Cumartesi, Ekim 27, 2018

Space Opera - Bir Eurovizyon Faciası

Space Opera, Cat Valente tarafından yazılmış bir uzay opera bilim kurgu romanı. Her nasılsa hayli yüksek puanlı yorumlar, bir de bizim tayfaların Facebook grubundan birisi gaflete düşüp önerince salak gibi Kindle fiyatını da düşük bulduğumdan (£7.99!) hop alıverdim. O aralar yine aynı anda bir sürü kitabı bir arada götürdüğümden, hadi bu kolay okunacak bir şey gibi diye de giriştim. Kindle bana 5 saatte insanlar bitiriyor diyince, ben de normalde hızlı okuduğumdan herhalde 2-3 saatte bitiririm diye ümitliydim.

YANLIIIIŞ! Otur yerine, sıfır. 

Uzun süredir ilk defa bir romana da puanım aynen, sıfır, nada, zilch. zeroö нулевой, ゼロ.

Cat Valente, amerikalı bir yazar, ancak Edinburgh'da okumuş. İngiltere'yi görmüş olsa gerek. Şu günlerde Maine'de yaşıyor imiş Twitlerine inanırsak. Kitabın sonunda yazdığına göre bir gün bir grup arkadaşı Eurovizyon izlemeye davet etmiş. 

Bizim çocukluğumuzdan beri midemiz bulana bulana, milliyetçi ve politik oy vermeleriyle nefret ettiğimiz Eurovision, Cat Valente'nin inanılmaz hoşuna gitmiş! Sonra da tutup uzayda geçen bir Eurovizyon romanı yazmış. Of be of. Yapmasaydın keşke kardeş. Niye uğraştın bu kadar, niye zamanını harcadın... 

GoodReads'da 3.6, Amazon'da 4 yıldız nasıl aldı bu kitap? Yani mümkün değil. 

İki nokta ilginç kitapta, en azından benim için. 

Bir... Kitabın iki ana karakterinden birisinin adı Ömer Çalışkan, 2. nesil İngiliz. Hatta o kadar ingiliz ki, kitabın ilerilerinde en mükemmel İngiliz insan prototipi haline geliyor, ancak sürekli bir yerde göçmenliğin getirdiği eziklik ve kendini ortama uydurma baskısı altında. 

İki... Kitabın diğer ana karakteri, Desibel Jones, bir Afgan göçmeni. Biseksüel, David Bowie'nin Ziggy karakterinin bir karikatürü, ancak (Türkiye'de de çok baskın olan) toksik erkekliğe baş çıkmış bir karakter...

Bu kadar yazdım, biraz kitabın temasından da bahsetsem iyi olacak. Bir gün uzaylılar dünyaya 'Merhaba Dünyalı, biz barış içinde geldik, esasında barış içinde gelmedik ancak eğer bize düşünen ve duyguları anlayan canlılar olduğunu ispat edemezseniz, gezegeninizi yok edip, sizleri yiyeceğiz' diyorlar!

Desibel Jones, Ömer Çalışkan ve grup arkadaşları Mira Wonderful Star, pop listelerinden yükselip herkesin başına geldiği gibi tekrar alçalıp dağılan bir grup. Mira'nın intiharından sonra grup bir daha toparlanamıyor, Jones solo çalışmalarını yaparken Ömer de aile babalığı görevine yoğunlaşıyor. Ancak uzaylıların gelmesiyle herkesin olduğu gibi bu çiftin de hayatı çok hızlıca değişiyor.

Uzaylılar ellerinde 100 tane meşhur sanatçı ve grup listesi ile gelmişler, iş bu ki onlara ulaşan radyo yayınları eski olduğundan (zaman yolculuğu da işleri karıştırıyor), 99 tanesi nalları çoktan dikmiş, ve 100. sırada tahmin edin kimin grubu var?

Desi ile Ömer, apar topar hop uzay yolculuğuna girip arkasından katılacakları yarışmanın kurallarını öğrenmeye başlıyor ve bir yandan da yeni bestelerine girişiyorlar.

Ve işler daha da karışıyor... 

Benim şikayetlerim ise bitmiyor. Cat Valente'nin yazım tarzı - yarım sayfaya ulaşabilecek uzun, çok tamlamalı cümlelerden oluşan uzun paragraflar - beni hiç açmadı. John Scalzi hakkındaki en büyük şikayetim son zamanlarda romanlarında zekice olduğunu düşündüğü diyalog tarzı ile bütün karakterlerin aynı şekilde konuşup davranması idi. Cat Valente'nin yazım tarzı ise tam aksi, uzun uzun tanımlamalar, çok değil, neredeyse hiçbir mana içermeyen diyaloglar derken, benim bu kitabı okumam aylar sürdü. 5 saatlik bir kitabı neredeyse 5 ayda okudum herhalde. 

Ben komedi okumayı severim, bilim kurgu / fantazi komedisini de çok severim. Mesela James Bibby'nin Ronan the Barbarian'ı bunca seneden sonra hala sevdiğim ve andığım kitaplardandır. The Hitchhiker's Guıde to the Galaxy'nin hastasıyım, Red Dwarf'a taparım.

İyi de bu ne yahu? Kitap Eurovizyon teması ile hafif, komik bir kitap olmaya çalışmış ancak bana kalırsa her yerden su alıyor, hatta batmış suların altında denizaltı taklidi yapıyor ama haberi yok bu kaptanın. 

Böyle olunca... Meh. Yani ben niye ısrar ettim bilmiyorum, ama kitabın gidişatından haberdar olur olmaz pes etmeliydim.

Bana bir ders olsun. Bu kadar az zamanımın olduğu bir dönemde bir kitabı almış olmam bitirmem gerektiriyor demek olmamalı. Oturup L. Ron Hubbard'ın Battlefield Earth faciasını 'bu  kadar da olmaz, daha ne kadar kötüye gidebilir' diye diye okudum ama o zamanlar üniversitede, zamanı görece olarak bol birisi idim. 9-5 iş hayatı artı git gel, üstüne yemek yap filan falan derken azten günde 2 saat okuma zamanı bulsam laylaylom bugün çok okudum diyebilecek iken 5 saat veya 5 ay bu kadar zayıf ve kötü bir kitaba zaman ayırmış olmak beni sinirlendiriyor, kızdırıyor, bu kadar da inatçı ve salak olmamalıyım diyorum. 

Öte yandan, birisinin kendisine ders vermesi zor. Son birkaç gündür yine zorlaya zorlaya Scalzi'nin The Consuming Fire romanını okuduğum düşünülürse, daha dersimi anlamama çok var.


Hiç yorum yok: