Pazar, Ağustos 12, 2007

Zaman Çöktü

Kanat Kitapevi 331 Sayfa, 2006

Y. Hakan Erdem’in üçüncü kitabı Zaman Çöktü’yü kitapçılarda gördüğümde ve özellikle bilimkurgu olduğunu okuduğumda fazlasıyla heyecanlandığımı itiraf etmeyeliyim. İlk kitabı Kitab-ı Duvduvani’daki biraz yorucu ama lezzetli anlatım tarzını çok beğenmiştim. İkinci eseri Unomastica alla Turca zekice kurgulanmış ama ilk kitaba göre beni daha az cezbeden bir kitaptı. Gelecek Anadoluda geçen bilimkurgu fikri tadına doyulmayacak bir kitap olduğu yönünde beklenti yarattı bende.

Çaman Çöktü gelecekte tufan sonrası bir dünya düzenini anlatılıyor. Yüksek teknolojik ayrıntılar ile bildik topraklarda bir gelecek tasvir etmiş Erdem. Pek de iç açıcı, aydınlık bir gelecek değil. Aslında bir bakıma anlatılan toplum günümüz Türkiyesini yansıtıyor. Ne yazık ki aradaki benzerlikleri yakalamakta zorlandığımı itiraf etmeliyim. Sembolokrasi adı verilen bir rejimde elit bir kurulun yönettiği, medyanın bilgi bombardımanı altında güdülen bir toplum var kitapta. Bu ortamda tam olarak nasıl olduğunu anlamasam da zaman çöküyor. Gelecek ile geçmişin ögeleri birbirine karışıyor. Tam bu sırada koyun eti ile beslenecek kadar insanlaşmış koyunlar, hakları için ayaklanıyor. Çapraşık politik ilişkiler arasında, kaygan bir zeminde koyunlar sisteme karşı vuruşuyorlar.


Belki de yüksek dozlu beklentimden dolayı, belki de Hakan Erdem’in kitabının benim anladığım bilimkurgu şablonundan biraz faklı olmasından veyahut Sofya’ya taşınmamın verdiği zihinsel buhran ve bitkinliken dolayı bitirmekte zorlandım. Erdem’in zekice bulduğu fikirler, Türkiyeye göndermeler ve yarttığı even ile ilgili detayları anlatmaya çalışan uzun cümleler kullanarak kurduğu kalabalık anlatım tarzı arasında kayboluyor. Geleceği betimlemekte kullanadığı karışık cümleler, diğer kitaplarda hoşuma gitse de giderek etkisini yitirdiğinden olsa gerek beni çok yordu. Başı sonu belli olmayan cümleler arasında ardı arkası kesilmeyen gelecek ile ilgili terimler okumayı zorlaştıryor. Anlatım tarzından dolayı yazarın kurduğu kurgu etkisini yitirmiş gibi.


Bir Türk yazarın bizi anlatan, Anadoluda geçen bilimkurgu öyküsünü okumakta fayda var. Yine geniş ve rahat bir ortamda sindire sindire okumanuz hayırlı olacaktır.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Yazar ormana dalmış, ormanda keyif catmis ama sonra nerede oldugunu unutmus ve neredeyse holivud (holywood) kaliplarina donmus, sevgililer, asklar, kin, intikam vs. araya insan olmayi sorgulama gibi guzel parcalar da atmis...

Romanda guclu ama kurgusal ayak oyunlarinin oynandigi bir giris var...Ey yazar! aci biz okuyucularina, yorma bizi, fazla zamanimiz da yok zaten, bizi hemen sar; bize sabir dileme...

Romanda guzel buluslar var...
Ozgun fikirler var...

Kahraman biraz agir agbi kacmis; kahramanin hocasi da fazla inandirici gelmedi bana; bilimsel/dusunsel uc kagitci bi tip... yazarin muradi bu muydu bilmiyorum. Yapit tarih de kokuyor, malum, yazardan kaynaklaniyor; ama tarihi simgeleri bu kadar yogun kullanmak bk ya yenilik getirmek mi yoksa zavalli okuyucuya eziyet etmek mi...

Yazar gunumuze de oyle cok gondermede bulunmus ki, bir bk romanindan bekleneni fersah fersah asmis; gelecek sanki bugunun kopyasi gibi... Bu inandirici mi, bence degil... Bk+bugun+tarih ic ice tamam. Lakin bk'yi bugunu anlatmak icin bu kadar kullanmak bana hos gelmedi. Yani bu, bk'dan beklenen muratlarin asilmasi... Tabii bu yazarin tercihidir, saygi duymak lazim, ama ben okuyucu olarak bunu tercih etmiyorum ve yazar da bana saygi duysun, diyorum...
Peki niye boyle diyor ben Pata; cunku, 1000 yil sonra bugunun hic esamesi okunmayacak, ayni 1000 yil oncesinin bugunku yapida esamesinin okunmadigi gibi...


Sonsoz, eksigi olsa da okunur bir calisma ve saygi gosterilmesi gereken bir emek... Yer yer de oldukca cekici bolumlere sahip...Turkce de kac tane bu capta bk romani var ki...

Yazarlara not: "oda muzigi" capinda bk romaniyla baslasaniza bu ise...

Unknown dedi ki...

Burayi cok fazla okumadigim icin bir sekilde kacirmisim daha evvelden. Bari kendimce bir eklemede bulunayim, sizinkinden guzel olmasin, eksi sozluk'te de surada bir yorum var:

http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=+%2310185891

Benim en cok dikkatimi ceken sey, linkteki yorumda da dendigi gibi Hakan Erdem'in evreninin, Cem Akas'in Olgunluk Cagi Uclemesi'ndeki evrene ne kadar benzedigi olmustu. (En onemli fark: Cem Akas'in tum kitaplarini birbirine baglama hastaligi bunlari daha bir sevkle okumama neden oluyor. )

Yine de sanirim benim favori hakan erdem kitabim unomastica alla turca. O kitabin da bayagi garip (ve yer yer rahatsiz edici) bir fantezi dunyasi/komplo teorisi fuzyonu sundugunu da soylemeden edemeyecegim.