Cumartesi, Eylül 25, 2010

CESET DUVARLARI


Fahri Coşkun
Kentkitap 2009


Bir genç kızı tıkanmış yazgısından kurtarmak için yaşadıkları modern dünyadan gizemli ve ölümcül bir ormana ansızın çekilen dört adamın öyküsü.

Kitabı tek bir tümceyle özetlemek yeterli gibi görünüyor çünkü kitap yetersizliklerle dolu.

Sayısız bozuk anlatımlar, yetersiz zarflar ortalığı doldurmuş. Sözlük uzak kaldığından herhalde bir kaç hatalı kullanım da var. Hemen şöyle bir örnek cümle kurup göstereyim, “Önlerindeki patika yolundan yürüyüp dağlarında arasında önce daralıp sonra genişleyen bir kalyona çıktılar”, gibi.

Karakterler yavan. Görsel bir doluluk verme uğruna neredeyse karakterlerin her adımı tasvir edilmiş. Okuyucuya araları dolduracak bir şey pek kalmamış.

Kitabın bir iyi yanı sonuydu. Bir zamanlar yazdığım bir öyküyü anımsattığı için hoşuma gitti.

Kitabın bir diğer sorunu da arka kapak yazısı. Bir yerinde şöyle diyor: “... dilin sınırlarını zorlamadan derdini anlatmanın yolunu seçiyor.” Keşke diğer yolu seçip dilin sınırlarını zorlasaydı. O zaman kurgu eksiklerine karşın hiç değilse kullanılan dil olarak çarpıcı bir eser okumuş olurduk.

Tanıtımın sonuysa şöyle: “Türk fantastik romanının yönünü belirlemeye [...] şimdiden aday görünüyor.” Böylesine zayıf bir kurgu ve olay örgüsüyle, havada asılı karakterlerle, neden olduğu belli olmayan olaylarla herhangi bir yön belirleyici özellik taşımıyor.

Arka kapak yazısı bir tek bu kitabın soruna değil. Genel olarak arka kapak yazıları kitapların içeriğini yansıtmakta oldukça başarısızlar. Kitabı çevirip arkasına baktığımda, kitabın içerisinden yazarın ya da başka birinin şiirsel bulup alıntıladığı bir iki paragrafı okumak yerine doğrudan eserin içeriğini yansıtan bir bilgi almayı tercih ederim. Kaldı ki alıntılar kitabın genel konusuyla ilgili çoğunlukla yanıltıcı bilgi veriyorlar. Çünkü bu, koca eserdeki bir küçücük anı bütün kitaba mal etmek oluyor. Ayrıca alıntı ne kadar güzel yazılmış olursa olsun, eserin kurgusu ve kalanın güzelliği hakkında zerre kadar ipucu vermiyor. Okuyucunu ağzının suyunu kaçırmaktan öteye gitmiyor.

Uzun lafın kısası, biri iki ayrık, elle tutulur fikir içermesi dışında ne yazık ki vasadın altında bir eser.

2 yorum:

EnT dedi ki...

Valla örnek verdiğin cümle çok üzücü. Bunun bir çok nedeni olabilir. Umarımaceleye gelmiş, gözden kaçmış, yazar editör hatalarıdır.
Biraz iyimser oldu galiba :)

Roulth dedi ki...

Cümle tam olarak öyle değil. İki hatayı aynı gösterebilmek için iki ayrı cümleyi birleştirdim. Belki de yanlış iş ettim. Amacım hatalı kullanımları vurgulamaktı. Zaten de öyle olmuş :)