Totiş’imin (Totoro, Totoş) dün
keyifsiz olması beni oldukça üzmüştü. Hatta
gece yarısı açık bir veteriner bulsaydık götürecektik. Neyse ki buna gerek
kalmadı. Bugün keyfi yerinde. Hatta ben yazımı yazarken kucağımda torlayıp
duruyor. Balkonda kelebeklerin ve sineklerin peşinde bile koşturdu bugün.
Sanırım sıcak havadan rahatsız oldu. Onu, geçen yılın Haziran ayında bir sabah
işe giderken kapımın önünde meraklı gözlerle bana bakar bir halde bulmuştum. Birkaç haftalıktı sanırım. Bir süre
bahçede büyüttüm. Havalar soğuyunca da eve aldım. Birkaç ayın sonunda isminin
Totoro olmasına karar verdim. Totoro günden güne Totoş (kimi arkadaşlarım bu
ismi çok komik buluyor) ve Totiş’e
dönüştü:) Onunla geçirdiğim şu kısa sürede kedilerin insanın aynası olduğu kanaatine
vardım. Siz stresliyseniz o da stresli, siz kızgınsanız o da size kızgın, siz
sevecenseniz o da sevecen ama her zaman ölçülü. Ayrıca kediyle yaşamanın beraberinde garip bir bağımlılık duygusu getirdiğini de düşünmekteyim. Kedi aşığı, çok sevdiğim rahmetli amcam doksan bir yıllık ömrünün ilk dokuz yılı hariç her zaman bir tekir kedi beslemişti. Köye
gittiğimiz zamanlarda, kedisinin kuyruğu havada amcamın peşinden ormana doğru
süzülüşü hep gözümün önündedir.
Tüm sokak kedileri için paylaşmak
istediğim Guy Collins’e ait “Stray” isimli animasyon Totiş’imin de bir zamanlar
olduğu gibi bir sokak kedisinin hayatından dokunaklı bir kesiti bizlere
sunuyor. Sersem insanoğlu evrenin merkezine kendini koymaktan vazgeçip, bu dünyada öteki canlılar gibi yalnızca bir
misafir olduğunu bir gün tüm ruhuyla idrak ettiğinde dünya yaşanabilir bir yer
olacak sanırım. O günlerin yakın olmasını ümit edelim.
Ve son olarak ODTÜ Felsefe Bölümü’nden sevgili Hocam
Prof. Dr. Ahmet İnam’ın kediler hakkında yazdığı, çok beğendiğim şu yazısını da sizlerle paylaşmak istiyorum..
Teknolojiyle dinleyebiliyor. Bilimle anlayabiliyor. Varlık iklimini dinlemek bu değil. Varlık kitabının görebildikleri satırlarını okuyorlar. Bu kitabın satırları, okuyanın gözüyle buluşunca okunabilir. Göz satırlar ekleyebilir kitaba. Kitap göz ekleyebilir okura. (Kör okur bildiğini okur; dokunmuşu dokur. Okumak, gözü açmalı. Kör gözle nasıl görürüz kediyi?)
Evren yalnız biz insanlar için yaratılmadı. Orada kediler de var. Orada bakteriler, orada karbon, hidrojen, azot. Evreni kedilerle üleşebildiğim için çok mutluyum. Kendimi kedilerle bulduğum için dünyada. Kedilerle buluştuğum için.
Varlık ikliminin o güzel hayvanları, insanların onca baskısına karşın kendilerini korudular. Onlardaki cânın gücü, bendeki cân gücünü hatırlatıyor bana. Burunları doğrultusunda, bıyıkları doğrultusunda yaşadılar.
Biz insanlar içimizdeki pisileri bilemedik (Belki Eski Yunanlı içindeki cânı adlandırırken pisi harfiyle başlayan bir söz kullandı, kediyle ilgili olduğunu bilmeden).
Bir kedi uyur içimde
Bir kedide insan uyur
Ondandır uyuşuruz nicedir kedilerle.
İkimizin de içinde birer kara delik
Sonsuzluk uyur bizde.
Uyanır.
Bir bitimsiz rüyâyı onlarla uyumuyor muyuz? Ailouros. Öyle demişti. Heredot Mısır'ı ziyaretinde, iki bin beş yüz yıl önce, kediyi ilk kez gördüğünde. "Kuyruk sallayan" demekti, onun dilinde. Ailuroi. Kuyruk sallayanlar. Yaşamın bir ucuna, bir diğer ucuna. Hayatımıza öyle girdiler. Büyü oldular. Öbür dünyaların simgeleri. Sevgilerinde bağımsız, isteklerinde ödünsüzdüler. Bizim kediye elbette ulu nazârımız vardır. Tırnaklarını içimizdeki çirkinliklerde bilediler. Yüce peygamber Muhammed onların uykuları önünde ihtirâmla durdu.
Kediyi anlayamadan ölenlere acır içim. Ahmet İnam size bakar sevinir. Sevinirken kalbi yanar göyünür. Yaşamayı bilir de varlık iklimini bilmezsiniz. Tanrıyı bildiğinizi söylersiniz de kediyi bilmezseniz. Teninize dokunan kediden korkarsınız. Neden korkulacak bir varlıktır kedi? İnsandan korkmazsınız da kediden korkarsınız.
Kimler korkmadı ki kediden? Büyük İskender, baygınlık geçirirmiş görünce kediyi. Julius Caesar, Napoleon Bonaparte, I. Abdülhamid ürktüler kedilerden. İmparatordular, padişahtılar, kediden uzak kaldılar.
Şeytandan sayanlar oldu onu tarih boyunca. Papa IX. Gregory (1147-1241) kedi toplu kıyımını buyuranlardandır. Nice güzel kedi, yüzyıllarca zulüm gördü insandan.
Seveni de oldu. Ailurofilia: Kedi sevgisi. Jean Cocteau üstad: "Severim kedileri, severim yuvamı da ondan, onlar görünür ruhudur evimin" demiştir.
İncinen kediyi anlamıştır, yuvasız bir kediyi.
Başına buyruk, kendinden beklenenlere, uyarılara kapalı kediyi. Colette anlamıştır. Anatole France için kediler kitaplar kentinin sessiz bekçileridir. Aldous Huxley hele "yazmak istiyorsan, kedi besle" buyurmuştur. Henry James omzunda bir kediyle yazmıştır. George Sand bir kediydi inceden inceye, kedisiyle aynı kaptan yemek yerdi. Ya Baudelaire? "Yığınların kedileri neden sevmediklerini anlamak kolay" diyordu: "Kedi güzeldir, seçkinlik düşüncesi aşılar insana, temizlik, şehvet."
Kimdir kedi? Dost canlısı, sabırlı, sessiz, dikkatli, zeki, yaramaz, yumuşak huylu, nazik, kibar, canlı, titiz...
Hırsız? Mikrop saçan? Çevreyi kirleten? Tüyleriyle bizi boğabilen? Nankör? Saldırgan?
Kimdir kedi? Sevgilimdir. İçimde oturur. Bana adres sorar. Sonsuzluğu. Bilirmişim gibi.
Kedim, geceleri açtırır balkon kapısını, çıkar dama, yıldızları koklar.
Konuşabilseydi, gizlerini anlatabilirdi evrenin.
Yazabilseydi, varlık ikliminin nice inceliklerini okuyabilirdik.
Şimdi oturmuş koltuğun üzerinde anlatamadığı gizlerin düşünü görüyor.
Benim on beş yıldır can dostum. Kanıtlamakta zorlandığım mantık teoremlerimde yardımcıdır bana; felsefedeki kavram yolculuğumda yoldaştır. Birbirimizi anlar ve sayarız. Kimi zaman nedenini bilmediğim kızgınlıkları olur bana, tırmalayıverir ellerimi. Kimi zaman çeker gider, nerededir bilmem. Bildiği gibi yaşar. Ödünsüzdür. Yılışmaz. Sevgide nasıl durulması gerektiğini öğretir
bana. Öğrendiğim söylenemese de.
Cân ikliminin güzel yaratığı. Hayatı hatırlatıyorsun bana."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder