Çarşamba, Temmuz 27, 2011

Amatör yazarlar için bir platform: Açık Kitap

Idefix bireysel yayıncılıkla ilgili bir proje hazırlıyor ve ismini ''Açık Kitap'' olarak koymuşlar. Amaçlarını ''Açık Kitap projesi ile yayınevlerine ulaşamayan, ulaşsa dahi kitabının basılması yayınevlerince riskli bulunan binlerce amatör yazara ürettikleri içeriği e-kitap formatında özgürce yayınlama şansı vermek istedik'' olarak açıklıyorlar.

Ayrıca amatör yazarlara e-kitaplarını üretebilecekleri araçlar ve yayınlayabilecekleri özgür bir platform sunmayı hedefleyen idefix, bana ne kadar zor da gelse içeriğe kesinlikle müdahale etmeyeceğini söylüyor. Bu platformadan anladığım kadarı bir taraftan bir şeyler yazarken diğer yandan da bir başka kişi editör olarak düzeltebilecekmiş. Sanırım önemli noktalardan biri de yazar eserine fiyat belirleyebilecek.

Hoşuma giden yorumlarından biri de "Yayınevlerinin asli görevinin yurtdışındaki çok satan listelerinden faydalanarak kitap basmak değil, yerli veya yabancı yeni yazar keşfetmek". Güzel bir düşünce umarım hayata geçirebilirler. Haberin tamamı aşağıdaki bağlantıda:

http://www.sabitfikir.com/haber/amator-yazarlar-icin-bir-platform-acik-kitap

Salı, Temmuz 26, 2011

Raven/Kuzgun

Edgar Allan Poe bir çoğuna göre korku türünün babası sayılan Amerikalı yazar ve şairdir. Ölümü yazdıkları gibi karanlıktır. 1849 yılında Poe'yu Baltimore sokaklarında hezeyan halinde bulurlar. Kaldırıldığı hastanede durumu değişmez ve beş gün sonra ölür. Ölümünün kesin nedenni halen bilinmemekte olduğu gibi garip bir şekilde ölümü ile belgeler kayıptır. Çok az öykü ve şiirini okuduğum için hakkında çok bilmişlik yapmayacağım.


Poe'nun meşhur şiiri Raven ile aynı isimli, başrollerinde John Jusack, Alice Eve ve Luke Evans'ın oynadığı Raven filmi halen çekilmekte. Film Poe'nun son günlerini anlatırken Poe'nun son günlerinde yaşadığı hezeyanı bir seri katilin cinayetleri ile ilişkilendiriyor. Amerika'daki gösterim tarihi Mart 2012.

Pazar, Temmuz 24, 2011

Cumartesi, Temmuz 23, 2011

Geldiler!



Hakan'ın bulduğu yağlı boya resimden sonra bunu buldum. Artık aramızdalar. Çok yaşa İmparator!

Çarşamba, Temmuz 20, 2011

Ölüm dolayısıyla satılık ev: J. G. Ballard!



2009 Nisanında ölen bilim kurgu yazarı, sözlüklere "Ballardian" kelimesini sokan, J. G. Ballard'ın evi satılığa çıkartılmış. İlgilenenlerin dikkatine! Yazarın Shepperton’daki yarı müstakil evi hayatının önemli bir bölümünü paylaştığı Claire Walsh tarafından satışa çıkartılmış. Emlakçı ilanında “ferah, üç odalı, yarı müstakil ve Shepperton Caddesi’ne sadece birkaç dakika uzaklıkta” olarak anlatılan evi satın almayı düşünen varsa yaklaşık 320.000 poundu gözden çıkarması gerekecek. Pazarlıkla ne olur bilinmez. Ne de olsa Türküz, sormaktan zarar gelmez :P


Salı, Temmuz 19, 2011

Yürüyen ölüler geri dönüyor!

Robert Kirkman tarafından yazılan Tony Moore ve Charlie Adlard tarafından çizilen The Walking Dead çizgi romanından aynı isimle uyarlanan dizinin ikinci sezonunun ilk görüntüleri AMC kanalı tarafından yayınlamış.

Görüntülerde Rick Grimes biraz farklı gözüküyor. Kimin yürüyen ölü olduğu belli de kimin insan olduğu biraz tartışmalı.

Pazartesi, Temmuz 18, 2011

Çamaşırhane geri dönüyor!


Charlie Stross blogunda Laundry Files olarak bilinen kitap serisinin dördüncü romanı olacak olan "The Apocalypse Codex" için son olmasını umduğu taslağı bitirdiğini açıkladı. Serinin dördüncü kitabının Temmuz 2012'de yayınlanması bekleniyor. Hakan gibi Stross hayranlarına duyurulur. Eğer serinin ikinci ve üçüncü kitapalarını, onların yanı sıra Halting State ve Eschaton serilerini de bitirebilirsem ben de hayranı olacağımı belirtmek isterim. Atrocity Archives'ı pek beğenmiştim.

Burada da Stross'un açıklaması var:

http://www.antipope.org/charlie/blog-static/2011/07/brief-absence-1.html

Pazar, Temmuz 17, 2011

Haftanın Resmi



Bu minyatürü görünce dayanamadım, cumayı beklemeden paylaşmak istedim. Pek güldüm. Yapanın ellerinde sağlık. Bu da bağlantısı:

http://www.otomatikarmut.com/index.php/harb-ul-ulduz.php

Cuma, Temmuz 15, 2011

A Game of Thrones - Genesis / That Oyunları - Yaratılış



Dizinin elde ettiği başarıdan olsa gerek Taht Oyunlarının şimdide oyunu yapılıyor. Oyunu Cyanide Studio geliştiriyor. A Game of Thrones - Genesis adıyla çıkacak oyun strateji tarzında. Westeros'da ilk kitaba kadar olan tarihi içerek oyun -750 ile 299 yılları arasında geçiyor.

Kazanmak için her yol mübah gibi yorum yapmışlar. Bana gayet normal geldi :) Ne yalan söyleyeyim pek gözüm tutmadı. Ama oynamadan da bilinmez. Hadi bahalım buyrun oyuna. Aman dikkat kış geliyor!



Haftanın Resmi


Aya iniş :)

Pavel Mikhailenko'nun diğer çalışmaları için

http://mpavel.cgsociety.org/gallery/389799/

Perşembe, Temmuz 14, 2011

Şarlok Holms : Bir Gölge Oyunu

Guy Ritchie'nin çektiği ilk Sherlock Holmes filmini pek bir beğenmiştim. Anlatım tarzı, istimpunk ögeleri, biraz abartmış olsa da dövüş teknikleri ve Londra'nın puslu havası çok eğlenceli idi. İlk filmden hemen sonra devamının çekileceği zaten konuşuluyordu. Holmes'un baş düşmanı Profesör Moriarty'i ise Brad Pitt'in oynacağına dair de rivayetler vardı ama olmadı. Onun yerine şeytani zekalı bilim adamını Jared Harris oynuyor.

Sherlock Holmes: A Game of Shadows (pek bir Martinvari bir isim olmuş) 16 Aralıkta gösterime girecek. İlk fragmanı da yayınlandı. Fragmanda ilk filmdeki gibi ağır çekim dövüş sahneleri yine ön planda. Holmes Viktorya tarzı karatesine devam ediyor. Olaylar Avusturya veliahtının öldürülmesi ile başlıyor. Sonrası meçhul.

Holmes'un bir türlü diş geçiremediği Irene Adler karakterinin bu filmde olup olmadığını anlamadım. Imdb.com'da ismi geçse de filmin resmi sitesinde bahsedilmiyor. Bu filmin esas kadın kahramanı ise İsveç doğumlu Noomi Rapace. Kendisi ölümünden sonra üne kavuşan İsveçli yazar Steig Larsson'un sinemaya uyarlanan Milenyum Serisi ile tanınmıştı.

Velhasıl her şekilde Sherlock Holmes film ve öykülerinin hastasıyım. Huzurlarında Holms, Watsın ve Bir Gölge Oyunu. Hayi hak!

Çarşamba, Temmuz 13, 2011

Kara Koridor

“Black Corridor”
Yazan: Michael Moorcock
Granada Publishing, 1980

Black Corridor - Moorcock

Michael Moorcock HititGüneşi blogunda adı sık geçen yazarlardan biri. Mert’in Michael Moorcock incelemesini buradan okuyabilirsiniz. Ayrıca Moorcock Hitit Güneşi podcastlarının ikinci bölümünde de konumuz olmuş.

Roman, dünyanın karmaşa içinde olduğu bir zamanda geçiyor. İngiltere’de ırkçılık son haddine varmıştır, İrlandalılar, İskoçlar gibileri bile ırkçılığa maruz kalırlar. Şehirlerarası savaşlar, mahalleler arası savaşlar bildiğimiz anlamda üretimi ve tüketimi bitme noktasına getirmiştir.

Bütün bu karmaşa içerisinde bir oyuncak şirketi sahibi olan Ryan, ailesi ve arkadaşlarından oluşan kendi küçük dünyasını kurtarmaya uğraşır.

Kitap uzayda yörüngesine girecek daha büyük bir kütle bulamadıklarından kendi çöpleriyle sarılmış yalnız başına yol alan bir uzay gemisi görüntüsüyle başlıyor. Gemide son üç yılını tek başına her gün aynı düzende yaptığı kontrollerle geçiren Ryan var. Bütün ailesi ve yakın arkadaşları geminin bir kamarasında yoğun sıvılar içinde Münih 15040’a altı yıl sürecek yolculuklarının bitmesini uyuyarak bekliyorlar.

Bölümler gemiyle geçmiş arasında dönüşümlü olarak gidip geliyor. Bir yandan Ryan’ın gemide tek başına geçirdiği günleri anlatırken, bir yandan da onu bu yolculuğu yapma kararına iten olayları anlatıyor. Karısının sokaklarda yaşanan vahşet yüzünden geçirdiği buhranlar, insanları evlerine kapayan yasalar, gittikçe yozlaşan ilişkiler, Ryan’ı ailesini dünyadan kaçırma fikrine itiyor.

Geminin içindeyse başka bir dünya var. Kimseye güvenmeyen Ryan geminin Münih 15040’a yapacağı yolculuğun tüm yükünü sırtlanmış ve herkesi yolculuğun başında uyutmuş. Amacı altı yıllık yolculuk boyunca tek başına gemiyi yönetip herkesi sağ salim Münih 15040’a götürmekmiş. Ancak ilk üç yılın sonunda yalnızlık başına vuruyor ve anıları, hayalleri ve gerçekleri birbirlerine karışmaya başlıyorlar.

Wikipedia’ya göre Karl Edward Wagner Kara Koridor’u en iyi 13 bilim kurgu dehşet romanı arasına koymuş. Gerek dünyanın durumu gerekse Ryan’ın gemideki durumuna bakınca daralmamak elde değil. Çok uzun bir roman olmadığı için bir çırpıda okudum.

Moorcock söyleyeceğini fazla uzatmadan söylemesini bilen bir yazar. Tek bir cümlede sahnenin bütün çehresi değişiyor ve bu değişimin aniliği öyle sarsıyor ki başa dönüp sahneyi o cümleye taşıyan kısmı bir daha okuyorsunuz. Sırf doğru anlayıp anlamadığını kontrol etmek için. Sonuç açık. Doğru anlamış ve dehşete düşmüşsünüz.

