Çarşamba, Mart 02, 2011

Burton & Swine in "The Strange Affair of Spring Heeled Kack

Mark Hodder
Snowbooks 2010
479 Sayfa

Bu ecnebi diyara geldim geleli kitap konusunda şansım ilk kez yaver gitti. (Convention'da terbiyesizce sızlanıp sonra da aldığım kitaplar hariç) Türkiye'deki herhangi bir kitapçıyı katlayacak kadar mütevazi, mağazalar silsilesinden olan Waterstones'un koccaman bilim kurgu ve fantezi bölümünde eblek eblek ve salyalar saçıp dolaşırken gözüme "Local Bestseller" yaftası yapıştırılmış bir kitap ilişti. İstimpunk ögeleri bezeli kapağında (Bkz. Şekil 1) diğer kitaplardan ayıracak bir isim vardı. " 'The best novel I have read in ages.' Micheal Morrcock. "Nazlanarak da olsa en sonunda kitabı aldım ve okuma sırama (uzay zaman düzleminde bir nevi bir kara delik) ekledim. Bu satırları yazmamdan kısa bir süre önce de bitirmeye muvaffak oldum.



Şekil 1
Mevzu bahis kitap 1861 yılında, Albert çağı Britanyasında geçiyor. Victorya Anne ne yazık ki bu kitabın geçtiği günlerde meşum bir suikaste kurban gitmiş. Tanrının kanı Darwin'in ellerine bulaştığı günler. Mühendisler almış yürümüşler. Bir yandan buharlı, buharsız makineler adanın dört bir yanını sararken, diğer yandan genetikçiler boş durmamışlar. GDO hayvanlar etrafta dört dönüyor. Kimi üç kuruşa postacılık yaparken, kimi beş kuruşa yerleri süpürüyor. Libertinizmi (Türkçesini çok araştıramadım. Tembellik. Bilen söylesin.) savunanlar sokaklara çıkmış yaratıcılık ve güzelliğe dayananan bir toplum istiyorlar. Üstüne üstlük başka bir zümre de cinselliği, büyüyü, uyuşturucuyu ve anarşiyi kendi emellerince kullanıyor. (Ne ala memleket)

İşte böylesi istimli bir ülkede, kahramanlarımız ünlü kaşif Sir Richard Francis Burton ve kötü ünlü şair Algernon Charles Swinburne, bu cetrefilli zamanda Britanyanın pek çok öcüsünden biri olan Zemberek Ökçeli Jack'in peşine düşüyorlar. Kitap zaman algımıza saldırırken muhtemelen olmayan Britanya Tarihi bilgimizle de dalga geçiyor. Yazar kitabının ana kahramanları olan bu iki tarihsel kişilikle yetinmemiş Viktorya Britanyasında tarihe malolmuş pek çok kişisini de kurgusu içerisinde kullanmış. Kimler yok ki; evrimin babası Charles Darwin, Britanya endüstrisinin mimarı Isambard Kingdom Brunel, Burton'un kanlısı kaşif John Hanning Speke, yazar Oscar Wilde, hemşire Florence Nightingale ve daha buraya yazmaya ve vikipediden bakmaya üşendiğim niceleri.

Yazar Hodder baş kaharaman olarak çok ilginç bir karakter seçmiş. Sir Burton tedbili kıyafet taa Mekke'ye hacca gitmiş, Kama Sutra ile Binbir Gece Masallarını çevirmiş, Afrika'da keşiflere katılmış, Hindistan'da subay olarak görev yapmış, pek çok yeri dolaşmış ve iddialara göre 29 dil konuşan biri. Yancısı Swinburne ise pek de iyi bilinmeyen bir şahsiyet. Şairliğinin yanı sıra acı ve zevke olan ilgisi ve alkole olan düşkünlüğü ile tarihte yerini almış. Hodder bu kahramanı ve pek çok diğer tarihi şahsiyeti kitabın konusuna göre kurgulayıp kullanmış. Bu yeni zaman diliminde , hepsinin bildiğimiz geçmişlerinden biraz daha farklı hayatları var. Zamanın kendisini de biraz işin karıştırıp lezzetlisinden bir İstimpunk romanı etmiş.

Şekil 3
Kısa bir kitap olmamasına rağmen rahatlıkla okunuyor. Kurgusuna hayran kalmasam da, kullandığı karakterlere, ayrıntılara, yer yer alternatif tarih öngörülerine bayıldım. Bir hayli emek sarfedilmiş ve kafa patlatılmış bir kitap. Anladığım kadarıyla da Hodder bunun karşılığını görmüş. 2010 yılında Philip K. Dick ödülünü kapmış.

Hodder hakkında çok fazla bilgi yok. Kitapta ve yayınevinin sitesinde yazıldığı kadarı ile Sexton Blake internet sitesi Blaknia'nın kapıcısı ve eski BBC yazarı, editörü, prodüktörü. Utanmadan sıkılmadan İspanya'ya kitap yazmak için gidiyormuş. Terbiyesiz. Yazan var yazamayan var.

İkinci kitabı, yine Burton ile Swinburne'ün başrolde olduğu ve hikayenin devamı niteliğinde olan, The Curious Case of the Clockwork Man (Şekil 2) yayıncıya göre bugün çıkmış olmalı idi. Ancak daha basılmamış görünüyor. Takipçisi olacağım!






Şekil 2
Bu arada amazonda dolaşırken kitabın Zemberek Ökçeli Jack'i (bunlar da Jack ismine bayılıyorlar yauv) gösteren başka bir kapağını buldum. Sanırım ökçe olayını daha iyi anlatıyor. (Şekil 3) Umarım tez zamanda Türkçeye çevrilir. Şiddetle tavsiye ederim.

Hiç yorum yok: