, podcast cart curt olayı böyle başladı. Eralp, Mert, Yigit ve Fatih olmasaydı aklımdaki bi sürü olan ama bir türlü gerçekleşemeyen olaylar listesinde bir girdi olarak kalacak bu garip fikir, bu insanların hevesi sayesinde aniden hayli bir hız kazandı. Kıçıkırık yazılım şirketinde heyecanlı birkac saatten sonra genelde son derece bayıcı uzun boş zamanlar oluyordu. Yöneticilerin yeteneksizliği arka arkaya fırsat kaçırmalarına sebep olurken, bana bolca zaman bırakıyordu kendi aklımdakileri kovalamak için. Kendi kendime bol miktarda ARGE yapıp aklıma gelen herşeyi denemek son derece zevkliydi.

Hitit Güneşi yukarıda saydığım iki RPG'den çok etkilenmişti. Aklımda Ankara'da geçen, bürokratlar, bilim adamları, akademisyenler, iş adamları, mafya ve politikacıların bir araya girdiği, bir yandan Eski Tanrılar ile daha yeni yetme Hitit tanrılarının güç mücadelesinde olacağı, (o zamanın) günümüz olaylarını arka plan yapacak bir senaryo vardı. Tam olarak nereye gittiğini bilmiyordum ama becerebilirsem ilginç olacaktı. Aniden Cumhuriyet dışında gazeteler okumaya başladım, olup biteni takip edip notlar yazmaya başladım.

Ancak tek bir şeyi göz önüne almamıştım: Gerçek dünya hayal gücünün yaratabileceğinden çok daha garip bir yer.

2001 Ocak ortasında apar topar İngiltere'ye gelmem ve onun öncesindeki olaylar biraz hızını kesmişti Hitit Güneşinin. Bu kez ciddi bir yazılım şirketinde çalıştığımdan kendime ayıracak zamanım çok daha azdı. Ayrıca Türkiye politikasındaki abuk subuk olaylar beni iyiden iyiye bunalıma sokmuş, bu adamların gerçekten Illuminati tarafından yönetildiği fikrini aklıma
yerleştirmişti. Haliyle benim kontrolümden çıkmış yaşamım yüzünden bu ilginç oyuna zaman ayıramaz oldum. Aradan günler, aylar, yıllar geçti ve Hitit Güneşi bu haliyle karşınızda. Bence oldukça da iyi oldu.

Herneyse, niye bunları anlatıyorum? Olay şundan ibaret. Öyle gözüküyor ki o aralar bir çok kişi benzer şeylerle ugraşıyormuş.

Şu günlerde hayli bir Charles Stross okuyorum. Daha dün Stross'un son derece başarılı "The Halting State" romanını bitirdim. Onun yorumu ayrıca gelecek.

Elimizdeki kitap (Stross'un arka sözünde yazdığı gibi) acayip Len Deighton'un macera/casusluk romanlarına benzeyen bir eser.

İngiliz gizli servisinde alt tabakada bir memurluk kadrosunda bulunan Robert Howard adlı arkadaşımız müdürlerin eğitim bütçelerini harcaması amacıyla kendisini Uygulamalı Büyü Teknikleri dersinde bulur ve ilk gün salak iş arkadaşı Fred'in başka bir boyuttan bir yaratık tarafından ele geçirilmesi ile sonuçlanır. Fred'in kafası ile Bob'un elindeki bir yangın söndürücüsünün sert ve kuvvetli bir şekilde teması Bob'un aktif bir ajans yolunda eğitimlere
gitmesiyle sonuçlanır.

Deighton'un isimsiz düşük derece memur casusu gibi Bob'un da en büyük düşmanları muhasebe müdüreleridir. Gerekli eğitimlere ancak göreve gönderilip olayların ağzına sıçtıktan sonra gonderilen Bob, California'da tanıştığı Mo ile kendisini aniden seviyesinin çok üstünde Eski Tanrılar ve Himmler'in büyü ustası SS'leri ile karşı karşıya bulur ve olaylar gelişir! Tann! Tannn! TANNNNNN!!!!

Stross'un Bob karakteri biziz. Alt seviyelerde IT ile boğuşan, tepemizde kendi ofis politik oyunlarını oynayan birden fazla müdürlerden nefret eden ama yine de dünyayı daha iyi bir yer haline getirmeye çalışan insanlar. Nasıl ki Deighton'un isimsiz casusu James Bond'a karşı bir tepki idi, Bob Howard da bilim kurgu/fantazi dünyasının süper kahramanlarına bir tepki. Bob için işler normalde kötü gidiyor. Zor durumda kaldığında her yaptığı üstlerinin tepkisini çekiyor. Birden fazla defa agzına sıçıldıktan sonra geri planda önemsiz bir işe atanan Bob, eninde sonunda işleri yoluna koymayı başarıyor, ancak kendisi gibi insanların yardımıyla.

Stross bu kitapta ve esas romanın arkasına eklenmiş The Concrete Jungle adlı novella içerisinde matematiğe dayalı bir büyü ile günümüz (ancak romanın yazıldığı dönem itibariyle 9/11 öncesi) dünyasını Chtulhu, SSler ve bir sürü başka bol derece kollu ve iğrenç yaratıkların kontrol ettiği dünyalara bağlamayı başarmış. Özellikle IT endüstrisinde çalışanlar için bir sürü espri dolu kitap ve dün sabah başlayıp gece btirdiğimde yüzlerce defa kahkahalar attım. Her ne kadar komedi kitabı olmasa da aradaki referanslar o kadar hoş ki gülmemek elde değil. The Concrete Jungle, İngiltere'nin bolca dalga geçilen şehirlerinden birisi olan Milton Keynes'de geçiyor ve yine kendisi espri olarak ele alınabilecek beton koyunlarından açılıyor konu.

Stross bir "fikirler" adamı. Heinlein gibi o kadar çok güzel bir sürü fikir ortalığa atılıyor ki bir süre sonra takip etmek zorlaşıyor. Öte yandan bu fikirleri genelde kitabın 3/4'ünde son derece başarılı bir şekilde götürürken her nedense sonuna doğru ne yapacağını bilememiş gibi biraz apar-topar şekilde bağlıyor. Bu kitap bunu yaptığı tek eser değil. Daha önce okuduğum romanlarının hemen hemen hepsinde bu oluyor nedense. Öte yandan o ana kadar yaşadığım zevk ve eğlence genelde benim için yeterli oluyor. Kitapların sonunu da adam gibi bağlayabilse çok daha başarılı olacak. O zaman on üstünden on alabilir ancak.

Hitit Güneşini ilk düşündüğümüz günlerin üstünden 10 sene geçti. Arada Eralp ve Deniz yavruladı, Mert ve Yigit everdi, bir kısmımız başka şehirlere, ülkelere göç ettik. Hepimiz şu ya da bu şekilde değiştik. Aklımızdaki "şimdi ne yapalım?" sorusu her gün farklı bir cevapla karşılanıyor ama tek bir şey değişmedi: "Önce eğlenelim!". Stross eğlendiriyor. Efendiler! Okuyunuz!

Yıldızlararası Galaktik Uzay

NASA'nın Voyager 2 isimli sondasından haber var. 1977'de çıktığı yolculuğa bugünlerde yıldızlararası galaktik uzayda ve 55.000 km/s hızla devam eden Voyager 2'nin heliosheath bölgesinde topladığı birinci el bilgiler bu bölgedeki manyetik alan özelliklerinin şimdiye kadar tahmin edilenden farklı olduğunu gostermiş.

Cuma, Aralık 25, 2009

2009 BK filmleri icin iyi bir seneydi

Dun aksam TVde Inside Man vardi. Goz ucuyla seyrederken "ne kadar guzel bir filmdi bu yahu, bos vakitte bastan sona tekrar etmeli" diye dusundum. Sonra "acaba kac senesi filmiydi" filan derken kafam gitti bu seneki BK filmlerine takildi. Amma cok iyi/iddiali film cikti di mi bu sene... Sirf bizim podcast epizortlarinda bahsettiklerimizi saysam bile bayagi kabarik liste oluyor: Avatar, District 9, Surrogates, Watchmen, Moon, Star Trek, X-men: Wolverine... Adam yerine koymadiklarimiz da var tabii: GI Joelar, Transformerslar, Terminatorler...

Sizin akliniza gelenler neler? Bir de tabii en begendiginiz hangisiydi?

Çarşamba, Aralık 23, 2009

Kindle Dolandıcılığı ve çözümler

Eğer podcastlarımızı dinliyorsanız benim DRM düşmanlığımı farketmişsinizdir. Podcast tayfası olarak ebook okuyucuları hayli seviyoruz ve Sony favori üreticimiz.

Ancak Amazon'un Kindle ürünü özellikle Amerika'da çok popüler. Öte yandan çok iğrenç bir şekilde kitapları satın almıyor, sadece okuma lisansını ödünç alıyorsunuz. Amazon kafasına göre lisansları geri alıp kitapları Kindle'inizden silebiliyor. Bu işi bir daha yapmayacağı sözünü vermiş olsa da bir şirketin sözü ne kadar geçerli olabilir ki? Ayrıca satın aldığınız kitabı, pardon, ödünç aldığınız lisansı bir cihazdan diğerine geçirmek engelleniyor. Son baktıgımda Waterstones (veya Dost Kitabevi) kasiyerleri evime gelip aldığım kitabı tuvalette oturup okumamı engelleyemiyordu. DRM'li ürünlerle donanım üreticisinin rastgele kurallarına bağımlı oluyoruz aniden.

Herneyse, her DRMli ürün satıcısının ögreneceği gibi bu yazılım sınırlarını aşmak imkansız değil. Haliyle bu The Register haberini okuyunca hiç şaşırmadım.

İsrailli bir takım hacker tayfası Kindle'in DRM kurallarını aşmanın yolunu bulmuş. Bu arkadaşlar işi kolaylaştırmak için bizlere bir yazılım bile yaratmışlar.

Eğer bir Kindleniz var ise veya almayı düşünüyorsanız haklarınızı gerisin geriye elde etmek için kesinlikle saniye beklemeyin derim!

İşin ilginci daha yeni yayınlanmış podkast epizortumuz bunlardan bahsediyor...

Hitit Güneşi Mini-Mi Dokuz! Ebook readerler!



Geçen kayıtların birisinin arasında dijital okuyuculardan bahsetmeye başladık ve hayli şenlikli oldu. Buyrun kaydı.

Sony 505 nah şöyle bişi ve hastasıyım:




Bir de Borders kitabevinden bahsediyoruz. Ne yazık ki sonu şöyle oldu:



Yarın son günleri... Sniff....

Salı, Aralık 15, 2009

Podcast Hava Durumu

Hemen durumu bildirelim: Elimizde biri uzun biri kısa iki kayıt var. Yılbaşı tatiline yaklaştığımızdan bir kısmımız uzun yolculuklara çıkıyor olacağından o aralar kayıt yapma ihtimalimiz hayli düşük.

Kayıtlardan birisini 19-20 Aralık haftasonu, diğerini 26-27 Aralık haftasonu piyasaya sunacağım. Ondan sonra elimdeki birikmiş kayıtlar bitiyor. Tahmini olarak 8-9 Ocak gibi tekrar bir araya gelip kayıt yapabileceğiz, daha öncesinde bir pundunaya getirip buluşamazsak. Ondan sonra da benim iki hafta Southampton'da uzaklarda çalısıyor olmamdan başka gecikmeler söz konusu olabilir.

Öte yandan o arada yazılı eserlerimize ağırlık vermek gibi bir ümidim var, umarım başarılı olur. Ayrıca elemanlarımızı kendi başlarına kayıtlar yapıp bana göndermelerini rica ediyorum, yorumlar filan feşmekan, belki onu becerebiliriz toplanamazsak da!

Kısacası bir yere kaybolmuyoruz.

Lütfen arkadaşlarınıza, dostlarınıza ve özellikle düşmanlarınıza bizi önerin :)

Joe Haldeman == Grand Master

Forever War'in yazarı Joe Haldeman SWFA'nın büyük ustalarından birisi ilan edilmiş. Bütün hepimize mutlu olsun.

Pazartesi, Aralık 14, 2009

Hitit Güneşi Epizort 24! Konudan konuya nasıl atlanır?




İlk defa en çok sayıda ODTU bekafete başkanı bir arada podkastımızda!
Selim, Kansu, Başar, Eralp, Hakan.... Güya FRP konuşacaktık... Acayip dallandı olay her zamanki gibi.



Pazar, Aralık 06, 2009

Hitit Güneşi Epizort 23





  • Konuk sanatci Selim aabi.

  • ODTU BKFTnin kac baskanini taniyoruz acaba?

  • Sene 1997, METUCon dogdu.

  • Duyurmakta geciktik, seneye gidersiniz: BilCon 2009

  • Fantastik RPG'ye ilgi gosteren ilk hobi magazalarindan ikisi: Gerekli Seyler ve Oversoul.

  • Bir sosyal ag olarak World of Warcraft.

  • Kerem'in RomeoJuliet set tasarimi hakkinda bir yazi var surada.

  • Dragon Age: Origins'ten yola cikarak, eskiden fantastik urunler daha mi iyiydi?



  • Holy water undeade 2d4 hasar verir.

  • Massively Multiplayer Online RPG olayinin ekonomik boyutu.

  • Standart copyright isyanimiz ve bolum sonu sayiklamalari.




Ses dosyasini indirmek icin: HititGunesi-Podcast-Ep23.mp3

Pazartesi, Kasım 30, 2009

Up (Yukarı) - Yetişkinler için bir cizgi film (2009)


Up'u bir arkadaşımın hard diskinde görüp bu iyi mi diye sorduğumda arkadaşım "Ben izlemedim ama çocuklar çok beğendi" demişti. İki ufaklığın arkadaşımdan daha iyi bir zevke sahip olacağını düşünerek direk kendime bir kopya aldım (yaşasın korsancılık).

Film 1930'larda bir ufaklık, gittiği sinemalara filmlerden önce yayınlanan haber kliplerinden çok etkilenir. En önemli olay o dönemlerde varolan meşhur maceracılardan birisidir. Yakışıklı kahraman maceracı, kocaman zeplini ve sadık köpekleri ile Güney Amerika'da daha önce keşfedilmemiş hayvanları keşfedip batı uygarlığına katkıda bulunmaktadır. Ancak sonunda sahtekarlıkla suçlanınca aksini kanıtlayacağını iddia ederek ortadan kaybolur.

Ufaklığımız kazara kahraman maceracımıza hayran bir ufak kızla tanışır ancak Elli ile maceraları son derece hızlı bir şekilde bir kırık kol ile sonuçlanır. Bu da iki yaramazın Güney Amerika'ya gitme hayallerini sona erdirir.

Ancak arkadaşlıklari burada bitmez. Aradan gecen yıllar içerisinde birbirlerine gittikçe yaklaşan çift sonunda evlenir ve beraber uzun ama mutlu bir yaşam geçirirler. Mr. Fredricksen yaşamını çocuklara balon satmakla kazanmaya başlar. Akıllarında sürekli Güney Amerika'ya gidip bir şelale yanına yerleşmek hayali olsa da hayatın gerçekleri ve günden güne yaşamın yılları farkettirmeden aşındırması sayesinde bu hayal hiç bir zaman gerçekleşemez. Sonunda Ellie yaşama gözlerini yuvar. Yıllardır beraber yaşadıkları ev, gökdelenler arasında sıkışmış, gürültülü bir modern şehir yaşamına kurban gitmiştir. Ayrıca sağa sola gökdelen diken zibidiler Mr. Fredricksen'in evinin durduğu arazıye el koymak istemektedir. Kazara zibidilerin bir çalışanına saldıran ve yaralayan Mr. Fredricksen evini terketmeye zorlanır. Eski neşesini ve hayattan zevk alma yeteneğini kaybetmiş zavallı yaşlı ve son derece ters davranışlı Mr. Fredricksen Russel adli bir izciye de ters davranır. Evindeki son gününü geçirirken aniden Ellie ile eski Güney Amerika hayalleri aklına gelir ve evini de beraberinde götürerek Güney Afrika'ya yola çıkar. Balonlarla. Bi sürü balonla. Ve perdelerden yapılmış yelkenlerle. Ve evnin dışında asılı kalmış bir izci ile...

Ve böylece olağanüstü bir macera başlar. Kendilerini Güney Amerika'da bulurlar. Kocaman renkli kuşlarla tanışırlar. Çok tatlı bir köpeği sahiplenirler (sincap!) ve sonunda olağanüstü kötü yürekli bir kişiyle mücadeleye girerler.

Açıkcası Up bu sene izlediğim en iyi filmlerdendi. Animasyondan çok hikayenin kendisi ve anlatımı bu filmi muhteşem kılmakta.
Animasyon kalitesi Pixar'ın yaptıgı en olağanüstü hali değil ancak gercekten çok başarılı. Filmi animasyon ve efektler değil, karakterlerin canlılığı götürmekte.

Orta yaşı vurmuş bir herif olarak Mr. Fredricksen'in aklından geçenleri anlamak çok kolay. 20 sene önce hayalini kurduğum yaşam ile şimdiki yaşamım arasındaki fark ne kadar büyük. Öte yandan Mr. Fredricksen'in hayatının da mutsuz geçtiği soylenemez. Sonuçta film hayal ettiklerine kavuşamamanın çok büyük dert olmadığını, zamanla hedeflerimizin değişmesinin normal olduğunu ve geldiğimiz yerdeki mutluluğuuz ve oraya gelirken yaşadıklarımızın önemi vurgulanıyor.

Hayli modern Pixar filmlerinde olduğu gibi film hem yetişkinler hem de çocuklar için yapılmış. Filmin diğer hedef kitlesi olan 5-12 yaş grubunun benim hoşlandığım kısımlarından hoşlanacağını zannetmiyorum ancak bol miktarda aksiyon, heyecan ve hayli basit surata pasta tarzı komedi de içeriyor. Haliyle arkadaşımın cocuklarının filmden çok zevk almış olmalarını anlıyorum. Ancak kendisi oturup ufaklıklarla izlememesi büyük kayıp (sincap!).

Her ne kadar korsan bir kopyasını izlemiş olsam da DVD'sine sahip olmayı düşündüğüm bir eser. Tekrar tekrar izlenmesi son derece zevkli olacak bu filmi cümle aleme tavsiye ederim. Gidiniz, izleeyiniz. Umarım türkçe dublajı iyi olur. İngilizce versiyonunun seslendirmeleri muhteşemdi.

Pazartesi, Kasım 23, 2009

Hitit Güneşi Epizort 22 - FACTSCon! Belçika!




Eveeeet... Birkaç hafta önce hayli maceralı bir yolculuktan sonra (Saab 93 sucks) kendimi Belçika'nın Gent şehrinde buldum. Ankara'dan Banu, Brüksel yakınlarından Deniz, Erap (artı yavrucukları) ve misafir sanatçımız İlker ile buluştuk ve biraz geztikten sonra son derece gürültülü bir alanda bir kayda giriştik. Muhtemelen ses kalitesi en düşük episodlardan birisi olduğu için özür dilerim ama anca bu kadar oldu. Tabii ki böyle bir ortamda daha çok neler görebildiğimizi konuştuk. Ben de bir yandan Fransa kıyılarında bir yerde terkettiğim arabamın endişesi ve sigorta şirketiyle uzun telefon konuşmalarında hayli zaman harcadığım için çok uzun bir kayıt yapamadık ama olduğu kadar artık. Saab 93'ler harbi sucks demiş miydim?

Haliyle kaydın yanında neler gördüğümüzü biraz bolca fotoğraf yükleyerek anlatmaya çalışacağız.
Daha bi takım foto ve yüksek res versiyonlarını nah burada bulabilirsiniz..

Birtakım ikinci el kitap satanlar vardı...



Kocaman bir Tatooine maketi vardı:


Jabba da gelmişti:


Hey tost makinası!


KUTULUUUUUUU!!!!!


Son zamanlarda bolca gördüğüm bir şey de böyle olaylarda bedavaya sarılanlar. Bu arkadaş da olaya farklı bir açıdan yaklaşmış:


Cosplaycılar bolcaydı gerçekten. Ne yazık ki Cosplay yarışması çook kötü organize edildiğinden hiç bir sey göremedim. Geçen seneki FACTS'a bakarsanız farkı görürsünüz.


Belçika waffle olayı İmparator çalışanlarını bile çıldırtabiliyor. Lezizler:


CİYAAAAAAK!!!


Bolca cosplaycı arkadaş vardı:


Meşhur İmparatorluk misafirperverliği:


Dude! (Looks like a lady):


Endor savaşını Gent'te yaşamışız meğerse:


R2D2 klübünün eserleri!


Yeni nesil Storm Trooperlardan:


Biraz oyuncaklar:


Dostlar ve düşmanlar bir arada:


Işın kılıcı çalısanları:


Bu Predator haayli iriydi:


Bir X-Wing pilotu, Bir Orca, bir Star Wars hatunu ve bir... Hmmm. ötekileri çıkartamadım:


Cosplay olayında çok para harcamaya gerek yok: Olağanüstü bir LEGO adam:

Pazar, Kasım 22, 2009

Unseen Academicals - Terry Pratchett (2009)


Birkaç sene önce hızlı ilerleyen Alzheimers hastalığına yakalandığını ögrendiğimiz favori komedi-fantazi yazarımız Terry Pratchett (pterry) amcamızın 37'inci Discworld kitabı Unseen Academicals bu gün bahsedeceğim kitap. 2007 başlarında olsa gerek - bu haber ilk ortaya çıktığında hayli tedirgin olmuştu camia, çok hızlı bir şekilde kaydebeceğiz Pterry'nin komik bilincini diye. Ancak kendisi aynı fikirde olmasa da aradan iki sene geçtikten sonra hala canavar gibi yazabildiğini kanıtlıyor.

Pterry'nin iki tür kitabı var. Birincisi karakterleri beklenmedik bir ortama koyup ne yaptıklarını izlediği (Wyrd Systers, The Colour of Magic, Small Gods, Witches Abroad, Night Watch, Men At Arms, Monstrous Regiment, Mort, Reaper Man), ikincisi ise günümüzden bir olayı Ankh-Morpork'a tanıtıp ne olup bittiğini veya bizim evrenimizdeki bir olayın orada nasıl olduğunu irdelediği (Moving Pictures - filmler, Going Postal - posta servisi, Making Money - merkez bankası, The Truth - gazeteler, Soul Music - rock müzik, Maskerade - opera, Hogfather - Noel vesaire vesaire) romanlar...

Her ne kadar arada iyileri çıksa da Pterry'nin esas akılda kalan ve sürekli tekrar tekrar okumak istediğimiz eserleri genelde ilk kategoridekiler. Bazı karakterler son zamanlarda askıya alınmış olsalar da genelde karakterlerin geliştiği romanlar en favori romanları oluyor. Mesela Rincewind bu romanda bir miktar gözükse de sadece destek karakterlerinden birisi. Her ne kadar ilk iki roman tümüyle Rincewind hakkında olsa da son romanlarda çok az yer alan bir karakter. Benzer şekilde ilk romanlarda bolca yer alan cadılar bir süredir yok.

Bir Night Watch'ın heyecanlı sürüklemesi, Small Gods'daki esasında hayli derin felsefe, Mort'taki karamsarlık ve yaşamın ve ölümün ne olduğunun irdelenmesinin verdiği zevk ile ne yazık ki son zamanlarda iyice öne çıkmış olan daha ticari eserlerinin eğlendirmesi ve akılda pek bir şey bırakmaması ne yazık ki yaşamın gerçeklerinden birisi.

Sonuçta Pterry ticari bir yazar. Yazdıklarının öyle bir popülerliği var ki klavyenin üstüne sıçıp sonra kağıda sıvasa alır, güle güle okuruz. Öte yandan bu adamın yazdığı en kötü Discworld kitabı bir çok fantazi/komedi yazarının yazdıklarıyla karşılastırıldığında Pterry'nin dehası ortaya çıkıyor.


Daha geçen hafta andığım Douglas Adams ile tam bir zıt karakter Terry Pratchett. Adams her satırının üstünde günlerce düşünen birisi iken belli ki Pterry son derece hızlı ve dertsiz yazıyor. Kitapların kalitesi hiç bir zaman belli bir seviyenin altına düşmese de olağanüstü olmalarını beklemeden piyasaya sunan bir yazar Pratchett. Bu sayede arada hayli zayıf romanları ortaya çıkabiliyor. Öte yandan 25 yıllık Discworld tarihinde hayli bir kitap çıkartabildi.

Herneyse, kısacasi bu kitabın içeriğini çok uzun süre hatırlamayacağımı anlamış olmalısınız. Muhtemelen belki son belki sondan bir onceki kitabı olacak bu eserin daha önemli, tarihe damgasını vuracak bir yapı olmasını tercih ederdim ancak en fazla birkaç sene daha bilincini koruyabilecek bir insandan daha fazlasını beklemek hata olur belki de. Bir ihtimal bunu olabildiğince hızlı bir şekilde yazıp bizlere okutmak istedi.

Biraz kitaptan bahsedelim. Pterry bu kitabında futbol ve özellikle İngiliz futbol fanatiklerini irdeliyor. Ankh-Morpork'un alt tabakası, adını futbol koydukları vahşi spordan konuyu açıyor. Yan konulardan birisi de hayli işlediği bir konu, ırkçılık.

Bu kitap İngiltere tarihi için hayli geç bir kitap. İngiltere 1980'lerde holiganlarıyla ünlü bir yer idi. Her ne kadar eskisi kadar olmasa da hala yer yer ortaya çıkan çok içen, fanatik, ırkçı ve basbayağı alt tabaka holigan tayfasi bu kitapta Ankh-Morpork'a taşınmış.

Ana karakterlerimiz Üniversite'nin üst seviye akademisyenleri, Ridcully, yeni nesil büyücülerden Ponders ana rollerde. Şehrin diktatörü Vetinari yine bir takım numaralar çevirmekte. Ayrıca birkaç yeni karakter, Üniversite'nin gece mutfağını yöneten tombiş Glenda, kafası boş ama çok güzel arkadaşı Juliet, babası eski futbolculardan Trev, geçmişi karanlık olağanüstü zeki ve saygılı ancak Üniversite'nin hizmetçilerinin en alt tabakasında çalısan Nutt katılıyor aramıza.

Ponders sağdan soldan görev üstlenip neredeyse Üniversitenin tümünü yönetmeye başlar. Yeni görevlerinden birisi Üniversite geleneklerini yerine getirmektir ve bir mirasın şartı olarak Üniversite'nin arada bir futbol turnuvasında oynamasının gerektiğini keşfeder. Üniversite tayfası futbol adı verilen sokak kavgalarını düşünür o şekilde oynamanın mümkün olmadığına kanaat getirir ve çözüm olarak bu konuda birşeyler yapıp oyunu uygarlaştırmaya karar verir. Bir takim Deus Ex-Machinalardan sonra Havelock Vetinari'nin de aynı şeyi istediği ortaya çıkar. Glenda, Ridcully'nin yaptığından hiç hoşlanmadığı halde için içine karışmaktan kendini alamaz. Bu arada Nutt içindeli vahşi duyguları kontrol altına almaya çalışmasına rağmen evrenin geri kalanı pek aynı fikirde değildir. Göbekli Üniversite akademisyenleri çok hızlı bir şekilde kendilerine süper futbol oynamayı öğretir ve bir yandan da modern futbolun kurallarını yazarlar ve kendilerine rakip bir takım ararlar. Vetinari ise futbol holiganlarini kendi amaçları için kullanmaya çalıştığından bütün varolan vahşi futbol takımlarının Üniversite tayfasına karşı bir takım yaratıp oynamalarını önerir. Bu arada Juliet bir cüce modasına manken olup meşhur olma adımları atmaya başlar. Sonuçta işler iyice karışır ve futbol sahasındaki ilk modern futbol maçında iyice çığrından çıkar. En sonunda herşey mutlu bir sona kavuşur.

Pterry bu kitapta hayli bir Deux Ex-Machina kullanıyor. Futbol topunun keşfi, kitabın başında konuyu futbola getirişi, Juliet'in modellik yaşamı, bir ara Nut'un kendi kendini psikanaliz etmesi, Trev'in ne kadar iyi bir futbolcu olmasına rağmen hiç futbol oynamaması... Bazı ara hikayelerin pek bir masası da yok. Vetinari bir ara kontrolü kaybediypor gibi, eski bildiğimiz herşeyi planlamış diktatör havasını kaybetmemesine rağmen bu kez planlarının pek yolunda gitmediği ortada. Bazı eski Watch karakterleri de ortaya çıksa da pek bir önem taşımıyorlar. Bazı espriler de (beden hocasının hayaletini taşıyan düdük gibi) ingiliz okullarında okumamış insanlar için çok mana içermiyor.

Öte yandan, herşeye (özellikle futboldan hiç anlamamama ve hazzetmememe) rağmen kitabı elimden düşüremedim ve hayli hızlı bir şekilde okuyup bitirdim. Son derece komik, geyik bir kitap ve eminim futbol ve holigan kültürüne bir sürü göndermeyi kaçırdım ve bunları anlayan birisinin son derece daha çok zevk alacağı kesin.

Unseen Academicals'den sonra birkaç kitabının daha çıkacağını ümit ediyorum. Belki bir Night Watch daha çıkar ama emin değilim. Kitabın başındaki teşekkürlerden birisi büyük kısmını bilgisayarda yazan eden birisine. Bu demek ki Pterry bunu daha çok anlattı ve birileri yazdı onun yerine. Belki bu yüzden biraz bölük pörçüklük var kitapta. Pterry kendisi üstüden ne kadar geçti emin değilim ve bundan sonraki kitabi ne kadar yazabilecek bilemiyorum. Öte yandan ileride Discworld'u başka yazarların devam ettirmesi son derece kolay. Kaynak olarak kullanılabilecek 37 roman, 12 tane Discworld hakkında resim ve kaynak kitapları, 5 tane Discworld harita kitabı artı PTerry'nin kendi notları muhtemelen bir çok ticari yazara hiç bir sorun çıkartmaz. Sonuçta TSR ve Star Wars dünyasına yazan yazarların ne kadar kolay ve hızlı yazdığı sürekli anlatılan bir şeydir. 1996 civarında olsa gerek, Mike Resnick, yazdığı bir Star Wars romanını bir hafta sonunda bitirdiğini ve aradan gecen onca sene sonra ne yazdığını hiç hatırlamadığını yazmıştı bir e-mail haberleşmemizde. Pterry'nin bize bıraktığı eserlerle son derece rahat bir şekilde Discworld kendisini kaybettikten sonra devam ettirilebilir ancak aynı zevki verir mi çok şüpheliyim.

Fırsat bu fırsatken gidip bu adamın romanlarını bir yerden elde edin ve okuyun, özellikle aşağıdaki listeyi henüz okumadı iseniz:

- The Colour of Magic
- Mort
- Wyrd Systers
- Guards! Guards!
- Small Gods
- Night Watch



Unseen Academicals BK fiyatı: £18.99 hard cover ISBN: 9780385709340 Yayıncı: Doubleday

Ha bu arada...



veeee direk Terry Pratchett'in agzindan:

Pazartesi, Kasım 16, 2009

Seni gidi hain isyancı!

Geçenlerde bir yerde gördüm. Son derece matrak bir olay.

Stéfan adlı bir arkadaş
her gün iki Storm Trooper'in başından geçenlerin bir fotoğrafını bizlerle paylaşıyor.



Gidiniz, RSS reader zımbırtınıza ekleyiniz.

Podcast Ep 21: Turkiyede fantazi edebiyati






  • Fantasy as a gateway drug: genc yasta fanteziyle baslayan okurlar istikbalde iyi BK okuyucusu olur mu?
  • Bir elfle bir cuceyi pembelesinceye kadar kavuralim, orklari ekleyelim, fantazi edebiyati olsun.
  • Alp Aras - Elf Kanı Büyülü Efsaneler Serisi 1. Kitap
  • Tolkien cevirilerinin Turk fantezi edebiyatinin kliseler etrafinda dolasmasindaki payi ne kadar?
  • 33 kere Hugoya aday gosterilen uretken yazar Mike Resnick.
  • Dinozor hitit gunesi tayfasinin ilk gozagrilarindan Drizzt.
  • Puslu Kıtalar Atlası
  • Altın Eşek
  • Edebiyat kuramcisi, kultur tarihcisi Tzvetan Todorov.
  • Butun fantazi edebiyati iskandinav mitolojisine dayanmak zorunda mi?
  • Anne McCaffrey - Dragonriders of Pern
  • Roman ve film karakterlerinin 13 yas kitlesinin arzularina hitap etme durumu, bkz Arwen, bkz Elminster.
  • Internetten alinma papazlik, fenni sunnetcilik, vs sertifikasyonu.
  • Dini metinler, efsaneler, sozlu dini gelenekler, veliler, turbeler, fantastik ogeler.
  • Demitifikasyon, mitifikasyon, remitifikasyon!
  • Philip Pullman - Kuzey Isiklari

