Perşembe, Kasım 29, 2007

Işık Tanrısı (Lord of Light)

Roger Zelazny 1968

Dayanamayıp Işık Tanrısı geçenlerde bir kez daha okudum. Okuduğuma da pek memnun oldum. İlk kez 2000 yılı kışında, askerlik arifesinde okumaya başlamıştım. Askere kitaplar, hem de bilim kurgu kitapları götürecek kadar saf olduğum için, birliğe teslim olduğum gün el koydular çantamdakilere. Daha sonra istihbarat subayından diğer kitaplarımı geri alabilsem de Işık Tanrısı sırra kadem basmıştı. İstihbarat binbaşısı, adını şimdi hatırlamadığım için küfürlerim tam olarak hedefini bulamıyor, kitabı beğenmiş olacak ki çeşitli açıklamalar arasında kitabı iç etti. Asker dönüşü ilk fırsatta tekrardan edinip okudum. Tadı damağımda kalmıştı bitirdiğimde. İkinci turda da aynı tadı buldum.

Işık Tanrısı yanlış bilmiyorsam Zelazny’nin üçüncü kitabı. İlk kitabı Bu Ölümsüz (This Immortal ya da … And Call Me Conrad) Hugo Ödülü almış, aynı şekilde Işık Tanrısı da Hugo Ödülü alıp, Nebula Ödülü adaylığı kazanmış.

Hikaye yok olmuş “Dünya” adlı gezegenden kaçan kolonicilerin yerleştiği “Urath” adlı gezegene geçiyor. (İnternette farklı yorumlar mevcut kimi yerlerde yerleşilen gezegenin dünya olduğu yazıyorsa da ben kendi yazdıklarımda ısrarcıyım.) Koloni gemisinin mürettebatı gezegenin yerleşik ırkları ile savaşarak yeni bir medeniyet kuruyorlar. Bu savaşta galip gelmek için kendi vücutlarında, sahip oldukları ileri teknoloji ile, çeşitli değişikliklere gidip insan üstü yetenekler geliştiriyorlar. Savaştan sonra da Hint mitolojisinden tanrı suretlerine bürünüp kurdukları medeniyeti yönetmeye başlıyorlar. Hatta sahip oldukları teknoloji sayesinde zihinlerini/ruhlarını yeni bedenlere aktararak bir nevi ölümsüzlüğe kavuşuyorlar. Kahramanımız Sam, kendisi bu tanrılardan biri, Buda olarak, kast sistemine ve tanrıların diktatörlüğüne baş kaldırıyor.

Kitap yedi bölümden oluşuyor. İlk bölüm sonra Sam geçmişte yaşadıklarını ve tanrılara karşı verdiği ilk mücadeleden sonra geldiği nokta ile başlıyor. Ardından verdiği mücadeleyi hatırlıyor. Altıncı bölümde ise kitabın başındaki noktaya nasıl geldiği anlatılıyor. Bu ilk altı bölüm Hint Mitolojisindeki Yaşam Döngüsünü sembolize ediyor. Altıncı bölümdeki yenilgisi ile Sam’in mücadelesi birinci bölümde tekrar başlıyor ve böylece aydınlanmamış kişinin karma döngüsü tasvir ediliyor. Sam’in aydınlanması ile döngüyü kırıyor. (Tabiî ki bendeniz böyle bir sonuca tek başıma ulaşamadım. Kitap ile ilgili karıştırdığım yorumlar beni aydınlattı, döngümü kırmamı sağladı. Çok yaşa Eris !)

Kitap çok sevdiğim şu parça ile başlıyor ki, hikayenin kahramanı Sam’i çok iyi anlatıyor.

“Müritleri onu Mahasamatman diye çağırdılar ve bir tanrı olduğunu söylediler. Yine de o, Maha ve Atman'ı bırakmayı yeğledi ve kendine Sam dedi. Asla bir tanrı olduğunu iddia etmedi. Gerçi, bir tanrı olmadığını da iddia etmedi.”

Zelazny BK, fantastik kurgu ve mitolojiyi büyük bir başarı ile karıştırmış. Tanrı suretindeki ilklerin bir nevi evrimleştirdikleri güçler bir efsane tadında anlatırken, daha sonra da bu güçlerin bilimsel nedenleri hakkında yorumlar eklemiş. Mesela gezegenin ilk sakinlerinden olan Rakşaha isimli iblislerin, aslında enerjiden ibaret, bedensiz yaratıklar olduğu daha sonra anlatılıyor.

Kitabın kapağında yazar George R.R. Martin’in “Yazılmış en iyi beş bilim kurgu romanından biri” ifadesi yer alıyor. Sıralamaya bir şey diyemeyeceğim ama kesinlikle şimdiye kadar okuduğum en iyi BK romanlarından biri. Kesinlikle edinin, okuyun, okutun.

Hiç yorum yok: