Perşembe, Haziran 07, 2012

Fantaziden daha garip: Havalı metro


Ankara metrosundan daha rahat olduğu kesin!



Birkaç hafta önce BBC Radyo 4 Ekstra'dan indirdiğim bir programı dinliyordum. Paul Collins'in Banvard's Folly isimli kitabındaki hikayelerden birisi, Alfred E. Beach'ın hayatı hakkındaydı. Kendisi kim mi olur? Hava basınçlı metroyu icat eden zattır kendileri. Esasında bir Britanya teknolojisi, ilk havalı tübü icat eden insan, William Murdoch.

Bir gecenin yarısı kulaklıklardan Beach ve hava basınçlı metro fikirlerini dinlerken pek de güzel geldi bu fikir aklıma. Londra metrosunda zırt pırt kulaklarımın zarını gacırtılardan gürültülerden patlatacağıma bunun hava basıncıyla patlatmayı tercih ederdim.

Devamı aşşada.



Neyse, her zamanki gibi olay ilk başta (en azından iddialara göre), yük taşımak içinmiş. Londra'da (başka nerede olabilir ki, Viktorya çağında dünyadaki en teknolojik olarak gelişmiş ülke olarak çok doğal)  Londra Havalı Kurye Şirketi insan bile taşıyabilecek kocaman bir sistem kurmuş. İlk denemelerde ağırlıkları taşıdıktan sonra iki cesur ve salak insan (Türk asıllı olup olmadıkları ne yazık ki tarihte kaybolmuş olsa gerek) "bir de biz deneyelim" diyerek içine atlamışlar ve birkaç saniye sonra kendilerini öteki istasyonda bulmuşlar. Birilerinin kafasının üstünde aniden bir gazlambası parlamış (Edisona daha çok var, sene 1860'lar!). "Var ya, biz bunla insan da taşırız ordan oraya, süper bişi olur" diye (bu insanın Türk olmadığı ne yazık ki kesin). Sonunda 1861'de Holborn istasyonu civarında Londra Havalı Kurye Şirketi ile ilk defa insan taşınmasında kullanılmış olmasına rağmen esas amacı yük taşımak oldğundan özellikle insan taşımak için bir sistem kurma fikri de Amerikalılara düşmüş ve 1867'de New York'ta ilk defa gösterişini yapıp 1869'da Broadway'ın altından geçen ilk hattıyla Alfred E. Beach açmış!

Londra planladı mı büyük planlar.
Ne yazık ki işin içine politika girmiş, zamanın yöresel politikacıları Alfred E. Beach'ın önüne engel üstüne engel koymuş. 1873'de izin alabilmiş olmasına rağmen borsanın çökmesi finans bulmasını engellemiş ve bu hayal sona ermiş.

Tabii tarih ilginç bir şey. Yukarıdaki bilgilere rağmen Wikipedi'ye göre 1864'te İngiltere'de Kristal Saray'ın altında daha uzun bir tünel ve daha uzun bir süre hizmette olan başka bir havalı metro varmış. Nedense tarih New York'taki tüneli daha çok hatırlıyor. Öte yandan buradaki sistem aynı değil, bir demiryolu vagonunun etrafına bir parça ekleyerek yapmışlar.

Umarım birileri "Yavs 1820'lerde İstanbul'da biz bunu çoktan yapmıştık" diye çıkar da mutlu eder beni. İstanbul olmasa da olur. Erzincan da olur.

Vikipedi Londra Havalı Kurye Şirketi'nin tünellerinin çok geçmeden, 1875'lerde terkedildiğini ve şirketin iflas ettiğini yazıyor ancak bazı iddialara göre Londra altında böyle bir sürü tünel var. Hepsi havalı olmasa da Londra altının tünellerle dolu olduğu kesin. Mail Rail (Mektup Rayları) adını verilen sistem daha yeni zamanlarda kullanımdaydı. 1927-2003 arasında çalışan bu sistem devreye girmeden ne vardı acaba? SilentUK isimli güruh 2011'de tünelleri işgal edip biraz gezmişler. Kıskandım. Linke basıp resimlere bir bakın.


Silent UK - Royal Mail Rail baskını. Raffaele ve Leonardo hemen köseyi dönünce
Fotoğraf: Donatello

Neyse, havalı metronun ve genel olarak havalı tüplerin dönemin ve şimdilerin yazarlarını etkilediği kesin. Jules Verne 1863 tarihli '20. Yüzyılda Paris' adlı romanında okyanusları aşan havalı metrolardan bahsetmiş. Tam metro olmasa da 2011'de Jesica Grant'ın  'Havalı Tüp Döneminde Aşk'  (Love in the Pneumatic Tube Era) hikayesi züpper bir Drabblecast yayınıydı. Bu arada, harbiden. Alooo... Ne duruyorsunuz. Gidip Drabblecast dinleyin! Okumayı burda bırakın, gidin podcastına abone olun gelin. Sonra devam edin.

Neyse... Nedense bu olayları daha önce duymamış ya da duymuş olsam da dikkat etmemiştim. BBC programını biraz affalayarak dinledikten sonra Wikipedia'ya bakıp "Hadi yaa, harbbiden gerçekmiş" dedikten sonra en az bir saat ordan oraya gidip linklere basıp bu süper ama salak ama harbiden olsa çok eğlenceli olacağından emin olduğum fikir hakkında bir şeyler okumakla geçti.

Bazen böyle bir olay ile karşı karşıya geliyorum, fikir süper, ortam hazır değil. Havalı metroların zamanında iyi çalışmamasının sebepleri valflerin ve sübapların çok iyi olmamasından, hava kaçırmasındanmış. Teknoloji düzelene kadar elektrikli motorlar devreye girmiş ve olay bitmiş. Bir makina mühendisi olarak havalı sistemlerle çalışan çok şey okudumdu üniversitede. Stajlardan birisini de Nallıhan'daki kömür madeninde yapmıştım ki yer altındaki neredeyse her şey hava ile çalışıyordu. Havalı motorlardan tutun (bir taraftan basınçlı hava gelirdi, pistonlar fıldır fıldır dönerdi, araç hareket ederdi) madenin tünellerini yerinde tutan zımbırtılar (isimleri neydi hatırlamıyorum artık ama havayı basıyordun, hooop yukarı kalkıyordu ve tünelin üstünü tutuyordu. Aradaki açıklığa da kömürü kazan cihaz geliyordu) filan derken bu olaylara hep sıcak bakmışımdır. Hep istim istim deriz, o istimler bir hava pompasını döndürürse sağda solda yüksek basınçlı buhar taşımasından daha güvenli bir olay sahibi oluyorsunuz.

Silent UK - Meyil reyil.
Bunların benzeri havalı metro fotoğrafları olsa ah ah.
İstim olayı tarihe karıştıysa da havalı sistemler halen etrafımızda mevcut. Arabaların frenleri ve direksiyonlarından tutun, fabrikalardaki ağır sistemlere kadar. Böyle bir dünyada havalı bir metronun yeri bana sorarsanız kesin vardır. İstimpunk olmadan da yapabiliriz. İstimpunk hayallerimize de yakışır!

Hiç yorum yok: