Salı, Ekim 17, 2006

Şerr-ü Fesad Risalesi

Sultanlar Sultanı, Cenab-ı Hakk'ın yeryüzündeki halifesi, Akdeniz’in ve Karadeniz’in ve Rumeli’nin ve Anadolu’nun ve Karaman’ın ve Rum’un ve vilayet-i Zulkadriyyenin ve Diyarbekir ve Kürdistan ve Azerbeycan’ın ve Şam’ın ve Haleb’in ve Mısır’ın ve Medine’nin ve Kudüs’ün ve külliyen diyar-i Arab’ın ve Yemen’in ve dahi nice memleketlerin, şemşir-i nigarı ile feth eyleceği daha nice diyarın sultanı ve padişahı, Sultanu’l Guzat Osman Han torunu, Sultan Selim Han oğlu Sultan Süleyman Han’ın pek muhterem, hidayet-eda Şeyhülislamı Ebu Suud Efendi Hazretlerinin Şerr ü Fesad Risalesi olduğunu beyan eder.

Ey müminler, ilk beşer ve ilk peygamber Hz.Adem efendimizin ve muhterem zevcesinin oğullarından Kabil ve Habil arasında meşum bir katl vakası vuku bulmuştur. Böylesi iğrenç ve elim cinayet, ne yazık ki Hakk katından kovulan bir melek vasıtası ile gerçekleşmiştir. Adem oğullarının kendisinden üstün tutulması ve Hz.Adem'in önünde secde etmesi emredilen Şeytan, Azazil, Ebu-l Mireh, Hasm-ı Ekber, Kuzah gibi isimlerle de anılan adlı bu melek "O, topraktan yaratılmıştır, ben ateşten yaratıldım. Ben ondan daha kıymetli ve yükseğim" diye kibirlenmiştir. Kibiri sonucunda Cenab-ı Hakk katından kovulmuş, sonrasında Adem oğullarına karşı kıskançlığı ve nefreti bir kat daha artmıştır. İblis önce Hz.Adem'i kandırarak cennetten kovdurtmuş, sonra da oğlu Kabil'in kanına girerek, kimine göre açgözlülük ve hırs, kimine göre şehvet ve kin nedeni ile, öz be öz kardeşi Habil'i katletmesine neden olmuştur. Bu işlediği büyük günahın neticesinde Cenab-ı Hakk Kabil’î yeryüzünde cehennem azabı ile cezalandırarak, ruhunu mahşerde yapılacak büyük tahasübe kadar ölü bedeninde hapsetmiştir. O gün gelinceye kadar kardeş katili Kabil, artık yaşamayan bedende, ruhu iki dünya arasında kalmış bir vaziyette, işlediği günah her daim gözünün önünde, Rabb’ın nurundan yoksun dolaşacaktır. Halen de dolaşmaktadır. Yaptığı bin bir şer ve günahtan en ufak bir rahatsızlık, utanma, sıkılma duymayan, vicdan yoksunu ifrit bir kez daha Kabil'in kanına girmiş, işlettiği feci günahı hiçe sayarak, yeni günahlar işlemesine vesile olmuştur. İşte bu korkunç günahlar sonucudur ki Hun-Aşam denilen, ecnebi küffar illerinde "vampir" olarak adlandırdıkları afarit sürüsü vücuda gelmiştir. Adem oğullarına sonsuz bir nefret duyan ve kanlarına, etlerine karşı dayanılmaz bir açlık içerisindeki bu iblis tohumları Cenab- Hakk'în gazabından korkarak gecelerin karanlığına bürünmüş, yer altındaki inlerinde en aşağılık bir hayvan, adeta bir asalak gibi mevcudiyetlerini devam ettirmektedirler. Mevcudiyetlerinin yegane sebebi olan, ateşten doğma, küfr-i cuhudi Azazil'in tohumları yüce Rabb'ın bir inayeti sonucu olacak ki, gerçek doğaları olan ateşten, Rahman-ür-Rahim'in nuru olan güneşten ve iman ile inancın temel mihrabı olan besmeleden kaçmaktadır. İşte bu efarit taifesi iman karşısında, besmeleyi işitince büzülerek sinmekte, kaçmakta ancak gaflet karşısında tekrar müminlere musallat olmaktadırlar. İşte böylesi hile ve desiseler ile iştigal eden kan içicilerden korunmak için öncelikle imanımızın tam olması, Peygamber Efendimizin sünnetlerini usulünce uygulamamız gerekmektedir. Desais-i Şeytaniyyelerden kaçınmak, Habail-üs Şeytanın en büyüklerinden olan kadınlardan, haramdan uzak durarak ancak helala uçkur çözmek esastır. Ey Müminler, Allah'ın ve Peygamber Efendimizin öğretilerinden şaşmadan, ahrete giden bu dikenli fakat nur ile aydınlatılmış yolda, ancak imanımız sayesinde bize bahşedilecek olan Riyaz-ı Cennet ulaşabiliriz.

Rebiül-Evvel, Hicri 941

Şehr-i İstanbul

Hiç yorum yok: