Çarşamba, Temmuz 25, 2012

Felaketten sonra. Peki hangi felaket?

İzin nedeni ile ülkemizin en batı noktası olarak geçen Gökçeada/İmroz'a geldim. Sizi sıkıcı tatilimin, kafa ütüleyici detayları ile sıkacak değilim. Ancak adayı gezerken adanın kuzeyinde, Yunan adası Samotrakhi'ye bakan eski bir Jandarma Karakolu buldum. Burası aynı zamanda adanın en eski (625 yaşında) çınarının da mekanı. Velhasıl ada rehberliğini bir kenara bırakırsak karakolun hali bana bir felaket ya da savaş sonrası durumu anımsattı. Dağılmış mevziler, harap taşlar, eskimiş tabelalar ve eski o jilet düzenini kaybetmiş bir tesis. Eskiden olsa oturup bunun üzerine iyi kötü bir öykü karalardım. Şimdi ise sadece fotoğrafları koyup, (sepia kullanılarak dramtik etkisi artırılmaya çalışılmıştır) aklıma gelenleri yazabileceğim. 




Ne diyeyim ilk aklıma gelen Yunanistan'dan bir saldırı oldu. Sonunda bir şekilde gaza gelen (bizden gazlı olmasınlar) komşularımız yeter ulan deyip üzerimize bomba yağdırmaya karar vermiş olabilirler. Adanın tepesinde koskoca dinleme istasyonundan ve aslanlar gibi komanda birliğinden daha iyi hedef mi olacak. Tabi ki bu karakolda ilk hedeflerden olmalı. Belki göğüs göğüse çatışmalar olmuştur. Belki de daha stratejik bir noktaya intikal etmiştir birlik.(Yazarken aklıma Operation Flashpoint geldi, oynayanlar bilir) Yunanistan olması şart değil. Saldırabilecek namzet çok. Faili kim olursa olsun eğrilmiş "doldur boşalt" yazısı bana hep orada bir şeyler olmuş olması gerektiğini düşündürdü. Misal ilk roket doldur boşalt, nöbet değişimi sırasında olmuştur. Patlamanın etkisi ile su deposu ayaklarından kurtulup yere savrulmuştur şarapnellerle birlikte.


Sonra en sevdiğim senaryolardan biri var. Nükleer serpinti. Misal radyasyon dalga dalga serpilirken ada da boşaltılmış olabilir. Veyahut yerleşik nüfus kusarak helak olurken karakol da bir başına kalmıştır. Ordunun yardım çabaları yetersiz kalacak, insanlar bir bir aşırı dozda radyasyona maruz kalarak öleceklerdir. Ama daha iyi ölmemeleri. Mutasyon hep ilginç bir konu olmuştur. Resident Evil tadında yürüyen ölüler ya da Fallout'daki mutantlar da basmış olabilir karakolu. Ne de olsa alıştık ha o basmış ha bu.


Children of Men ya da Y The Last Man tadında bir salgın hastalık sonrasında yaşanmaz hale gelen adada eski düzenli günlerin son bir hatırası da olabilir karakol. Bir dönemin kapanışı anlatıyordur bizlere. Kargaşanın hükümranlığını selamlıyordur. Belki de otoritenin, unvanın, düzenin bir önemi olmayan bir gelecekte eski günlere öykünenlerin son güvenli limanıdır.


Hepsi bir yana adayı dolaşıp boş köyleri gördükçe karakol bana bütün bu kurmacalardan başka bir şey çağrıştırıyor. Erki elde edip kendisi mutasyona uğrayarak iktidara evrilen insan adı verilen organizmanın kendi türünden olanları sadece kullandığı temel sesler ve şekiller farklı diye yemesini. Bir nesilin bitişini, unutuluşunu.

1 yorum:

tacer dedi ki...

Bu fotoğrafları L.Armstrong - a kiss to build a dream on parçası eşliğinde bir slideshow haline getirirsen hayli ambient olur (war... war never changes... :))