Üç yıl bir insanın geçmişini tek başına sorgulayıp yaşadıklarının korkunçluğunu baştan yaşaması için yeterince uzun bir zamanmış. Yaşanılan ya da tanık olunan vahşetlerse buna tuz biber oluyormuş.

Salı, Temmuz 12, 2011

İnsanlıktan Çıkış

Bir savaşın ortasında öldürdüğün düşmanlar, daha da kötüsü yanında savaşırken ölen arkadaşların artık ölü olmadıklarına karar verip, seni yemeye karar verirlerse ne olur? Nahoş bir durum tabi ki. Ancak bu konu defalarca filme çekildi, çok bildik. En azından ben öyle diyorum.

Konumuz "Exit Humanity" adlı filmin bu tanıdık fikire tek katkısı olayların Amerikan İç Savaşı sırasında geçiyor olması gibi görünüyor. Bir de parçalardan anladığım kadarı ile hayatta kalmaya çalışan bir askerin kendisi ve şartlarla da yüzleşmesini anlatıyor. Bunlar benim tahminlerim. Arada bir kaç tane de çizgi film olarak boyanmış sahne vardı ama filmde ne kadar yeri var bilmiyorum. Filmin sitesinde animatör olarak Snezhan Bodurov'dan bahsetse de ayrıntıya girmemişler.

Kanada yapımı filmin fragmanı fena gözükmüyor. Eğer alıştığım ve sıkıldığım ceset kesme ve parçalama sahnelerinden daha fazlasını içeriyorsa güzel bir film olacak diye umuyorum. Kısmet.


İstimpunka dair

Strange Horizons'da Adam Roberts, Jean-Christophe Valtat'ın yazdığı ve 2011 yılı John. W. Campbell roman ödülü adayı istimpunk romanı Aurorarama ve istimpunk türü hakkında bir eleştiri yazmış. Roberts her ne kadar bu türü sevmese de romanın kurgusu, yarattığı atmosfer ve anlatımı ile çok başarılı olduğunu yazmış akabinde de istimpunk hakkındaki görüşlerini sıralamış.

İşte bu noktada sanırım topa biraz sert girmiş. Amerikalı eleştirmen Fredric Jameson'ın yazdığı bir makaleye atıfta bulunarak istimpunkın geçmişin "strelize" ve "fetişleştirilmiş" hali olduğunu üstü kapalı olarak iddia etmiş. Hatta yetinmeyerek bu türün bir moda olarak Viktorya dönemi İngiliz hayat tarzı ve davranışlarına karşı bir özlem olduğunu ancak yaşanan bilimsel gelişmlere bakıldığında bu şekilde bir dönemin oluşmasının pek de mümkün olmadığını yazmış. Türün bir kaçış edebiyatı olduğunu, günümüzdeki bilimsel gelişmeleri alıp, o dönemin estetiği ve zerafeti ile süslenerek bize sunulduğunu söylemiş.

Benim de sorunum tam burada başlıyor. Bir kurgu esere, hem de fantastik ya da bilim kurgu öğeler içeren bir esere, "bunların olması mümkün değil" ya da "mantıksız bunlar" gibi bir bakış açısından yaklaşmak çok sakıncalı. Sonuçta bunlar kurmaca metinler. Kendi içerisinde bir bütünlüğü olduğu sürece gerçek dünyada olan bitenle bu kadar da ilişkilendirmeye çalışmak kurgunun doğası ile çeliştiğini düşünüyorum.

Bilimsel gelişmeleri Viktorya döneminin estetiği ve zerafeti ile sunulmasının ise nasıl bir olumsuz ya da eksik yanı olduğunu anlamış değilim. Sonuçta bu bir türdür ve yazılan kurguyu bu şekilde sunmaktadır. Bunu beğenmemek ve okumamak herkesin hakkıdır. Ancak bu şekilde paketlenmesi ya da bu şekilde kurgulanması yanlıştır demek bana göre çok vahim bir durum.

Aşağıda yazının tüm metni ve Roberts'ın yorumlara cevabı var. Roberts'ın yaptığı yerinde gözlemleri bir kabahat, eksiklikmiş gibi sunması beni rahatsız etti ancak karar sizinlerindir.

http://www.strangehorizons.com/reviews/2011/06/aurorarama_by_j-comments.shtml#comments

Cumartesi, Temmuz 09, 2011

Küba'dan Sevgilerle

Küba'yı yürüyen ölüler işgal ederse ne olur? Tabi ki hükümet onların Amerika tarafından gönderildiğini iddia eder :) Juan of the Dead Küba geçen bir zombi filmi. Görüntülerinden ve isminden anlaşıldığı kadarı ile Simon Pegg'in Shaun of the Dead filmine benziyor. "Devrimden 50 yıl sonra yeni bir devrim başlıyor" diye yazmışlar. Bu sene içerisinde gösterime girmesi bekleniyor.

Huzurlarınızda Nori, Dori ve Ori!

Peter Jackson çekeceği Hobbit filminde yeni resimler ve haberler sitesinde yayınlanmış. Cüce biradeler Nori, Dori ve Ori'nin resmi aşağıda. Açıkcası pek de hayal ettiğim gibi değiller ama kötü de olmamışlar. Yine de hiç bir şey kitaptan okuyup hayal etmenin yerini tutmuyor :) Sitede filminden haberler, oyuncu kadrosu ve birkaç resim var.

Cuma, Temmuz 08, 2011

Bilim Kurgu Ansiklopedisi Ücretsiz Olacak!

Bilim Kurgu Ansiklopedisinin 3. baskısının ücretsiz olarak okunabilmesi ve indirilebilmesi düşünülüyormuş. 2012 yılının sonunda tamamlanması beklenilen ansiklopedide 12.ooo başlık ve 100.000 bağlantı olacakmış. İlgili bağlantı aşağıda.

http://blogs.publishersweekly.com/blogs/genreville/?p=1337

Haftanın Resmi



Darth Vader ne hallere düştü yauv. Adidas'ın yeni Star Wars koleksiyonu :) Daha çok Hoth sistemindeki buzul gezegene gönderme yapmışlar.

http://www.freshnessmag.com/2011/07/02/star-wars-x-adidas-originals-fall-winter-2011-collection-lookbook/

Çarşamba, Temmuz 06, 2011

Yazarken nerelere dikkat etmeli??

Notos'un Hayal Adası blogunda guardian kaynaklı olmak üzere yazarların yazarken nerelere dikkat edilmesi hakkındki öğütlerini içeren bir başlık var. Bir kısmı gayet kullanışlı gibi gözüküyor. Richard Ford'un önerileri özellikle hoşuma gitti. Blogtan kopyala yapıştır yapmamayım dedim. Ahanda bağlantı:

http://notoskitap.blogspot.com/2011/03/yazarken-nelere-dikkat-etmeli.html

Salı, Temmuz 05, 2011

Hitit Güneşi Öyküleri #3! Gökçe Mehmet Ay'ın Cin Büyüsü!


Hitit Güneşi Öyküleri denememizin üçüncü bölümü. İkinci bölümü
atladığımız dikkatinizi çekecektir. Merak etmeyin o da sırada.

Bu kez Gökçe Mehmet Ay'ın bir öyküsü olan Cin Büyüsü var.

Gökçe bizi kırmadı ve kendi öyküsünü kendi okudu. Biz de keyifle dinledik. Gökçe bize güvenip bu kaydı vereli aylar oldu ancak tembel Podcast Editörü Hakan'ın yeteneksizliği yüzünden ancak yayınlıyoruz.

Umarım siz de keyifle dinler ve görüşlerinizi bize bildirirsiniz.
Ayrıca yeni öykülere de her zaman açığız.

Gökçe'yi Türkçe Bilim Kurgu ve Fantazi blogundan izleyebilirsiniz.

MP3 olarak indirmek icin buraya gidiniz.