Pazar, Kasım 15, 2009

And Another Thing - 6. Otostopçunun Galaksi Rehberi Kitabı (Eoin Colfer)

Bundan hayli bir sene önce Mostly Harmless adlı kitap yayınlandığında heyecanlanmıştım. Douglas Adams'ın Otostopçu serisinin ilk kitaplarını okuduğumda hayatımda bu kadar komik ama yaratıcı bir şey okumadığımı farketmiştim. Öte yandan o zamanki hayranlığıma rağmen kitapların gittikçe yavanlaştığı belliydi. Bu arada Mostly Harmless'in yayın tarihi 1992. Aradan sittin sene geçmiş ve benim kıçımdaki teller ağarmaya başlamış galiba.



Douglas Adams, yazmaktan nefret eden bir yazardı. Her yazdığı satırın vurgusunu ve etkisini planlaya planlaya yazdığından bütün olay acı verici bir yük haline geliyordu Adams için. Günlerce en komik rakam nedir diye (42) düşünen ve dert eden bir adamdan bahsediyoruz. Kendisi esasinda Otostopçu olayını radyo oyunu olarak yazmıştı (nasıl süper olduklarını onların anlatamam. Bir yerlerden çekip dinlemiştim ama önce TV serisini İngiliz Kültür'den alıp izlemiştim, o da ayrıca eğlenceliydi). Bir radyo oyununun senaryosunu yazmak ile bir kitap yazmak arasındaki emek farkı Douglas Adams'ı çok zorlamıştı. Hatırlanması gereken olay şu: Otostopçu olayı önce bir radyo oyunuydu. Sonra bir kitap. Sonra TV serisi. Sonra başka kitaplar ve radyo oyunları. Adams'ın ölümünden sonra da sonunda bir film. Sonra BBC'de radyo oyunları tekrardan ve en son kitabın da yayınlanmasıyla bu seri sona erdi bir çoğu kişinin gözünde.

Douglas Adams serinin dördüncü ve beşinci kitaplarnı resmen baskı altında yazmıştı ve açıkçası kitaplarda bu hayli belli. Son derece başarılı şekilde yazılmış Dirk Gently kitaplarını da katarsak toplamda Adams'ın o kadar çok kitabı yok. Niye olduğunu anlamak için bu son derece zeki, sürekli manik-depresif sorunlarıyla mücadele eden adamı tanımak bilmek lazım. Ne yazık ki bunun için Stephen Fry olmak lazım!

Herneyse, gel zaman git zaman, Douglas Adams öleli hayli oldu (o acıklı gün 2001'de geldi ve gitti) ancak biz okurların adamın eserlerine ve karakterlerine açlığı azalmadı, hatta arttı. Son derece başarısız bir film Adams'ın romanlarını yeni bir nesile tanıtmaya vesile oldu. BBC Radyo 4'ün oyunları tekrar hatırlattı bu adamın radyo oyunundaki dahiliğini - her ne kadar (bildiğim kadarıyla) kitaplardan adaptasyon olsa da.

Bir gün radyoda bu serinin 6. kitabının yazıldığını duydum ve hemen Amazon'a saldırarak kitabı daha yayınlanmadan sipariş ettim. Kitabın yayın tarihinde BBC de kısaltılmış halini radyoda yayınlayacağını duyurdu.

Sonunda kitap masama geldi. Hevesle eve götürdüm ve okumaya başladım.

5. Kitabın sonunda Arthur sonunda öleceğine emindir. Stravromula Beta'ya gitmeden ölmeyeceğini bildiğinden içi rahat olan Arthur Dent, igrenc Vogon'ların her paralel evrendeki Dünya'yı yok etme kararına kurban gider. Burada Adams'ın bu seriden ne kadar nefret etmeye başladığını anlayabiliyoruz. Arthur'u öldürmek yetmiyor, bütün paralel evrenlerdeki dünyalar yokediliyor bir devam romanını engellemek için. Herneyse, aniden üçüncü kitabın başındaki bir karakter ortaya çıkar ve Arthur'a hakaret etmeye gelir. Bu uzaylı, meşhur ölümsüz Wowbanger, Arthur, Trillian, kızları Random, Zaphod ve Ford'u yokedilmekte olan dünyadan kurtarır. Wowbanger bir kaza sayesinde ölümsüzlüğe kavuşmuş olduğundan beri evrendeki herkese sırayla hakaret etmeyi kendine amaç edinmiş olan bi pezevenktir. Zaphod, bu herife çok gıcık oldugundan bu herifin ölmesi gerektiğine kanaat getirir ve tanrılarla arasının iyi olduğunu, Thor'un Wowbanger'ı kesin öldürebileceğini iddia eder ve anlaşırlar(!). Zaphod, kendi uzay gemisine atlayarak Asgard'da Thor'u bulup Wowbanger'i öldürmeye ikna etmeye gider. Wowbanger de gemisindeki uzaylıları (eh, artık Dünya kalmadı sonuçta) evrendeki son kalan insanların yanına götürmeye kabullenir. Yolda Trillian ve Wowbanger, Random'un bütün itirazlarına ve somurtmalarına karşın birbirlerine aşık olurlar. Bir yandan da Vogonlar evrendeki bütün Dünyaları yok ettikten sonra bütün insanları yok etmeye karar verirler ve onlar da aynı hedefe doğru yola çıkar. En sonunda herkes aynı anda aynı yerde buiuşur ve Thor vs. Wowbanger kavgası başlar.




Bu kadar özet yeter. Açıkcası kitabı bu kadar yazsaydı da yeterdi yazarımız. Yazarımızın adı Eoin Colfer. Kendisi 18 tane kitap yazmış olmasına rağmen adını ilk defa duydum. Meğerse çocuk kitapları yazarmış. Neren bu adama verdiler bu görevi bilmiyorum. Adamın eşinden izni aldıktan sonra kollarını sıvamış bu olaya. Stephen Fry'a yazdırsalardı bence, cok daha güzel olurdu. Eminim teklif ettiler ancak Fry ile Adams çok iyi arkadaşlardı, muhtemelen Fry önündeki zorluğu tahmin ederek 'Hayır' dedi teklife. Ne yazık ki Eoin de aynı cevabı vermemiş.

Bir çok yerde olduğu gibi farklı bir yazar karakterlere ve olaylara farklı bir şekilde yaklaşıyor. Tasvirler, tanımlar. olaylar Adams tasvirleri, tanımları ve olayları değil. Kitapta bütün önemli unsurlara bir kez değiniliyor: havlu, rehber, gargleblasterler, Heart of Gold, balıklar, Arthur'un sanviç yapma yeteneği... Eski kitaplardaki karakterlerin hepsinden bir defa bahis en azından geçiyor, Arthur'un kayıp eski sevgilisi Fenchurch bir AI olarak geri geliyor, Prostnetnic Vogon Jeltz (ve kendisini pek de Vogon hissetmeyen oğlu!), bile ortalıklarda. Bütün eski espriler en az bir kere yapılıyor, Gargle Blaster esprileri bayılana kadar tekrar ediliyor. Birkaç yeni espri de araya serpiştirilmiş.

Bana en farklı gelen şey ise Rehber idi. Orjinal kitaplarda rehberi hep üçüncü kişi yazardı. Burada rehber girdileri TV serisinde olduğu gibi araya serpistirilmiş italik bir font ile, dipnotlarla. Pek de iyi olmamış açıkcası ama daha çok Wikipedia tatında olmuş. Nasıl laptopta izlediğim bir belgeseli durdurup Wikipedia'ya bakarım arada bir merak ettiğim bir konu hakkında, hikaye akışı çat kapı kesilip araya bir rehber hikayesi konmuş.

Kitabın beni en çok güldüren bir kısmı bir sahte irlanda aksanlı dolandırıcının yeni kurduğu koloniye tanrı araması faslı idi. Dolandırıcı arkadaşın Cthulhu ile kurduğu diyalog gerçekten hayli geyik idi. Ph'nglui mglw'nafh Cthulhu R'lyeh wgah'nagl fhtagn.



Bu kitabı okumak hayli bir zamanımı aldı, pek sarmadı açıkcası. Özellikle başta çok zordu ama gittikçe kolaylaştı. Ne zaman ki kendime "Bu bir Douglas Adams kitabı değil, keyfini çıkar, ciddiye alma" diyebildim, kitap hızladı ve kalan üçte biri son derece hızlı bitti. Ancak üçte ikisiyle resmen boğuştum. Aynı zamanlarda gelen The Unseen University adlı Terry Pratchett kitabında hiç öyle bir sorunum olmadı, kitaba ilk sayfadan girip hayvani bir şekilde sardım okumaya.

Öte yandan kitabın hakkını yemeyeyim. Bütün hatalarına rağmen eğlenceli bir kitap. Tek kusuru Douglas Adams ve Rehber serilerini hatırlatması, onları anısını zedelemesi. Eger bu adam bu kitaptaki bütün karakterlere başla bir isim verip yazmış olsaydı muhtemelen çok ciddi sevecek, Adams ile karşılaştırmayı bırakıp sahip olduğu esprilere gülüyor olacaktım. Son derece geyik, neşeli bir kitap ancak bu kitabı en bi orjinal ve ilk rehber kitabıyla karşılaştırıp aradan 30 yıl sıra hala okunabileceğini düşünmek hata olur. Şaka değil, ilk Otostopçu radyo oyunu 1978 Martında yayınlandı. İlk kitap tam 30 yıl once, 1979 Ekiminde ayınlanmıştı ve ilk kitap halen bilim kurgu ve komediyi seven gençlere önereceğim en önemli kitaplardandır.

Şimdi evime geri gidip küveti sıcak suyla doldurup plastik ördeğimi yüzdüresim var......

Borders, Oxford 15 Kasım 2009

Pazar, Kasım 08, 2009

Hitit Güneşi Epizort 20 - Surrogates!

Stüdyo Coda'dan hücum kayıtlaaaaa tekrar aranızdayız.
21. epizort iki hafta sonra (belki de daha yakın!) ellerinizde olacak.
Bu arada şunu dinleyin bakalım!



Kadromuz? Kansu, Hakan, Mert, Fatih(!), Yigit ve bi sürü ziyaretçi. Kameramanımız da Musti.


Ve Stüdyodaki olay aynen böyleydi... (Daha bi sürü foto burada)

Yigit: Bu düğme ne işe yarıyo acaba???


Fatih: Abi senden de bi mok anlasan şu kayıt işlerinden ya...


Hakan: Dur becerecek biraz zaman verelim?


Musti: Lan bi durun da... Çiiiiiizzz!!


Cemaat: Kansu! Sen de böyle çıktın!


Musti: Bu herifleri boşverin kızlar, ben varım burda!

Procrastination

20. episodun editingini bitirmektense nelerle ugrasiyoz, aman Mitra!

Eralp:



Mert:



Hakan:



Yigit:



Ve Kansu:



Tabii ki bu adamlar sagolsunlar!