“Black Corridor”
Yazan: Michael Moorcock
Granada Publishing, 1980
Michael Moorcock HititGüneşi blogunda adı sık geçen yazarlardan biri. Mert’in Michael Moorcock incelemesini buradan okuyabilirsiniz. Ayrıca Moorcock Hitit Güneşi podcastlarının ikinci bölümünde de konumuz olmuş.
Roman, dünyanın karmaşa içinde olduğu bir zamanda geçiyor. İngiltere’de ırkçılık son haddine varmıştır, İrlandalılar, İskoçlar gibileri bile ırkçılığa maruz kalırlar. Şehirlerarası savaşlar, mahalleler arası savaşlar bildiğimiz anlamda üretimi ve tüketimi bitme noktasına getirmiştir.
Bütün bu karmaşa içerisinde bir oyuncak şirketi sahibi olan Ryan, ailesi ve arkadaşlarından oluşan kendi küçük dünyasını kurtarmaya uğraşır.
Kitap uzayda yörüngesine girecek daha büyük bir kütle bulamadıklarından kendi çöpleriyle sarılmış yalnız başına yol alan bir uzay gemisi görüntüsüyle başlıyor. Gemide son üç yılını tek başına her gün aynı düzende yaptığı kontrollerle geçiren Ryan var. Bütün ailesi ve yakın arkadaşları geminin bir kamarasında yoğun sıvılar içinde Münih 15040’a altı yıl sürecek yolculuklarının bitmesini uyuyarak bekliyorlar.
Bölümler gemiyle geçmiş arasında dönüşümlü olarak gidip geliyor. Bir yandan Ryan’ın gemide tek başına geçirdiği günleri anlatırken, bir yandan da onu bu yolculuğu yapma kararına iten olayları anlatıyor. Karısının sokaklarda yaşanan vahşet yüzünden geçirdiği buhranlar, insanları evlerine kapayan yasalar, gittikçe yozlaşan ilişkiler, Ryan’ı ailesini dünyadan kaçırma fikrine itiyor.
Geminin içindeyse başka bir dünya var. Kimseye güvenmeyen Ryan geminin Münih 15040’a yapacağı yolculuğun tüm yükünü sırtlanmış ve herkesi yolculuğun başında uyutmuş. Amacı altı yıllık yolculuk boyunca tek başına gemiyi yönetip herkesi sağ salim Münih 15040’a götürmekmiş. Ancak ilk üç yılın sonunda yalnızlık başına vuruyor ve anıları, hayalleri ve gerçekleri birbirlerine karışmaya başlıyorlar.
Wikipedia’ya göre Karl Edward Wagner Kara Koridor’u en iyi 13 bilim kurgu dehşet romanı arasına koymuş. Gerek dünyanın durumu gerekse Ryan’ın gemideki durumuna bakınca daralmamak elde değil. Çok uzun bir roman olmadığı için bir çırpıda okudum.
Moorcock söyleyeceğini fazla uzatmadan söylemesini bilen bir yazar. Tek bir cümlede sahnenin bütün çehresi değişiyor ve bu değişimin aniliği öyle sarsıyor ki başa dönüp sahneyi o cümleye taşıyan kısmı bir daha okuyorsunuz. Sırf doğru anlayıp anlamadığını kontrol etmek için. Sonuç açık. Doğru anlamış ve dehşete düşmüşsünüz.
Üç yıl bir insanın geçmişini tek başına sorgulayıp yaşadıklarının korkunçluğunu baştan yaşaması için yeterince uzun bir zamanmış. Yaşanılan ya da tanık olunan vahşetlerse buna tuz biber oluyormuş.
1 yorum:
Gelirken getirsene, kısa demişsin okuyup aradan çıkartalım. Gayet lezüzatlı bir kitapmış.
Yorum Gönder