Pazartesi, Şubat 05, 2007

ŞU ÇILGIN TÜRKLER - Turgut Özakman

Adına bakıp içeriğinin şişirilmiş olabileceğini düşündüğüm için okumayı sürekli ertelediğim bir kitaptı. Kayınpederin ısrarıyla elime alıp önsözünü okuyunca ne büyük salaklık ettiğimi anladım. Neyse ki anladım, yoksa hiç okumadan da kalabilirdim.

Kitabı okuyunca adının hiç de yersiz olmadığını gördüm.

Kitap, Birinci İnönü Savaşından Büyük Taarruzun sonuna kadar geçen yaklaşık dört yıllık süreyi anlatmış. İşgal altına alınmamış bir avuç Anadolu toprağından sıkılıp çıkarılmış bir ordunun nasıl ve ne şartlar altında oluşturulduğunu, tüm zorluklara halk ve ordu olarak nasıl göğüs gerildiğini, Mecliste yaşananları, Yunan tarafında yaşananları, İngilizlerin hesaplarını, hem bu işte başı çekmiş önderlerin gözünden hem de o önderleri omuzlarında taşıyan insanların bakışından anlatmış. Üstelik yalnızca olayların olumlu sonuçlarına değil, olumsuz etkilerine de yer vermiş. Gereksiz ayrıntılara girmeden her konuya, her önemli kişiye değinilmiş.

Kitabın etkileyici özelliklerden biri de savaştaki birliklerin hareketlerinin oldukça ayrıntılı olarak geçilmesi. Hele de bazı yerler zaten bildiğim ve gördüğüm yerler olunca daha da etkilendim. Birliklerin hareketleri ve yoğun çatışmaların olduğu bölgeler küçük haritalarda işaretlenmiş. Birliklerin başındaki paşalardan da söz edildiği için her tümen, her birlik daha tanıdık geliyor. Kimlerin hangi cephede çarpıştığını bilince her şey daha iyi akılda canlanıyor. Kurtuluş savaşının en önemli özelliklerinden biri olan satıh savunmasını hakettiği vurguyu vererek anlatıyor. Kısacası, savaşın kendisiyle ilgili zamanında edindiğimiz bölük pörçük ve genelde altı boş kalmış bilgileri birleştirip altlarını dolduruyor. (Kendi adıma bir süredir Sakarya Meydan Savaşınde birlik hareketlerini merak ediyordum, ama henüz o konuyu araştırmaya geçmemiştim. "Şu Çılgın Türkler" bu merakımı tatmin etti.)

Belki bunu söylemek bana düşmez ama ustaca yazıldığını belirtmeliyim. Yaklaşık dört yıla yayılan tarih, savaşlar üzerinde odaklanarak 700 sayfa sürüyor. Birinci İnönü Savaşından başlayıp Büyük Taarruzun İzmir'de noktalanmasına kadar verilen özgürlük kavgası hiç yormayan, kesinlikle sıkmayan bir tarzda anlatılmış. Olaylar küçük canlandırmalar biçiminde aktarılmış. Ne süslü cümleler, ne gereksiz uzatmalar ne de konuyu havada bırakma var. Yapılanlar ve olanlar zaten yeterince etkileyici olduğu için fazladan bir etkileme aracına gerek olmadan kısa, öz cümlelerle ne olduysa o anlatılmış. Bu yüzden okuması son derece kolay ve zevkli.

Araştırma altyapısının zenginliği kitap okunurken hemen kendini belli ediyor. Arkadaki kaynakçanın genişliği ise insanı hayran bırakıyor.

O zamanın durumuna ve girişilen işin büyüklüğüne dışarıdan (yani Yunanlıların ve İngilizlerin gözünden) bakınca olan biten çılgınca görünüyor. Dışarıdan bakan için delice bir kafa tutma, ancak olayın içindekiler için kendi ayakları üzerinde durma savaşı. Dolayısıyla biri için gereklilik diğeri için gereksizlik. Kazanan gereklilik olmuş. Bunu zaten hepimiz biliyoruz.

Araya günlük işler girdiği için bir yerine bir kaç solukta bitirebildim. İtiraf edeyim, gözlerimin dolduğu yerler az değildi.

İnsanın her zaman elinin altında olmasını isteyeceği türden bir eser.

1 yorum:

EnT dedi ki...

Evde neredeyse 1 yıldır yatıyordu kitap. Senin yazdıklarını okumasam birkaç yıl daha kalırdı. Artık Ankara dönünce alıp okumak farz oldu. Ne yazık ki kitabı Ankaralarda bıraktım.