Cumartesi, Eylül 20, 2008

Define

Yolcu golgeye ulasinca koruyucu gozluklerini alnina aldi. Sicagin altinda terlemis ve yorulmustu. Golgesine sigindigi heykeli ve duvari soyle bir inceledi. Gunes dogdugundan beri katettigi kum tepelerinden sonra hos bir degisiklik idi.

Gunesin parlak isiklari her tarafin renklerini soldurmustu, sari-beyaz bir manzara uzerine mavi-beyaz bir gokyuzu.

Yillarin ruzgarinin, gunduzun sicaginin ve gecenin sogunun yiprattigi koca heykel, detaylari silinmis olsa da butun hasmetiyle milyonlarca daha gun donumunu gorebilecekti. Yolcu aniden ucsuz bucaksiz zamanin kucuk bir diliminde kendisini onemsiz hissetti. Bedeni toz toprak olduktan cok daha sonra bu heykel baska yolculara golgesini sunacakti.

"Oglenin bu vaktinde depresyon hic de hos bir sey degil" diye mirildandi.

Hem heykel hem duvar bundan onbinlerce yil once bir limanin girisini koruyordu. Muhtemelen Rodos heykeli gibi cok uzaktan gozukerek kendisini denizlerde kaybetmis saskin denizcilere yol yordam saglayarak umit kaynagi oluyordu. Isin garip yani heykelin buyuklugu idi, bir tepeden daha yuksek, sanki bir dag gibiydi.

Yolcu sirt cantasini yere indirdi ve icerisini karistirmaya basladi. Birkac dakika sonra elleri ve ayaklari icin birer cift krampon buldu. Eldivenleri giyip parmaklarini hareket ettirdi. Kramponlarin sivri uclari zihninin emirlerine birebir uydu. Ayaklarindakiler de benzeri sekilde vucudunun bir devami gibi calisti. "Seks endustrisi nelere kadir" diye icinden gecirerek dikkatlice once duvara, sonra heykele tirmanmaya basladi.

Yarim saat sonra bir maymun gibi trmandigi heykelin en ustundeydi. Sicak gunes altinda gogsu kurek gibi inip kalkiyordu. Cebinden cikarttigi metal tarama cihazina goz atti. Agirca bir tas parcasinin altinda iki platinyum yapragin arasina saklanmis kucuk kagit parcasini bulup hic okumadan cebine atti. Kagidin icerigi sonra cok daha sakin ve rahat bir durumda incelenebilirdi.

Birkac dakika soluklandikta sonra bu kez dikkatlice inise basladi. Aradan bir saat gecmeden tekrar yolundaydi ve heykel hayli arkasinda kalmis, her adimda kucuklmekteydi.

Mesafenin yeterli olduguna karar verince tekrar heykele dondu. Cebinden telefonunu cikartip ana gemiyi aradi ve durum raporunu verdi. Kaptan "Yeterince uzakta misin?" diye sorunce "Galiba?" cevabini veren Yolcu, gozluklerinin ikinci seviyesini de gecirdi. Sistemin yildizini bile zor gorebilirken aniden bir parlaklik gozlerini acitacak kadar patladi. Birkac saniye sonra butun koruyucu gozlukleri cikartip ufuga baktiginda heykelin oldugu yerde kucuk bir krater gozukuyordu.

"Diger hazine avcilarina bir sey birakmak zorunda degiliz sonucta" miriltisiyla sistemin tek istasyonuna dogru yurumeye devam etti.

1 yorum:

EnT dedi ki...

Acımasız :)