İsimlere basarsanız videoları, olmadı trailerlerini izleyebilirsiniz. Kendi yorumlarınızı ve on üzerinden puanlarınızı göndermeyi unutmayın!
(Rob Sprackling, 2011, UK)
Düşük bütçeli ama son derece eğlenceli bir film. Ev cihazlarının ayaklndığı günde Galler yöresinden bir ailenin başından geçenler. Son derece geyik ve tüketim alışkanlığımızla dalga geçen bir kısa. Çok az CGI var acak bol miktarda kuklalık yapmışlar. Dyson marka süpürgenin ortaya çıktığındaki çekimler hayli başarılı. Film boyunca karakterler cihazların tam isimleriyle bahsediyor, televizyon değil, Sony Brava mesela. Sadece birkaç dakika olmasına rağmen salondakiler bitince uzunca alkışlamayı gerek gerek gördü. Diğer komik olan filmler pek güldürmezken kahkahalar çınlattı. Benim favorim.
(Gregory Erdstein, 2009, Avusturalya)
Kahraman girdiği beyin tümör ameliyatından bir ikizle çıkar. Meğerse tümör zannedilen meret ana rahminde bünyesine aldığı ikiziymiş. Hemşirenin Rupert ismini verdiği ikiz, bir şiseye yerleştirildikten sonra gittikçe büyür. Mutsuz kahramanımızın acımasız Babası ile de tanışırız. Kahramanımız bunalım yapıp Rupert'in olduğu şişeyi yere vurur. İçinden çıkan Rupert, tek tek yüz orgnlarına el koyup hastanede dolaşmaya başlar.
Başarılı bir şekilde kullanılabilecek bir fikir boşuna harcanmış. Rupert'in kuklası ve göz burun yürütme sahneleri resmen mide bulandırdı nedense.
(Simon Jones, 2011, UK)
Çok kısa bir İstimpunk hikayesi. Kırımda Ruslarla savaşan İngilizlerin hikayesi. Sadece bir kaç dakika. Savaş süresince teknolojinin hızlıca gelişmesine bir atıf ancak çok daha iyi olabilirdi. Silahlanma yarışı konulu ve isimli bir filmde birden fazla silahın gelişmesinin anlatılmasını beklerken sadece birer silah gördük. Haliyle pek yarış olmamış bana sorarsanız ancak İstimpunkun hayranıyız burada. O yüzden puanı yüksek. Başar olsa çok bol veriyorsun puanları derdi.
(David Munoz ve Adrian Cardona, 2010, İspanya)
Bu film festivalin en iyi kısa ödülünü almış bir ispanyol yapımı slapstick. Surat ifadesinden manyak psikopat bir seri katil olduğu belli olan bir karakter tımarhaneden azat buzat edilir ve tatile çıkıp sakin bir şekilde dinlenmesi önerilir. Kendisini bir sahilde bulan psikopat güneşte eğlenirken denizden yaratıklar çıkıp plajdakilere saldırmaya başlar. Psikopatımız Walkmanın pilleri bitene kadr hiç kaale almaz olup biteni ancak pil bitince....
Geyik vahşet hikayesi. Çok hoşuma gitmedi ama Psikopatın parçalanmış bir cocuğun cesedini bacağından tutup yaratıklara saldırması ve vurması bazılarının hoşuna gidebilir.
(Pierre B, 2011, Fransa)
Bir tane daha anti-tüketim kısası. Fransız yapımı. Paris bir felaket sonrasında ormnlarla kaplanmıştır ve bir mağara adamı kılıklı tip vahşi yaratıklardan kaçıp yiyecek ararken gökten habire spor ayakkabı düşmektedir. Yalayınca tadı bir moka benzemeyen bu ayakkabılar başka ne işe yarar? En komik sahnesi en sonunda kocaman bir Nike sembolu koymalarıydı.
(David Franklin, 2010, UK)
Çok kısa, sıfır bütçeye yakın çekilmiş bir şey. Ayda su aramak için roket çarpıştıracaklar da dört NASA görevlisi karanlıkta bir ekran başında. Hadi doksanlarda bizim camia BBS ekranı etrafına toplanırdık da bu zamanlarda NASA elektrik faturasıyla 3 tane daha ekranın parasını mı veremeyecek? Tam olarak en sonunad ne olduğunu da anlamadım. Gökten bir şeyler düşüyor ama niye??? Aylılar bize gıcık olduklarından??? Fikir fena değildi ama üretim tüketim çok zayıftı. Genelde düşük bütçeleri severim (bkz en tepe) ancak bu başarılı değildi.
(Ashraf Ghori, 2010, BAE)
Bu meret Birleşik Arap Emirliklerinden bir grup insanın 'bakınız bizim render farmımız var' reklamı. Anladığım kadarıyla sağa sola yetenek göstermek için yapmışlar çünkü senaryoyu 3 yasındaki bi çocuğun sayıklamalarından yazdıkları kesin. Bilim Kurgu demek hele çok zor.
Tub - 3 veya 7
(Bobby Miller, 2009, ABD)
Bu ilginç bir şeydi. Banyoda masturbasyon yapan stresli bir iş adamının banyosu doğurur. Önce bu garip bebekten kurtulmaya çalışırken zamanla birbirlerine ısınırlar ancak bu çok sürmez. Konu ve işleme son derece iyiydi, kuklalar ve efektler de çok başarılıydı ancak çoook iğrençti bazı sahneler. Hali1yle kararsızım puanda.
(Suki, 2010, Oman (Amman?))
Existentialist Oman bilim kurgusu. Boş bir park yerinde -1 katında dolaşıp duran, ne yaparsa yapsın bir üst kat çıkamayan bir adamın macerası. Çok emin değilim ne amaç çıkartacağımdan. İşleme başarılı iken bilim kurgudan çok daha bir kötü rüya havasındaydı. Sinematik açıdan bu seansın en iyi filmlerinden birisiydi.
(Antonio Altamirano, 2010, ABD)
Bir uzay roketi kaza gecirir ve astronotlardan birisi kör olur, diğierisi de omuriliği kırıldığı için hareket etemez olur ve oksijenleri bittikçe gittikçe karanlık çöker senaryoya. Süpriz bir sonu vardı ama ölmekte olan astronotun anıları mıydı yoksa harbiden öyle mi bitti benim kalın kafm almadı. İkincisini varsayarsam kesin başarılı.
(Erwin Jaquez, 2010, Meksika)
Seksi bir hatuncuk ve doktoru diye başlayan hikaye çok hızlı bir şekilde kıskançlığın robotlar tarafından hissedilmesi üzerine bir filme dönüşüyor. İlginç bir sonu var. Çok az miktarda CGI ile iyi götürülmüş bir hikaye ancak insanın aklı hatunun vücudunda kaldığından!!!! Doktor'un hatunun üstündekileri çıkartıp göğüslerine uzun uzun bakmasına hiç gerek yoktu.
(Mathilde ve Jean-Yves Arnaud, 2010, Fransa)
Bir tane daha Fransanın adını kötüye çıkartan film. Suratsız bir yaratık sağda solda resim çekmekte, ses kayıtları yapmakta ve sonra bunları kötüye alet edinmekte. Ben tiksindim. Herhalde amaç oydu, öyle ele alınırsa başarılı idi ancak benim hiç hoşuma gitmedi, puanları dağıtan ben olduğumdan sıfırı bastım gitti. Otur! (Benim modern sanat hakkındaki fikirlerime hiç girmeyelim!)