Pazartesi, Aralık 27, 2010
Mutlu Bir Yılbaşı İçin Tavsiyeler
Mutlu seneler!
Salı, Aralık 21, 2010
KTHULHU DÖNGÜSÜ
“The Cthulhu Cycle: Thirteen Tentacles of Terror”
Robert M. Price, Series Editor
Chaosium 1996
Zamanında Call of Cthulhu oyununun yaratıcısı Chaosium’dan oyun ortamlarına zenginlik katmak amacıyla çıkmış Kthulhu kısa öykü kitaplarından biri.
Serinin editörlüğü Robert M. Price yapmış. Price sıradışı bir Baptist rahibi. En azından bir zamanlar öyleymiş. Sonradan edebiyat dergilerinin editörlüğünü yapmış ve Kthulhu Mitosuyla ilgili çokça kitap ve makale yayımlamış. Kthulhu derlemelerine yaptığı editörlük de cabası.
Bu eserde Lovecraft’ın en çok bilinen ürünü olan Kthulhu’nun edebiyattaki kökenlerini araştırmış. Farkında olarak ya da olmadan sularında altında yatan dev anası ahtapot için yazılmış kısa öyküleri (ve bir de şiiri) bir araya getirmiş. Şiir Alfred Lord Tennyson’ın The Kraken adlı şiiri. Adam sanki Kthulhu’yu anlatmış.
Öykülerin bazılarının telif hakları kalkmış. Aşağıdaki bağlantılardan okuyabilirsiniz.
The Kraken – Alfred Lord Tennyson
A Shop in Go-By Street – Lord Dunsany
Count Magnus – M.R. James
The Call of Cthulhu – H.P. Lovecraft
The Black Island – August Derleth
Some Notes Concerning a Green Box – Alan Dean Foster
Patiently Waiting – C.J. Henderson
The Sign of Kutullu – David C. Smith
Recrudescence – Leonard Carpenter
Rude Awakening – Will Murray
The Eye of Hlu-Hlu – Donald R. Burleson
Black Fire – Will Murray
In the Light of the Lamp – Steven Paulsen
Zombies from R’lyeh – Pierre Comtois
Öyküler bir zaman sırasına göre dizilmişler. Lovecraft’ın Call of Cthulhu’su dördüncü sırada yer alıyor. Call of Cthulhu’nun meşhur dedektifi Legrasse’la ilgili, Lovecraft’ın öyküsünün devamı niteliğinde bir öykü de kitabın devamında yerini almış. C.J. Henderson’ın bu öyküsü oldukça çarpıcı bir Kthulhu öyküsü olmuş.
Bütün öykülerin çarpıcılığı bir tarafa Will Murray’in Rude Awakening öyküsü aralarında ilginç bir özelliğe de sahip. Uluslararası bir araştırma gemisinin okyanus tabanına yakın yapacağı sonik bir deneyi anlatıyor. Her ne kadar araştırmacılar yerel yetkililerden gerekli izni almış olsalar da, bu civarını sakinleri ve kalan her türlüsünden sivil toplum örgütü ve kuruluşlar onları “Aman Kthulhu’yu uynadıracaksınız,” diye vazgeçirmeye çalışıyorlar. Sonunu anlatmıyım.
Bu yazıyı fırsat bilerek Cthulhu’nun adını Türkçeleştirmeyi de kendime bir görev olarak gördüm. Bir harfi değiştirmek kelimeyi Türkçe yapar varsayımıyla, Cthulhu’yu da huzurlarınıza Kthulhu olarak çıkardım. Adındaki bu küçük değişikliğin Kthulhu’nun kendisini zerre kadar rahatsız edeceğini sanmıyorum. Olur da rahatsız olursa o zaman rüyalarıma girip benden durumu düzeltmemi rica edebilir. Böyle olursa ve akıl sağlığım hala yerinde olursa yeni bir yazıyla bu hatamı düzeltirim. Sağlıcakla.
Pazartesi, Aralık 20, 2010
Necronomicon Now!
Pazar, Aralık 19, 2010
Votka, ayaklar, Danimarkalılar...
İddiaya göre Danimarka'daki bir inanca göre ayaktan alkol alınabiliyormuş. Tabii ki bir takım doktorlar biz bu işi denemeyeliyiz demiş.
Üç şişe votkayı döküp ayaklarını sokmuşlar ve ne kadar alkol aldıklarını test ederken bir takım sorulara cevap vermişler. Sonuç? Sıfır.
En sonunda ilginç bir fikir daha ortaya atıyorlar, anlaşılan bazı zibidiler gözlerinden de alkol almayı deniyormuş ve ilerde bunu incelemek lazım diyorlar.
Benim bildiğim alkol iki şekilde alınır: Bardaktan veya şişeden, eğer çok abarttıysan damardan...
Bilim kurguda gözden ilaç almaya kalkışanlar vardır (aklıma hemen Cowboy Bebop'daki kırmızı göz ilacı gelir) ancak başka bir şey hatırlamıyorum. Aklınıza gelen metodlar var mı?
Cuma, Aralık 17, 2010
Bibik SG:U!
Tahmin edileceği gibi şu an tatildeyim. Biraz boş zamanım var. En iyisi gidip şunları indirip bir izleyeyim. Zamanı gelmiş gibi. Sizin izlediğiniz bir şey ise yorumlarınızı beklerim.
Kafatası, deri rengi, tanrılar ve Irkçılar
Bu süper Thor imajını DeviantArt'tan Genzoman'a borçluyuz.
Herneyse, kısacası bildiğimiz Thor, elinde balyozu, uzun boylu, sarışın, Nordik diyebileceğimiz bir Yavrudur.
Anlaşılan o ki bazı dingiller bu imajı kendilerine çok yakıştırmışlar. İngilazya gazetelerinden The Guardian'ın dediğine göre gelmekte olan Marvel tabanlı süper kahraman filmi Thor kahramanlardan birisi olarak sayın İtalya başöküzü Berlusconi'nin dediği gibi 'süper tan yapmış' birisini seçmiş.
Kendilerine 'Tutucu (Muhafazakar?) Vatandaşlar Konseyi' diyen Amerikalı Dingil tayfası lan sen misin diyerek sunları demiş:
"Biliyorsunuz Marvel ideolojiler ve nedenleri solcu için savunucuları, bir şirket olduğu bilinmektedir . Marvel yaratıcısı Stan 'Lee' Lieber Adayların solcu önemli finansörü olmakla övünür ve şiddetle Tea Party hareketi, muhafazakarlar ve Avrupa mirasına saldırdı."
"Şimdi işi daha bir ileriye götürdüler, Thor adlı yeni filmlerinde bir İskandinav tanrı siyah bir adam olarak biçimsenmiş. Marvel şimdi Avrupa mitolojisi içine sosyal değişimi sokmuş bulunuyor."
Bu arkadaşlar(!) ayrıca farklı deri rengindeki insanların evlenmelerine karşılar, eşcinsellik haklarının varlığını kabul etmiyorlar filan falan.
Marvel'in yeni Heimdall'ı DJ Elba da (adam Thor'u bile oynamıyor ki!) şöyle cevap vermiş: "Thor'un elinde parmaklıklarını şıklattığında kendisine geri uçan bir balyozu var, bu tamam da benim deri rengim mi yanlış?"
Elba arkadaş iyi demiş, benim ayrıca bu kafatasçı dostlara bir dost övüdüm var: "Sitteaaeaeaarrr! Anca yürürsünüz hödükleaarrr!!!!"
Her şeyden önce serinin yaratıcısı Marvel'e ve filmi çeken tayfaya kalmış kimi aktör seçecekleri. Ayrıca kuzey kutbuna doğru yola çıkmadan önce bütün insanlık Afrika'dan çıktı ve hepimiz zenciydik o ara, gel zaman git zaman kuzeylerde yaşarkene yaşanılan doğal seçimden beyazlaştık çoğumuz. Thor veya Heimdall adı verilen hayal eserinin deri rengini İkibinli yılların bakış açısıyla bakarak karar veremezsin. Ayrıca sayın Muhafazakar kitle, İsa yahudiydi ve muhtemelen esmer tenli birisiydi, Thor gibi sarışın hippi saç sakal ile tasvirini yapmak, bizim ülkemizdeki ırkçıların uzun saç sakal artı avrat gibi takı takan belli bir sanatçıyı öpüp başlarının üstüne koymaya benzer: Mantıksız!
Dahası, tasvir edilenler gerçek tanrılar değil, Marvel'in süper kahramanları. Bu Prof Xavier'in diplomasının sahte olduğundan şikayet etmek gibi bir şey!
Ayrıcana Thor'un kendisini filmde Chris Hemlsworth oynamakta. Kendisi son derece kuzey-avrupalı görünüşlü bana sorarsanız. Bir de bu Heimdall karakteri filmde ne kadar önemli merak ettim. Üç beş dakika için tantana çıkarttıklarını düşünüyorum ama aynı güruhun "Obama aslında Amerikalı değil, Kenyalı" diye yedikleri naneleri düşününce hiç şaşırmıyorum. Irkçılıkta mantık aramak boş iş.
Heimdall'ı Avrupalılar şöyle hayal etmişler zamanında. Başka ilginç tasvirlerini görmek isterseniz Wikipedia'daki Heimdall sayfasına bir bakın.
Umarım bu salak Muhafazakar kitle kazara Monty Python'un Life of Brian filmini izleyip Brian'ın aslında İsa ile dalga geçen bir film olduğu fikrine kapılmaz!
En son olarak da Deviant'tan bir Heimdall resmi verelim:
Maşalmitra... Erulian kardeş sağolsun.
Perşembe, Aralık 16, 2010
Dirk Gently - Douglas Adams'ın daha az bilinen kahramanı
BBC şimdi Dirk Gentry serisini televizyona getiriyor. Bu akşam 9'da yayında. Ne yazık ki Hawkwind konserine gideceğimden canlı izlemem mümkün değil ancak yarın için iPlayer sayesinde bir programım var galiba bu adamlarla.
Anladığım kadarıyla henüz bir seri değil, bir iki bölüm yayınlayıp geçecekler. Ayrıca bütçe çok düşük olduğundan orjinal kitaplardaki bir çok şey kesilmiş, kısacası pek kitaplara sadık bir adaptasyon olmayacak gibi. Ama... Ama... Hala derim ki hiç olmamasından iyidir. Elektrik Monk olmasa bile...
Salı, Aralık 14, 2010
Hitit Güneşi Epizort 43! Conan! Barbar Conan!
Her şey Eralp'in bizi Leuven'de bir çizgi roman dükkanına götürmesiyle başladı. Kabaca bir saat agzımızdan salya aka aka sağa sola bakarken Eralp elini kocaman bir Conan kolleksiyonuna attı ve "Ben bunu alıyorum, siz karar verdiniz mi?" dedi. Ondan sonraki iki gün Özgür bütün zamanını Conan okuyarak geçirdi.
Ben de güzel bir gribe tutulmuş, ufaklıklara bulaştırmamaya çalıştığımdan sıradaki epizort'un 42 olduğunu unuttum ama herkesi zorla yukarı çıkartıp kayda sokmayı unutmadım. (Tabii, unuttuğum başka bir olay ise Leuven'de dolaşırken yaptığımız süper geyik bilim kurgu kaydından önce RECORD düğmesine iki defa basmam gerektiğiydi ki aman aman hiç hatırlatmayın o salaklığı. Bir de Eralp "kaydediyoruz değil mi" diye sordukça salak gibi kafamı sallamam vardır ya...)
Herneyse, umarım eğlenirsiniz.
42 no'lu kaydımız nerde derseniz... Onu Douglas Adams için bi kenara ayırdım, geri geleceğiz o noktaya. Ne de olsa hepimiz zaman yolcusuyuz!
MP3 olarak indirmek icin buraya gidiniz.
Pazartesi, Aralık 13, 2010
Bilim Kurgu ve Radyo
İngiltere'de bilim kurgunun sevilmesi sayesinde BBC son derece sık olarak bilim kurgu radyo oyunları da ortaya çıkartmakta. Muhtemelen bunların en meşhur olanı da hayata burada başlayan Otostopçunun Galaksi Rehberi (daha sonraları 6 parçadan oluşan bir triloji, televizyon disizi ve en son olarak da film!).
Her ne kadar BBC iPlayer adli site sayesinde bunları İngiltere'de yayınlandıktan bir süre istediğin zaman internet üzerinden dinleyebiliyorsan da be yazık ki İngiltere dışından bunlara uluaşmayı engelliyor BBC.
Neyse, bu kayıtları herkese sunan örgütler sağolsun. Radio Archive adlı site bir çok eseri torrent halinde yayınlamakta. Temel amaçları sadece bilim kurgu olmasa da ciddi bir bilim kurgu yığınları var.
Bir başka göz önünde tutmanızda yarar olan site ise SFF Audio. Bu arkadaşlar sürekli etrafta ne var ne yok yazıp çizmekteler.
Başka önerileriniz var ise hemen not düşün, paylaşalım!
Pazar, Aralık 05, 2010
Tanrı'nın Sol Eli
347 Sayfa
Paul Hoffman
Çeviren: Belgin Selen Haktanır Us
Tanrı'nın Sol Eli üçlemesinin ilk kitabı Tanrı'nın Sol Eli 2010 piyasaya çıkmış, çıktığı gibi de ellerine sağlık, çeviri çevrelerinde ismi dehşet ile karışık huşu ile anılan, Yedi Denizlerin en yaman ve hızlı çevirmeni, yalakalığı bir borç bildiğimiz Belgin Selen Haktanır Us tarafından göz açıp kapanıncaya kadar çevirilmiş. Hoffman'ın ilk fantastik romanı. Bundan önce hakkında pek de fazla bilgi olmayan iki romanı var. Hatta ilk kitabının bir kısmının film olduğu yazıyor.
Piyasa yeni düşmüş bu yazarın kitabı Kurtarıcılar Tapığında bir Rahip Yardımcısı olan Thomas Cale hakkında. Kitabın arkasında "Onun dünyayı yok edebilme gücüne sahip olduğu söylediler. Acaba Cale bu gücü kullanacak mı?" şekilde bir gaz cümlesi var. İlk kitap itibari ile bu konuda pek de bir bilgiye sahip olamıyorsunuz. Sanırım Ocak 2011'de piyasaya çıkacağı beyan edilen ikinci kitapta daha fazla bilgi olacaktır.
Bu noktadan sonra aman ben detaylarını öğrenmeyeyim, ipuçu olursa zevki kaçar falan diyen varsa son paragrafa atlasın, kitap hakkında döşeyeceğim çünkü. Velhasıl tüm bu geyikleri kesip sadete gelirsek Cale karakteri ve Kefaret Uçurumunda bulunan Kurtarıclar Tapınağı bende bir Menzoberranzan'lı Drizzt Do'urden tadı bıraktı. Tabi ki bire bir benzerlik yok ama ortamın acımasızlığı, çocuğun yeteneği benzer geldi bana. Buna rağmen kitabın en ilginç bölümü bu tapınağın ve tarikatın anlatıldığı yerler. Askeri bir tarikat olan Kurtarıcılar, yaklaşık 2000 yıl önce öldürülmüş olan Asılmıs Kurtarıcı'ya ve Tanrı'ya inanıyorlar. Her şeyi günah olarak nitelendiriyorlar ve dört bir yandan topladıkları çocukları savaşçı rahipler olmak üzere kedni inançları doğrultusunda yetiştiriyorlar. Asılmış Kurtarıcı ve İsa arasında bir çok benzerlik var. Ama ne tür bir gönderme var emin değilim. Kitap kurgu bir coğrafyada geçse de Kudüs ve Nasıra gibi şehirlerin ismi anılıyor. Hatta balinanın karnındaki Nasıralı İsa'dan bahsediyorlar. Şehirlerde Yahudiler var. Dine ve fanatikliğe de bir sürü gönderme var. Muhtemelen yazar dünyamız ile yarattığı bu dünya arasında bir ilişkiyi daha sonra anlatacak.
Kahramanlarımız kitabın başında anlatılan tarikat ve tapınağından çıktıktan sonra kitap yapısı, kurugusu bir hayli değişiyor. Ne yalan söyleyeyim bana biraz daha sonraki bölümler ve olay baştan savma yazılmış gibi geldi. Olaylar silsilesi gereksiz yere bir hızlanıp bir yavaşlıyor. Arada gayet gereksiz gözüken karakterler hakkında uzunca açıklamalar var. Belki de diğer iki kitapla ilişki kurmak için yapılmış olsalar da çok havada kalmışlar. Anlattığı kişiler, aileler ve şehirler hakkında anlatıkları bir iki konu haricinde orjinallikten çok uzak. Bazen kendimi AD&D'deki ucuz bir campaign kitabı okur gibi hissettim.
Yazar kitapta anlatığı büyük bir meydan savaşı için kitabın sonunda anlattığı üzere ortaçağ savaşları, özellikle de Agincourt Muharebesi üzerine çalışmış. Silah ve zırhlar hakkında anlatıklarında bir sorun yok, bilgilendirici ama savaş tasviri bana bir hayli karışık ve tatsız geldi.
Sonuç olarak bir kaç ilginç karakteri ve sonunu nasıl getireceğini merak ettiğim Kurtarıcılar Tarikatı ile ilginç ama kurgusu açısından bir yavan bir kitap. İkincisi çıkınca büyük ihtimalle edinip okuyacağım umarım memnun kalırım.
Aşağıda sitesinde bulunan tanıtım filmi var. Kitabın satışına çok bir katkısı olmamış olması muhtemel.
Çarşamba, Aralık 01, 2010
Iron Sky
Star Wreck'i indirmiş de olsam itina ile seyretmedim. Hakan ve birkaç kişiden (Hakan dışındakileri sallıyor olabilirim) olumlu izlenimler almıştım. Filmin çekimleri bitmeden izlemek lazım.
Filmin fragmanı bir hayli hoş. Hatta ikinci fragmanı da yayınlamışlar. Umarım devamını getirip güzel bir film çıkartırlar. Hevesle ve dört gözle bekliyorum.
Ahanda fragmanlar: