Cumartesi, Ağustos 25, 2012

İhsan Oktay Anar - Yedinci Gün


İş, güç, tatil derken hatti zatında ayakta uyumuşum. En sevdiğim yazarlardan İhsan Oktay Anar'ın son kitabı "Yedinci Gün" İletişim Yayınlarından çıkmaz üzereymiş ve benim dünyadan haberim yokmuş. Velhasıl benim atlamamdan daha da önemlisi önce 3 Eylül'de çıkacağı duyurulan kitap bugün satışa sunuldu. Daha çıkıp bakamadım ama eminim ki tüm kitapçılara bol sayıda ulaşmıştır. 


İletişim Yayınları kitabın çıkacağını duyururken sitesinde kitaptan bir bölüme de yer vermiş. Kitabı edinmeden önce bu bölümü de okuyabilirsiniz. Hazırlıksız yakalandığım için kitabın içeriği hakkında fazla fikrim yok. Ancak İletişim Yayınlarının aşağıdaki tanıtımından eser miktarda istimpunk ögesi mevcut. 

“İhsan Sait muhabere borusundan motör kabinine, ‘Yarım yol tornistan!’ emrini verince yine nişângâh başına geçti ve attığı tenvîr fişeği artık söndüğünden, işini sağlama bağlamak için hedefine bu kez üç adet 220 puntluk bomba bıraktı. Birbiri ardı sıra işitilen patlamalar kabinin camlarını zangırdatmıştı. Derken sancak alabanda edip artık boş olan hangarın üzerine doğru tam yol seyretti. Havanın aydınlanmaya başladığı o saatte, senelerini geçirdiği hangara son bir kez baktı ve nişângâhtan rüzgârı hesaplayıp, 660 puntluk bombaları hangarın ve imâlâthânenin üzerine yolladı. Korkunç patlamalar o kadar şiddetliydi ki, her bir patlamada sarsılan zeplinin zarar görebileceğinden korktu. Aşağı baktığında hangardan, imâlâthâneden, barakalardan eser kalmadığını gördü. Demir Minâreler artık tarih olmuştu!”

Amat ağzıma bir parmak bal çalarken tam olarak ifade edemeyeceğim bir tamamlanmamışlık hissiyatı bırakmıştı geride. Suskunlar ise anlatıkları, anlatım şekli ve ifadeleri ile mest etmişti beni. Ne yalan söyleyeyim istimpunk falan gevelerken Anar'ın böylesi bir kitap yazmış olması beklentilerimi çok yukarılara taşıdı. Tez zamanda hatmedilecek bir eser bizleri bekliyor. 


Kitabın arka kapağından:
"Çizgilerin kürelere, zamanın sonsuzluğa, sonsuzlukların da hayâllere dönüştüğü bir hikâyedir bu. Sıradan insanların sıra dışılığı, bilinen hikâyelerin düşlere dönüşümü, zaafların asîlleşmesi, erdemlerin ardındaki günâhkârlık tüm içtenliğiyle akacak zihinlere. İnsan olmanın en zayıf ve en yüce yanları, bir hikâyenin dokunuşuyla bir kez daha bilinebilir olacak. İhsan Oktay Anar, bu yeni düşüyle sizleri bir kez daha şaşırtacak. Çizgilerde değil kürelerde gezinecek, bilinen zamanların bilinmeyen anlarına yolculuk edeceksiniz. Alışık olmadığınız bu dünyanın kapısından girdiğinizde âşinalık hissedecek, sadeliğin ihtişâmına teslim olmanın rahatlığıyla kendinizi akışta yolculuk ederken bulacaksınız."

Hiç yorum yok: