Orbit, 2010
844 Sayfa
Robert Jordan'ın ölümünden sonra mümkün değil bu silsile bitmez, bitse de bir şeye benzemez dedikten sonra çıkan kitap ve çıkacak kitaplara sırt çevirmiştim. Kitap çıktı lütfedip netten bakmadım. Türkçesi çıktı ilgilenmedim, elime bile almadım. Ne kadar dirayetli ve lafım arkasında olduğum hemen belli oldu. Ay başında kitapçıda boş boş dolaşırken son kitabın karton kapaklı ingilizce baskını görünce şöyle bir yokladım. Derken yanlışlıkla almışım. Bir yanlışlıktır sürdü gitti, dün gece de bitirdim. Pişman mıyım? Hiç değilim. Tükürdüğümü yaladım mı? Afiyetle :)
Bu kadar laf salatasından sonra gelelim kitaba. Uzun zamandır Zaman Çarkı hakkında bir şeyler okumamıştım. Jordan'ın ağır yazım tarzı, sürüsüne bereket arka hikayeleri ve kitaplardan taşan kahramanlarını düşününce bir hayli gözüm korktu. Bu nedenle utanmadan vikipediden bir önceki kitabın özetini karıştırdım. Çok da bir şey hatırlamayınca besleme ile kitaba giriştim. Kesinlikle korktuğumun onda biri bile olmadı. Jordan'ın veliathı Brandon Sanderson çok başarılı bir iş çıkartmış Diğer on kitapta başıma gelenin aksine ne olduğunu kavramam için onlarca sayfa, bir yığın bölüm geçmesi gerekmedi. Amca (benden bir yaş büyük, kariyer planlamamı bir kez daha gözden geçirmem lazım) Jordan'a göre daha sade bir dil ile yazmış. Hem de onun aksine ortalığa kuş yemi gibi saçtığı ucu açık hikayeleri bir bir toparlayıp kapatmış. Kitap öncekilere göre daha akıcı ve sona giderek yaklaştığı için verdiği bilgiler daha tatmin edici. Artık kadınlar bölümler boyunca eteklerini düzeltirken, erkekler (oğlanlar) kafaları son derece karışık ortalarda arpacık kumrusu gibi fink atmıyorlar. Ancak kılıç dövüşleri halen gereksiz isim tanımlamalarından ibaret. Sanırım yaşımdan mütevellit artık uzun kılıç dövüşü tasvirlerin hattı zatında sıkıldım. Velhasıl diğer kitaplara göre daha rahat okunabilir ve sonuca doğru yol alan bir kitap çıkmış ortaya. Zevkle okudum. (Bu aslında bitsin artık bu çile, batsın bu feleğin tekeri şuursuzluğu da olabilir)
Her ne kadar bu yeni yıldızımız olayları daha kısa kesme niyetinde olsa da tabi ki Zaman çarkının bitmez, tükenmez devinimi devam ediyor. Daha önce tek kitap ile son erdirileceği beyan edilen serinin nur topu daha üç kitabı olacak. Başında Sanderson da utanmadan bunları aslında bir kitabın üç bölümü olarak düşünün diyor. Sekizyüz küsür sayfalık bölümler. Peh peh peh.
Ben onikinci kitabı alırken onüçüncü kitap Towers of Midnight kasım başında piyasaya ciltli olarak çıkmış. Karton kapaklısının ne zaman çıkacağı meçhul. Büyük ihtimalle diğeri gibi yazın çıkar. Sanırım bu kitaptan oluşan memnuniyet ile ciltli baskısını tez elden edinip okuaycağım. Jordan'ın Karanlıkların Efendisi ve Rand Al'Thor'un beklenen kapışmasını vefat etmeden önce yazdığı söyleniyor. Oniki kitaptan sonra açıkcası bir hayli merak ediyorum. Umarın ikinci bir Lost vakası yaşanmaz.
Sonuç olarak Robert Jordan'ın, toprağı bol olsun, başıma sardığı bu belanın sonu gözüktü. Umarım güzel olur.
844 Sayfa
Robert Jordan'ın ölümünden sonra mümkün değil bu silsile bitmez, bitse de bir şeye benzemez dedikten sonra çıkan kitap ve çıkacak kitaplara sırt çevirmiştim. Kitap çıktı lütfedip netten bakmadım. Türkçesi çıktı ilgilenmedim, elime bile almadım. Ne kadar dirayetli ve lafım arkasında olduğum hemen belli oldu. Ay başında kitapçıda boş boş dolaşırken son kitabın karton kapaklı ingilizce baskını görünce şöyle bir yokladım. Derken yanlışlıkla almışım. Bir yanlışlıktır sürdü gitti, dün gece de bitirdim. Pişman mıyım? Hiç değilim. Tükürdüğümü yaladım mı? Afiyetle :)
Bu kadar laf salatasından sonra gelelim kitaba. Uzun zamandır Zaman Çarkı hakkında bir şeyler okumamıştım. Jordan'ın ağır yazım tarzı, sürüsüne bereket arka hikayeleri ve kitaplardan taşan kahramanlarını düşününce bir hayli gözüm korktu. Bu nedenle utanmadan vikipediden bir önceki kitabın özetini karıştırdım. Çok da bir şey hatırlamayınca besleme ile kitaba giriştim. Kesinlikle korktuğumun onda biri bile olmadı. Jordan'ın veliathı Brandon Sanderson çok başarılı bir iş çıkartmış Diğer on kitapta başıma gelenin aksine ne olduğunu kavramam için onlarca sayfa, bir yığın bölüm geçmesi gerekmedi. Amca (benden bir yaş büyük, kariyer planlamamı bir kez daha gözden geçirmem lazım) Jordan'a göre daha sade bir dil ile yazmış. Hem de onun aksine ortalığa kuş yemi gibi saçtığı ucu açık hikayeleri bir bir toparlayıp kapatmış. Kitap öncekilere göre daha akıcı ve sona giderek yaklaştığı için verdiği bilgiler daha tatmin edici. Artık kadınlar bölümler boyunca eteklerini düzeltirken, erkekler (oğlanlar) kafaları son derece karışık ortalarda arpacık kumrusu gibi fink atmıyorlar. Ancak kılıç dövüşleri halen gereksiz isim tanımlamalarından ibaret. Sanırım yaşımdan mütevellit artık uzun kılıç dövüşü tasvirlerin hattı zatında sıkıldım. Velhasıl diğer kitaplara göre daha rahat okunabilir ve sonuca doğru yol alan bir kitap çıkmış ortaya. Zevkle okudum. (Bu aslında bitsin artık bu çile, batsın bu feleğin tekeri şuursuzluğu da olabilir)
Her ne kadar bu yeni yıldızımız olayları daha kısa kesme niyetinde olsa da tabi ki Zaman çarkının bitmez, tükenmez devinimi devam ediyor. Daha önce tek kitap ile son erdirileceği beyan edilen serinin nur topu daha üç kitabı olacak. Başında Sanderson da utanmadan bunları aslında bir kitabın üç bölümü olarak düşünün diyor. Sekizyüz küsür sayfalık bölümler. Peh peh peh.
Ben onikinci kitabı alırken onüçüncü kitap Towers of Midnight kasım başında piyasaya ciltli olarak çıkmış. Karton kapaklısının ne zaman çıkacağı meçhul. Büyük ihtimalle diğeri gibi yazın çıkar. Sanırım bu kitaptan oluşan memnuniyet ile ciltli baskısını tez elden edinip okuaycağım. Jordan'ın Karanlıkların Efendisi ve Rand Al'Thor'un beklenen kapışmasını vefat etmeden önce yazdığı söyleniyor. Oniki kitaptan sonra açıkcası bir hayli merak ediyorum. Umarın ikinci bir Lost vakası yaşanmaz.
Sonuç olarak Robert Jordan'ın, toprağı bol olsun, başıma sardığı bu belanın sonu gözüktü. Umarım güzel olur.
2 yorum:
Aaabiii, hala mi bitmedi bu meret? Ben vaktiyle bir heyecan okurken, ve "Jordan olurse karisi hikayenin sonunu biliyormus abi" geyikleri yaparken Hakan "siee, bitince okurum hepsini." deyip ne kadar uzak goruslu bir adam oldugunu ispat etmisti.
Bu iş biraz da inata bindi. Ya bu çile bitecek ya da ben :)En güzeli belki de hiç başlamamak.
Yorum Gönder