İblis ve taifesi ile muhatap olmak, mücadele etmek, kovalamak ve hatta yakalamak zor bir iştir. Sanırım zor ya da iş kelimeleri durumu anlatmaya yeterli değil. Bu bir iş değil, bir yolculuk. Ne yazık ki bu yolculuğun sonu pek de nurlu değil. Ne demiş Friedrich Nietzsche cehenneme bakarsan o da sana bakar ya da basitçe körle yatan şaşı kalkar. Böylesi pis ve yıpratıcı bir deneyimdir. Her seferinde biraz daha eksilirsiniz. Biraz daha insanlığınızdan gider. O karanlığa bakmak, zifirin içerisinde hareket eden tekinsiz şekilleri seçmeye başlamak deliliktir. Ama yine de yaparsınız. Bir kere bu yolu seçmeye görün artık dönüşü yoktur. En sonunda o delilik sizi ele geçirir. Buradaki tek muhasebe o gün gelene kadar ne kadar iş çıkardığınızdır.
Bir de bu muhasebenin içine aracılar koyun. Misal avukatlar. Herkesin ruhunu almak için uğraşmak fazlası ile vakit tüketen bir iş olabilir. Şeytan'ın bu konuda taşeron kullanması hiç de matıksız değil. Bunun örnekleri zaten her yanımızı çevirmiş durumda. Hukuk zaten karışık bir mevzu. Avukatlar ise bunu daha da karıştırıyorlar. Belki de bu onların fıtratında var. Sonuçta şeytanın bir avukatlık bürosu kullanması iş modeli açısından çok faydalı.
Her neyse lafı çok uzattım. Efaritin peşinde bir adam ve onun karşısında şeytanı temsil eden bir avukat. İlginç bir karşılaşma. Bu ikisi karşılaşırsa ne olur? Bu sorunun cevabı hakkında Christopher Soren Kelly oturup düşünmüş ve film çekmiş. Çekmekle kalmamış oynamış da aynı zamanda. Chasseur iblis ve taifesinin peşindeki Louis Chasseur'un hikayesini anlatan bir kısa film. Birazcık güney aksanı yüzünden konuşulanları anlamak güç olabiliyor ama seyretmeye değecek bir eser. Robert Johnson gittiği yoldan gitmek çok tekin sayılmaz. Siz siz olun avukatlara ve dört yol ağızlarına dikkat edin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder