Cuma, Ekim 31, 2014

Haftanın Resmi

Bu hafta Ghost in the Shell'in gelmemesini umduğumuz filminden bahsedince animeden bir şeyler paylaşayım dedim. İnsanı ezen boş sokakların üzerinde yükselen binalarda çiçek açan tabelalar. Aşağıda daha fazlası da var. 


Perşembe, Ekim 30, 2014

Haftanın Öteki Resmi

Madem zaman bulamadığımdan podcast yüklemekte sorun yaşıyorum, şu resimle idare edin! Saat 18:43, ben kahvaltı yapmaya gidiyorum arkadaş!


Deviant Art'tan Grosnes'in diğer çizimlerine de bakın, çok eğlenceliler!

Kasım ayı yazım ayı

Bir kez Kasım ayı geldi çattı. Kasım ayında ne var derseniz NaNoWriMo var. Yani National Novel Writing Month. Türkçe meali ile de boş gezinmeyin, oturun da bir roman yazın ayı. Buradaki amaç benim  ve bizler gibi yazmaya üşenen, erteleyen kişileri gaza getirmek ve yazmalarına yol açmak. Ecnebi kökenli olan bu oluşumun herhangi bir kar ya da para kazanmak gibi gayesi yok. Ben düzenli olarak son bir kaç yıldır üye olup kelime bile yazmıyorum. Fakat bu yıl farklı planlarım var. Yine de kısmet. 

İlgileniyorsanız Nanowrimo'nun Türkiye ayağı 31 Ekim'de İstanbul'da bir araya geliyor. Facebook gruplarından daha detaylı bilgiye erişebilirsiniz. Değişmez ise 31 Ekim cuma akşamı, saat 19:30'da Moda'da Viktor Levy Şarap Evinde toplanacaklar. Ben tabi ki katılamıyorum ama tembellikten değil iş nedeni ile. Haydin kaleme, klavyeye, kahveye. Kasım ayı geliyor!

Çarşamba, Ekim 29, 2014

Makinedeki hayaletin de peşine düştüler

Ghost in the Shell, her ne kadar tam olarak anlamak için fazlası ile seyretmiş olsam da, beni ve tahmin ederim ki pek kişiyi etkileyen, çizgi romanlara, çizgi filmlere, bilim kurguya ve geleceğe dair görüşlerini etkileyen bir animedir. İlk denk geldiğimde nefes almadan seyretmiştim. Yıllar içerisinde her seyrettiğim de ayrı bir detay, ayrı bir öykü gördüm. Her seferinde zevkle seyrettim. Tabi ki biraz abartıyor olabilirim ama animedeki insanın yalnızlığının ve çaresizliğinin vuruculuğu çok büyüktür. Velhasıl Masamune Shirow ve Mamoru Oshii'ye müteşekkirim yaptıkları için.

Ancak gelin görün ki kötü Amerikan sineması bir kez daha sevdiklerimize el uzattı. Bir süredir Ghost in the Shell'in filminin çekileceğini duyuyordum ama kedi olması umudu ile duymamaya çalışıyordum. Fakat gözüken o ki adamlar bu işe hız vermişler ve oyuncu seçmeye başlamışlar. Oyuncu bulurlar mı? Çekmeye başlarlar mı bilmem ama çekmemelerini tercih ederim. Yapacakları işin ne aslının ruhuna uygun olacağını ne de güzel bir olacağını zannetmiyorum. Daha öncede Akira'ya sulanmışlardı. Konuşulan Amerika bazlı bir Akira olacağı idi. Halen çekmeye başlamadılar ama Akira'nın film projesi gel gitleri de olsa rafa kalkmadı halen. Keşke çekecekleri  bu gençlerin ki kadar lezzetli olabilse ama ortaya çıkacak filmlerin bizleri tatmin etmekten uzak olacaktır. İlerleyen günler filmlerin geleceğini bize gösterecek. Heyhat var mı böyle güzel bir açılış.


* Resim Project 2501

Pazar, Ekim 26, 2014

KIsa Film: The Sand Storm

Muhtemelen gayet yakın gelecekte, suyun karaborsaya düşecek kadar kuraklığın ve ilkim değişikliğinin yaşandığı, muhtemelen uzak doğudaki bir şehirde insaları anlatan bir kısa film. The Sand Storm kızılca kıyametin arifesinde ortamda biraz da bizi anlatmış. Saha büyük bir filmin öykünün ufak bir parçası olma hissiyatı da veriyor. İleride farklı bir şekilde karşımıza çıkabilir. Hafiften de bana Paolo Bacigalupi'nin Kurma Kızı'nı anımsattı. Afiyet olsun.

Cumartesi, Ekim 25, 2014

Seyfettin Efendi Hayırsız Ada çıktı

Eskiden beri Osmanlı'nın klasik dönemi hep ilgimi çekmiştir. Gerek ortamı gerekse kültürü olarak. Ancak son yıllarda ilgim ve merakım biraz daha günümüze yakın dönemlere kaymaya başladı. Bunun bir çok nedeni var tabi ki. Sanırım fantastikten biraz sıkılmış olmam, istimpunk denilen akımın/estetiğin daha ilginç gelmeye başlaması, bilimin biraz işin içine girdiği sanayileşme çağının cazibesinin artması, 19. YY için Osmanlı kaynaklarının çokluğu ve de birazcık da olsa büyümüş olmam bu nedenlerin başlıcaları. Özetle bugünlerde Osmanlı'nın son dönemlerinde geçen eserler daha bir ilgimi çekiyor.

Cuma, Ekim 24, 2014

Haftanın Resmi

Eğer Yıldız Savaşlarında İmparatorluk krediyi kağıda basarsa nasıl olurdu sorusu üzerine Olivier Marchand bir banknot çizmiş. Bir hayli de güzel çizmiş. Aşağıda bir resmi var. Fazlasının sitesinden görebilirsiniz. Ayrıca satın da alabilirsiniz! 

In Galactic Empire we trust!



Money, it's a hit, Don't give me that do goody good bullshit!

Geek Tyrant'tan

Cumartesi, Ekim 18, 2014

İş hayatı ne kadar sıkıcıdır

Pek çoğumuz çalışıyoruz. Her gün bıkıp usanmadan bizi yoran işlere gidiyoruz. Hayatımızın koca bir bölümü dört duvar arasında geçiyor. Hele bir de büyük ofislerde, pek çok çalışn ise birlikte kürek mahkumu iseniz tadından yenmiyor. Başınızdaki yöneticiniz elinde kırbacı ile daha hızlı kürek çekmeniz için elinden geleni yapıyor. Ofis yaşantınızı böyle tasvir edebilirsiniz. Veyahut kendinizi bir Jedi, etrafınızdakileri Yıldız Savaşları evreninden karakterler, patronunuzu da bir Sith Lord'u olarak hayal etmeniz de gayet mümkün. Ancak bunu yaparken kantarın topuzunu kaçırmamaya dikkat edin. İşte Michael Schroeder, Michael Adams Davis ve  Sam Macaroni oturup bunun filmini Nerf ile çekmişler ve şiraze de biraz kaymış. Hatti zatında eğlenceli, hatti zatında lezuzatlı.

Cuma, Ekim 17, 2014

Haftanın Resmi

Radaslov Zilinsky'dan gelecekteki sınıf farkı üzerine bir çizim.


Misafir umduğunu değil bulduğunu

Hayatınızı savaşa adamak çok zor. Muhtemelen sizi değiştiriyordur. Her anlamda. Hayata bakışınız, hisleriniz, akıl sağlığınız, beklentileriniz ve diğerleri. Fakat bir kısmınız metal, silikon, kablo, vs'den ibaret ise bu durumu birazcık değiştirebilir. Ne kadar insan olduğunuz ve hissedebildiğiniz ayrı bir tartışmada olsa beklentilerinizin dramatik bir şekilde boşa çıkması ilginç sonuçlar doğurabilir. Life adlı kısa film artık kıdemli bir askerin bu durumunu anlatıyor. İzlemeye değer.

Perşembe, Ekim 16, 2014

Martin'i beklerken

Hitit Güneşi'ni uzunca bir süredir ihmal ettik. Tabi ki bunun pek çok nedeni var. İş hayatının getirdiği yükler, dönemsel iş artışları, özel hayatımız, mevsim dönümlerinin yarattığı depresif ve bıkkınlık hali, ülkenin içerisinde bulunduğu durum, Doların, Avronun, Pezonun gidişatı, Hindistan'da metre kareye düşen muson yağmuru ortalamasında düşüş, güneş lekeleri, ayın karanlık yüzünde süre gelen karanlık iş ve de en önemlisi tembellik. Her nedense bu akşam biraz da olsa bu tembellikten sıyrılıp iki kelam yazasım var. Bana da çok mantıklı gelmiyor ama bazen garip olay vuku buluyor.

Son dönemlerde Hitit Güneşi dışında salladığım işler arasında kitap okumak, blogları okumak ve dizileri seyretmek de var. Eskisi kadar olmasa da halen üç beş bir şey seyrediyorum ama hepsi kısa ömürlü oluyor. İlk bıraktığım anda bir kez daha ardıma bakmadan uzaklaşıyorum. Neleri harcamadı ki. Doktor Kim başladı, ilk bölümü izleyip durdum. Yine de ona kesin devam edeceğim. Yeni Doktora daha çok şans vermeliyim. Hak ediyor ayrıca. Sanırım halen Taht Oyunlarının yeni bölümlerini bekliyorum. Gerek okumak, gerekse seyretmek için. Kitabı bir Robert Jordan sarmalına girmeden bitmesi umudu içerisindeyim. Diziyi ise son dönemde en çok emek harcanmış dizilerden biri olduğu için ve de Tyrion'a ayrı bir hava katan Peter Dinklage için bekliyorum. Tabi ki sonunun da nereye doğru gittiğini merak etmiyor değilim. 


Pek çoğumuz bunu merak ediyor. Komplo teorileri havada uçuşuyor. Geçenlerde bir tanesini paylaşmıştım. Hiç de fena değildi. Ne olacağını göreceğiz. Herkes tahminler yaparken bir kişi olaya bambaşka bir yöntem ile yaklaşmış. Canterbury Üniversitesinden Richard Vale Bayesci bir istatistiksel yaklaşım kullanarak altıncı kitap Kış Rüzgarları ve henüz ismi olmayan yedinci kitapta kimlerin ağırlıklı olarak yer alacağı ve dolayısıyla hangi karakterin ne kadar yer alacağı üzerinden öykünün gideceği yer konusunda da fikir veriyor. Gerçek Bakanlığınca yasal bir uyarı ve bir nevi kamu spotu olarak açıca ifade ediyorum ki henüz kitapların tamamını okumayan var ise devamını okumamasında fayda bulunmaktadır. Öğreneceklerinden dolayı sorumluluk kabul etmiyorum. Ama en önemlisi ise istatistik içeriyor.

Pazartesi, Ekim 06, 2014

Uzayın tehlikeleri

Uzay büyük bir bilinmez. Neleri barındırdığının halen çok sızın biliyoruz. Dead Moon Walking uzayı ve tehlikelerini çok güzel ve keyifle anlatan bir seri çizgi film. Kısa kısa yapılmış bölümleri var. Hakkında çok fazla bilgi bulamadım. Anladığım kadarı ile Make Visual ekibi tarafından yapılmış. Sitesinde bölümleri ayrı ayrı bulabilirsiniz. Sıradan hepisi de aşağıda. Ne demiş Heinlein "Have spacesuit, will travel". Aman dikkat, önce emniyet! Fatih sağ olsun, ondan çaldım.