Cuma, Nisan 29, 2011

Süpermen Amerikan Vatandaşığından çıkma kararı alıyor!



Ve binlerce Amerikan sağcısının kafası bir anda BOMMM!!!


Hey, Clark! Doğum belgen nerde ulan!
Haa, pardon, sen beyazsın, sorun yok, devam et...
Obama'nın güneşte yanmış deri rengine kafayı takan Amerikan sağı, bu haberi duyunca kafayı yiyerek bir sürü saçma sapan laflar etmeye başlamış.

Ama her zaman Türkiye kapimiz açık, tabii müslüman olmayı kabul ederse de başımızın üstünde yeri var. Öte yandan nasıl sünnet edecegiz emin degilim. (Tabii Süpermen-yahudi bağlarını unutmazsak belki doğduktan sonra Krypton gezegeninde edip de gönderdiler)...

Bundan neredeyse 20 yıl önce (oha yaşlanmışım, dile kolay mı, 20 sene...) 1992'de Efe bana hevesle Süpermen'in öldüğü sayıyı gösterirken "yakında geri gelir" demiştim de Efe kızmıştı bana. Bu da
gelir geçer diyorum.

Perşembe, Nisan 28, 2011

SciFi London Film Festivali 2011 Kısa Filmleri Seans 2

Galiba bu ikinci gün keyfim daha yerindeydi. Migren olmaması filan feşmekan derken daha çok zevk aldım ve puanlar daha yüksek. Yine kendi fikrim olduğundan aynen öyle bırakıyorum puanları. Aşağidaki listede film isimlerine basarsanız gidip izleyebilirsiniz, kendi fikirlerinizi de iletirseniz sevinirim. Ne kadar taraflı olduğumu görmek iyi olur. Öte yandan rekler ve zevkler olayı da ayrı bir olay.

(Pascal Alain, 2011, Kanada)
Fena bir eser değildi. Bir asker kendine geldiğinde hiç bir şey hatırlamamaktadır ve hemen ayaklarının dibinde bir asker daha vardır, gırtlağı yarılmış şekilde. Nerede ve kim olduğunu anlamaya çalışırken bir vızıltı kendisini kaybetmesine sebep olur. Kısa bir sürede olup bitenlerin arkasında bir başkasının olduğu ortaya çıkar. Güzel bir son yapmışlar. CGI o kadar sırıtmıyordu.

(Ian Hothersail, 2010, UK)
Bir çiftin ayrılık hikayesiyle Dünyanın uzaylılar tarafından işgali çakışınca hayli ilginc sahneler ortaya çıkabiliyor. Komedi-drama tadında. Bir karakterin zıvanadan çıkmış uzaylı robot tarafından öldürülmesi bu kadar komik işlenebilirdi. Sonun çok klişe olmasından iki puan kaybetti bende.

(Adina Istrate, 2010, UK)
Yıl 1969. Ruslar tekrar öne çıkmak üzere uzay yarışında ve bir roketleri pistte hazırlanmakta. Amerikan devleti ve NASA, bilinmeyen bir genç yönetmeni kullanarak gizli bir yerde "Aya İniş" filmeye karar verir. Kaprisli yönetmen ve moron aktörler her şeyi hayli zorlaştırır. Arada bir yolunu kaybetse de güldürmeyi başardı. Yine klişe bir son ile bitti ancak en sson kareler bütün salonu kahkahalara boymayı başardı. Hiç CGI yoktu ve yine de inandırıcıydı.

(Trevin Matcek, 2010, ABD)
Klonlara kişilik konusunda grup terapisi. Daha ne diyebilirim. Mükemmeldi. Fikirden tutun oyuncular ve senaryo, her şey son derece başarılı idi. Filmin başından son karesine kadar son derece sürükleyici yapmayı başarmışlar, bir odada birkaç kişi ile çekilmesine rağmen bir klon olmanın nasıl kişilik sorunlarına yol açabileceğini birkaç dakika içinde anlatmayı başarmışlar. Hayran kaldım. Çok başarılı az bir CGI ile (eğer bi klon tip ikiz kardeş değillerse tabii) nasıl başarılı bilim kurgu yapılır örneği.

(Greg Jackson, 2011, Kanada)
Süpriz olarak bir 10 verdiğim film. Bildiğiniz manyak bilim adamı olayı süper anlatılmış. Doktor Maximilian Strand, Birleşik Bilim Liginden ölmüş eşini tekrar canlandırdığı için atılır. 10 senesini intikam ateşinde geçiren Maximilian amca, yarattığı (süper demeden geçemeyeceğim) robotlarla son saldırısını verecekken bir telefon gelir.... En sonundaki Hindenburg'un düşüşünde canlı yayınlanan meşhur radyo parçasına atıf olağanüstü idi. Ah Robotlar!!

(Tal Shamir, 2009, ABD)
Bilim kurgu demeye bin şahit isteyen, bomboş New York sahneleri rüzgar efektiyle. Sinemografisinden ve andırdıklarından (zombi veya salgın sonrası şehir havası) yüzünden 6 verdim gitti.

(Devi Snively, 2010, ABD)
Sonu taaa uzaktan gözüken ama başarılı irdelenmiş bir fantazi/korku hikayesi. Yaşlanmış köpeğini uyutup öldğrmeye götürmesi ve kendine yeni bir dost bulmasının hikayesi. Fikir çok yeni değildi ve akış konusunda çok fazla ipucu veriliyordu. Daha heyecanlı yapılabilirdi. Bir sahnede gözüken maske tırstırıcı idi!

(Julian Grant, 2010, ABD)
İzlerken ingiliz zannetmiştim, değilmiş. Müzikal deli bilim adamı animasyonu. Daha ne sevilmez ki? Deli doktorumuzun eşi hastalanmış, her gün durumu kötüden kötüye gitmektedir. Doktor elinden geleni yapar kızı kurtarmak için, bir yandan geçmişteki günlerini düşünerek. 10 vermememin tek sebebi hasta hatunun gözlerinin beni tırstırmasıydı.

(Tom Philips, 2010, UK)
Sürreal bir kukla gösterisi ve çocuk hikayesi olarak başlayan hikaye, aniden genç ve fakir bir balıkçının hikayesine dönüşüyor. Denizden ağlara takılan kadife bir elbise balıkçımızın şansını değiştirir. Hikayue gittikçe sürrealleşir. Hayran kaldım. Tam kafayı yemiş bir anlatımdı. Her sahnede bir sonrakinde ne olacağını bilmeden izledim. Tam puan.

Embedded - 4
(Matthew Savage, 2011, UK)
Afganistan'daki bir arama kurtarma ekibi gittikleri helikopter kazasında çok daha ilginç şeyler bulurlar. Afganistan yerine geçen sene yürüyüşe gittiğimiz Galler Brecon civarında çektikleri bariz sırıtıyordu. Belki ben çok şey istedim ancak zaten ellerindeki birkaç dakikayı çok gereksiz şekilde Askerlerin yanına verilmiş haber ekibi ayağında harcadılar. Sonra bir dakikada aaa uzaylılar. CGI bütçelerinin azlığından olsa gerek ancak CGI olmadan da bilim kurgu çekilebiliğinin bir sürü kanıtını izledim bu gun.

(Fred Mangan, 2011, Avusturalya Irlanda ortak)
Lego animasyon! Daha ne olsun! Okadaaarrr! Tam puan!

(Vincent Templement, 2009, Fransa)
Züpper başarılı zombi kısası. Kahramanımız beyin ve vücut parçaları peşindeki yaratıklardan kaçarken eski tip bi telefon kulübesinde bulur kendini (kaldı mı onlardan yav?). Etrafını yaratlıklar çevirdikçe sırayla polisi, arkadaşlarını ve ailesini arar ancak herkes kendi yaşamlarındaki küçük şeylerin derdindedir. Kahramanımızın geleceği her saniye daha karamsar görünmekteyken Polis'in cevap süresi gittikçe artmaktadır...
Son derece eğlenceliydi.

Çarşamba, Nisan 27, 2011

Tron Lebowski

Big Lebowski Tron'daki Flynn olursa ne olur. "I am dude man!"


SciFi London Film Festivali 2011 Kısa Filmleri Seans 1

İsimlere basarsanız videoları, olmadı trailerlerini izleyebilirsiniz. Kendi yorumlarınızı ve on üzerinden puanlarınızı göndermeyi unutmayın!

(Rob Sprackling, 2011, UK)
Düşük bütçeli ama son derece eğlenceli bir film. Ev cihazlarının ayaklndığı günde Galler yöresinden bir ailenin başından geçenler. Son derece geyik ve tüketim alışkanlığımızla dalga geçen bir kısa. Çok az CGI var acak bol miktarda kuklalık yapmışlar. Dyson marka süpürgenin ortaya çıktığındaki çekimler hayli başarılı. Film boyunca karakterler cihazların tam isimleriyle bahsediyor, televizyon değil, Sony Brava mesela. Sadece birkaç dakika olmasına rağmen salondakiler bitince uzunca alkışlamayı gerek gerek gördü. Diğer komik olan filmler pek güldürmezken kahkahalar çınlattı. Benim favorim.

(Gregory Erdstein, 2009, Avusturalya)
Kahraman girdiği beyin tümör ameliyatından bir ikizle çıkar. Meğerse tümör zannedilen meret ana rahminde bünyesine aldığı ikiziymiş. Hemşirenin Rupert ismini verdiği ikiz, bir şiseye yerleştirildikten sonra gittikçe büyür. Mutsuz kahramanımızın acımasız Babası ile de tanışırız. Kahramanımız bunalım yapıp Rupert'in olduğu şişeyi yere vurur. İçinden çıkan Rupert, tek tek yüz orgnlarına el koyup hastanede dolaşmaya başlar.

Başarılı bir şekilde kullanılabilecek bir fikir boşuna harcanmış. Rupert'in kuklası ve göz burun yürütme sahneleri resmen mide bulandırdı nedense.

(Simon Jones, 2011, UK)
Çok kısa bir İstimpunk hikayesi. Kırımda Ruslarla savaşan İngilizlerin hikayesi. Sadece bir kaç dakika. Savaş süresince teknolojinin hızlıca gelişmesine bir atıf ancak çok daha iyi olabilirdi. Silahlanma yarışı konulu ve isimli bir filmde birden fazla silahın gelişmesinin anlatılmasını beklerken sadece birer silah gördük. Haliyle pek yarış olmamış bana sorarsanız ancak İstimpunkun hayranıyız burada. O yüzden puanı yüksek. Başar olsa çok bol veriyorsun puanları derdi.

(David Munoz ve Adrian Cardona, 2010, İspanya)
Bu film festivalin en iyi kısa ödülünü almış bir ispanyol yapımı slapstick. Surat ifadesinden manyak psikopat bir seri katil olduğu belli olan bir karakter tımarhaneden azat buzat edilir ve tatile çıkıp sakin bir şekilde dinlenmesi önerilir. Kendisini bir sahilde bulan psikopat güneşte eğlenirken denizden yaratıklar çıkıp plajdakilere saldırmaya başlar. Psikopatımız Walkmanın pilleri bitene kadr hiç kaale almaz olup biteni ancak pil bitince....
Geyik vahşet hikayesi. Çok hoşuma gitmedi ama Psikopatın parçalanmış bir cocuğun cesedini bacağından tutup yaratıklara saldırması ve vurması bazılarının hoşuna gidebilir.

(Pierre B, 2011, Fransa)
Bir tane daha anti-tüketim kısası. Fransız yapımı. Paris bir felaket sonrasında ormnlarla kaplanmıştır ve bir mağara adamı kılıklı tip vahşi yaratıklardan kaçıp yiyecek ararken gökten habire spor ayakkabı düşmektedir. Yalayınca tadı bir moka benzemeyen bu ayakkabılar başka ne işe yarar? En komik sahnesi en sonunda kocaman bir Nike sembolu koymalarıydı.

(David Franklin, 2010, UK)
Çok kısa, sıfır bütçeye yakın çekilmiş bir şey. Ayda su aramak için roket çarpıştıracaklar da dört NASA görevlisi karanlıkta bir ekran başında. Hadi doksanlarda bizim camia BBS ekranı etrafına toplanırdık da bu zamanlarda NASA elektrik faturasıyla 3 tane daha ekranın parasını mı veremeyecek? Tam olarak en sonunad ne olduğunu da anlamadım. Gökten bir şeyler düşüyor ama niye??? Aylılar bize gıcık olduklarından??? Fikir fena değildi ama üretim tüketim çok zayıftı. Genelde düşük bütçeleri severim (bkz en tepe) ancak bu başarılı değildi.

(Ashraf Ghori, 2010, BAE)
Bu meret Birleşik Arap Emirliklerinden bir grup insanın 'bakınız bizim render farmımız var' reklamı. Anladığım kadarıyla sağa sola yetenek göstermek için yapmışlar çünkü senaryoyu 3 yasındaki bi çocuğun sayıklamalarından yazdıkları kesin. Bilim Kurgu demek hele çok zor.

Tub - 3 veya 7
(Bobby Miller, 2009, ABD)
Bu ilginç bir şeydi. Banyoda masturbasyon yapan stresli bir iş adamının banyosu doğurur. Önce bu garip bebekten kurtulmaya çalışırken zamanla birbirlerine ısınırlar ancak bu çok sürmez. Konu ve işleme son derece iyiydi, kuklalar ve efektler de çok başarılıydı ancak çoook iğrençti bazı sahneler. Hali1yle kararsızım puanda.

(Suki, 2010, Oman (Amman?))
Existentialist Oman bilim kurgusu. Boş bir park yerinde -1 katında dolaşıp duran, ne yaparsa yapsın bir üst kat çıkamayan bir adamın macerası. Çok emin değilim ne amaç çıkartacağımdan. İşleme başarılı iken bilim kurgudan çok daha bir kötü rüya havasındaydı. Sinematik açıdan bu seansın en iyi filmlerinden birisiydi.

(Antonio Altamirano, 2010, ABD)
Bir uzay roketi kaza gecirir ve astronotlardan birisi kör olur, diğierisi de omuriliği kırıldığı için hareket etemez olur ve oksijenleri bittikçe gittikçe karanlık çöker senaryoya. Süpriz bir sonu vardı ama ölmekte olan astronotun anıları mıydı yoksa harbiden öyle mi bitti benim kalın kafm almadı. İkincisini varsayarsam kesin başarılı.

(Erwin Jaquez, 2010, Meksika)
Seksi bir hatuncuk ve doktoru diye başlayan hikaye çok hızlı bir şekilde kıskançlığın robotlar tarafından hissedilmesi üzerine bir filme dönüşüyor. İlginç bir sonu var. Çok az miktarda CGI ile iyi götürülmüş bir hikaye ancak insanın aklı hatunun vücudunda kaldığından!!!! Doktor'un hatunun üstündekileri çıkartıp göğüslerine uzun uzun bakmasına hiç gerek yoktu.
(Mathilde ve Jean-Yves Arnaud, 2010, Fransa)
Bir tane daha Fransanın adını kötüye çıkartan film. Suratsız bir yaratık sağda solda resim çekmekte, ses kayıtları yapmakta ve sonra bunları kötüye alet edinmekte. Ben tiksindim. Herhalde amaç oydu, öyle ele alınırsa başarılı idi ancak benim hiç hoşuma gitmedi, puanları dağıtan ben olduğumdan sıfırı bastım gitti. Otur! (Benim modern sanat hakkındaki fikirlerime hiç girmeyelim!)

Bafta Ödülü, Doktor vs. Şerlok!


İngilizlerin TV oskarları, Bafta 2011 (British Academiy Television Awards) ödülü adayları açıklandı ve en tepede iki favorimiz var: BBC'nin Doctor Who'su ve yine BBC'nin Sherlock Holmes dizisi en çok aday olanlardan ve kafa kafaya gidiyorlar.

Yeni Doktor dizisi BBC'de geçen Cumartesi yayına girdi ve 6.5 milyon izleyici çekmiş (ben üşengeçlikten daha izlemedim ama BBC iPlayer'den HD versiyonunu indirdim).

Baş Aktör adayları arasında hala yeni diye andığımız Doktor, Matt Smith var. Benedict Cumberbatch da Sherlock Holmes rolü ile aday.

İşin ilginci, Doktor'un yapımcısı Steven Moffat (ayrıca yine sevdiğim Coupling komedisinin yazarı), Sherlock dizisinde de çalıştı. League of Gentlemen adlı (This is a local blog for local people! (kaç kişi bu referansı anlar acaba)) gruptan olağanüstü yetenekli Mark Gatiss ile beraber yarattılar Sherlock dizisini. Haliyle her durumda kazanıyor Moffat amcamız.

Drama serisi adaylarında bizi ilgilendirelnler yine BBC'den Being Human adlı süpernatural dizi, Doctor Who ve Sherlock. Being Human hakkında çok iyi şeyler duymama rağmen henüz zaman harcayıp izleyemedim.

Bizlerin ilgisini çekebileceklerden birisi de Stephen Fry QI adlı bilgi yarışmasıyla aday. Umarım kazanır.

Salı, Nisan 26, 2011

Onuncu Londra Sci-Fi Film Festivali!

Muhabiriniz Hakan (süper üçüncü tekil şahıs konuşup gıcık bi adam moduna girerim yaaa) Londra Sci-Fi film festavaline takılmakta.

Dün süper bir sağ-taraf migreniyle iki tane kısa film seansı izledim. Bu gün zaman ayarlayıp hatırlayabildiklerim hakkında döktüreceğim.

Sci-Fi London sitesinden eski ve yeni kısaların bir kısmını izleyebilirsiniz. Ayrıca yakın bir yerlerde iseniz kesinlikle gidiniz. Bu gün tekrar yollardayım, bir kısa film seansı ve üstüne bir Gantz izleyeceğim.

Pazartesi, Nisan 25, 2011

Hugo Adaylari açıklandı!

Bu sene Eastercon'a gitmediğimiz için Scalzi'den arakladım hemen! (Saolasın varolasın!) Açıkcası geçen sene Borders UK kapanalı beri adam gibi magazin alamadığım için kısaların hiç birisini okumamışım. Yakında Escape Pod umarım büyük kısmını yayınlar da bizler de bir karar verebiliriz kendimizce.

Favorilerimi de işaretledim.

Seneye hedef Eastercon!

En iyi Roman
  • Blackout/All Clear - Connie Willis (Ballantine Spectra)
  • Cryoburn - Lois McMaster Bujold (Baen)
  • The Dervish House - Ian McDonald (Gollancz; Pyr)
  • Feed - Mira Grant (Orbit)
  • The Hundred Thousand Kingdoms - N.K. Jemisin (Orbit)

En iyi Novella
  • “The Lady Who Plucked Red Flowers beneath the Queen’s Window” - Rachel Swirsky (Subterranean Magazine, Summer 2010)
  • The Lifecycle of Software Objects - Ted Chiang (Subterranean)
  • “The Maiden Flight of McCauley’s Bellerophon” - Elizabeth Hand (Stories: All New Tales, William Morrow)
  • “The Sultan of the Clouds” - Geoffrey A. Landis (Asimov’s, September 2010)
  • “Troika” - Alastair Reynolds (Godlike Machines, Science Fiction Book Club)

En iyi Novelette
  • “Eight Miles” - Sean McMullen (Analog, September 2010)
  • “The Emperor of Mars” - Allen M. Steele (Asimov’s, June 2010)
  • “The Jaguar House, in Shadow” - Aliette de Bodard (Asimov’s, July 2010)
  • “Plus or Minus” - James Patrick Kelly (Asimov’s, December 2010)
  • “That Leviathan, Whom Thou Hast Made” - Eric James Stone (Analog, September 2010)

En iyi kisa hikaye
  • “Amaryllis” - Carrie Vaughn (Lightspeed, June 2010)
  • “For Want of a Nail” - Mary Robinette Kowal (Asimov’s, September 2010) 
  • “Ponies” - Kij Johnson (Tor.com, November 17, 2010)
  • “The Things” - Peter Watts (Clarkesworld, January 2010)
En iyi BK alakali eser
  • Bearings: Reviews 1997-2001, - Gary K. Wolfe (Beccon)
  • The Business of Science Fiction: Two Insiders Discuss Writing and Publishing, - Mike Resnick and Barry N. Malzberg (McFarland)
  • Chicks Dig Time Lords: A Celebration of Doctor Who - the Women Who Love It, edited - Lynne M. Thomas and Tara O’Shea (Mad Norwegian)
  • Robert A. Heinlein: In Dialogue with His Century, Volume 1: (1907–1948): Learning Curve, - William H. Patterson, Jr. (Tor)
  • Writing Excuses, Season 4, - Brandon Sanderson, Jordan Sanderson, Howard Tayler, Dan Wells

En iyi Cizgi Roman
  • Fables: Witches, written - Bill Willingham; illustrated - Mark Buckingham (Vertigo)
  • Girl Genius, Volume 10: Agatha Heterodyne and the Guardian Muse, written - Phil and Kaja Foglio; art - Phil Foglio; colors - Cheyenne Wright (Airship Entertainment) (Hakan'ın favorisi!)
  • Grandville Mon Amour, - Bryan Talbot (Dark Horse)
  • Schlock Mercenary: Massively Parallel, written and illustrated - Howard Tayler; colors - Howard Tayler and Travis Walton (Hypernode)
  • The Unwritten, Volume 2: Inside Man, written - Mike Carey; illustrated - Peter Gross (Vertigo)


En iyi uzun film
  • Harry Potter and the Deathly Hallows: Part 1, screenplay - Steve Kloves; directed - David Yates (Warner)
  • How to Train Your Dragon, screenplay - William Davies, Dean DeBlois & Chris Sanders; directed - Dean DeBlois & Chris Sanders (DreamWorks)
  • Inception, written and directed - Christopher Nolan (Warner) (Hakan'ın favorisi!)
  • Scott Pilgrim vs. the World, screenplay - Michael Bacall & Edgar Wright; directed - Edgar Wright (Universal)
  • Toy Story 3, screenplay - Michael Arndt; story - John Lasseter, Andrew Stanton & Lee Unkrich; directed - Lee Unkrich (Pixar/Disney)

En iyi kisa film
  • Doctor Who: “A Christmas Carol,” written - Steven Moffat; directed - To- Haynes (BBC Wales)
  • Doctor Who: “The Pandorica Opens/The Big Bang,” written - Steven Moffat; directed - To- Haynes (BBC Wales)
  • Doctor Who: “Vincent and the Doctor,” written - Richard Curtis; directed - Jonny Campbell (BBC Wales)
  • Fuck Me, Ray Bradbury, written - Rachel Bloom; directed - Paul Briganti (Hakan'ın favorisi!)
  • The Lost Thing, written - Shaun Tan; directed - Andrew Ruhemann and Shaun Tan (Passion Pictures)

En iyi editor (kisalar)
  • John Joseph Adams
  • Stanley Schmidt
  • Jonathan Strahan
  • Gordon Van Gelder
  • Sheila Williams

En iyi editor (uzunlar)
  • Lou Anders
  • Ginjer Buchanan
  • Moshe Feder
  • Liz Gorinsky
  • Nick Mamatas
  • Beth Meacham
  • Juliet Ulman

En iyi profesyonel artist
  • Daniel Dos Santos
  • Bob Eggleton
  • Stephan Martiniere
  • John Picacio
  • Shaun Tan

En iyi yari-profesyonel magazin (iri-yarı diye okudum kendi kendime az önce)
  • Clarkesworld, edited - Neil Clarke, Cheryl Morgan, Sean Wallace; podcast directed - Kate Baker
  • Interzone, edited - Andy Cox (Hakan'ın favorisi!)
  • Lightspeed, edited - John Joseph Adams
  • Locus, edited - Liza Groen Trombi and Kirsten Gong-Wong
  • Weird Tales, edited - Ann VanderMeer and Stephen H. Segal
En iyi fanzin
  • Banana Wings, edited - Claire Brialey and Mark Plummer
  • Challenger, edited - Guy H. Lillian III
  • The Drink Tank, edited - Christopher J Garcia and James Bacon
  • File 770, edited - Mike Glyer
  • StarShipSofa, edited - Tony C. Smith

En iyi fan yazar
  • James Bacon
  • Claire Brialey
  • Christopher J Garcia
  • James Nicoll
  • Steven H Silver

En iyi fan artist
  • Brad W. Foster
  • Randall Munroe (Hakan'ın favorisi!)
  • Maurine Starkey
  • Steve Stiles
  • Taral Wayne

En iyi yeni yazar John W. Campbell Odulu
  • 2009 veya 2010 icin en iyi profesyonel bilim kurgu veya fantazi yazari odulu (Dell Magazinlerinin odulu, Hugo degilmis)
  • Saladin Ahmed
  • Lauren Beukes
  • Larry Correia
  • Lev Grossman
  • Dan Wells

Pazar, Nisan 24, 2011

Hitit Güneşi - Epizort 49! Interzone! Bisürü başka bişi!

Eralp ve Hakan başbaşa bakın nelerden konuşmuş:





Çıkış müziği süpriz bir Anarchy in the UK kaydı... Kendi elcağızımla bootlegledim.


MP3 olarak indirmek icin buraya gidiniz.

Cumartesi, Nisan 23, 2011

Philip K. Dick Ödülleri

2010 yılı Philip K. Dick roman ödülü adayları aşağıdadır.

YARN by Jon Armstrong (Night Shade Books)
CHILL by Elizabeth Bear (Ballantine Books/Spectra)
THE REAPERS ARE THE ANGELS by Alden Bell (Henry Holt & Co.)
SONG OF SCARABAEUS by Sara Creasy (Eos)
THE STRANGE AFFAIR OF SPRING HEELED JACK by Mark Hodder (Pyr)
HARMONY by Project Itoh, translated by Alexander O. Smith (Haikasoru)
STATE OF DECAY by James Knapp (Roc)

Kazanan ise pek sevdiğim, The Strange Affair of Spring Heeled Jack ile Mark Hodder olmuş. \o/
(Bu arada bu haberi neredeyse canlı yayınlayan Mehmet Gökçe Ay'a teşekkürü bir borç bilirim. Hiç bir yerde yazmıyor yauv, anca twitterda gördüm. Ellerine sağlık.)

Her sene Hakan ile Kansu (arada Başar da olabilir karıştırmam pek mümkün) şu kitaplar bu ödülleri aldı. Aman da pek güzellerdi diye yazıp durdular. Ben de uzaktan melul melul bakıp "adamlar okuyor mirim" deyip takdir ederdim. Kitap okumalarına laf yok ama yurt dışında olmanın bu işe kesin faydası oluyormuş. Kırk yılda bir, bir kitabı ödül almadan okuyabildim. Ah ne mutluluk!

Bu da Zemberek Ökçeli Jack belgeselciği. Bu ada milleti ne kadar da çok seviyor katili, hayaleti.

Perşembe, Nisan 14, 2011

Salı, Nisan 05, 2011

Pazartesi, Nisan 04, 2011

Askerin Güncesi

Gençler İmparatorluk askerlerinin Tatoine'de çalıştığı ağır şartları göz önüne seren TV programı kaydetmişler. Valla onların da işi zor. Zor hava şartları, zorluk çıkaran yereller ve daha nicesi. Arada Luke'un dayısının başına gelenler hakkında bir kaç küçük ipucu da veriyor olabilir. Ancak bunlar detay. Huzurlarınızda Troops!

Not: Gökçe Mehmet Ay'a bağlantı için teşekkürler.