Salı, Kasım 09, 2010

THE FIRST LAW TRILOGY


Joe Abercrombie
Gollancz 2006

Dopdolu bir üçleme. Aslında bir üçlemeden çok üç parçaya ayrılmış tek bir kitap. Kitaplar arasında ne bir zaman atlaması, ne bir olay değişimi var. Her şey kaldığı yerden devam ediyor. O kadar ki okuyucuyu öyküye alıştırmak için kullanılan geriye dönük anlatımlardan zerre eser yok.

Bütün öykü dönüşümlü olarak altı ayrı karakterin bakış açısından anlatılıyor. Dolayısıyla her birine yeterince değinecek kadar yer var. Yazım tekniği olarak tüm olayları ve çevreyi karakterlerin görüşünden anlatmayı seçtiği için, olaya ya da ortama aykırı kaçan anlatımlara yer vermemiş. Bu yüzden de olaylar hiçbir zaman odağını yitirmiyor, karakterler her zaman ön planda ve capcanlı kalıyorlar. Sonuç olarak kitaba odaklanmak güç olmuyor.

Kitabın altı önemli karakterinden üçü biraz daha önde duruyorlar. Kuzeyli barbar Logen Ninfingers bunlardan biri. Logen dokuz parmaklı oluşunu bir düelloya borçlu ve kuzeyin en azılı katili. Bloody-Nine olarak tanınan Logen kim ona daha çok adam öldürme olanağı tanıyacaksa onun tarafına geçmeyi seçen biri. Ancak Logen zamanla durulmuş ve geçmişte yaptıklarının azabını duymaya başlamış. Eskiden en seçkin savaşçısı olduğu Bethod'la arası açılınca da kendi gibi Bethod'dan nefret eden adamlardan bir çete kurup dağlara çıkmış.

Sand dan Glokta ise zamanında, kısaca Union olarak bilinen geniş krallığın soylu, gözde ve genç albaylarından biriymiş. Ancak Gurk imparatorluğuyla yapılan savaşta Gurklara esir düşmüş ve iki yılını imparatorun zindanlarında işkence görerek geçirmiş. İki yıl sonra salıverildiğinde artık o genç albaydan bir eser yokmuş. Yeni Glokta kalçası çıkarılmış, ayak parmakları kesilmiş, dişleri sökülmüş ve türlü türlü işkenceden geçmiş bir adam olarak bambaşka biri olarak ortaya çıkmış. Sonunda soylu ailesinin tüm itirazlarına karşın iki yıl boyunca kendine uygulananlardan öğrendiği şeyi en kolay yapabileceği yere kraliyet engizisyonuna engizisyoncu olarak katılmış.

Jezal Luthar soylu bir ailenin tekne kazıntısı oğlu. Onunla ne yapacaklarını bilemediklerinden ve büyük kardeşleri yüzünden aile mırasından da zırnık kalmayacağından onu asker yapmışlar. Soylu olmanın üstünlüğüyle teğmen olarak işe başlamış. Ancak zamanla kılıç kullanmada sergilediği yetenek onu komutanlarının gözünden bir miktar ön plana çıkarmış ve onu geleneksel kılıç müsabakalarına katılması için eğitmeye başlamışlar.

Collem West ordu da yüzbaşılığa kadar yükselmiş bir kuzeyli. Diğer pek çok subayın aksine fakir bir aileden geliyor. Geleneksel kılıç müsabakasını kazanarak ve Gurk imparatorluğuyla verilen savaştaki kahramanlıklarıyla kendini göstermiş. Jezal'ın komutanı.

Dogman, Logen'in çetesinin iz sürücüsü ve Logen'in sağ kolu. çetenin kalanının yanında oldukça çelimsiz oluşunu iz sürme ve ok atmadaki becerisiyle kapatıyor. Sağduyusu ise en güçlü silahı. Lakabını da koku duyusunu iyi kullandığı için almış.

Ferro Maljinn ise Gurklardan intikam almaya yemin etmiş bir kadın. Gurklar onu ve ailesini köle yapmışlar hepsini bir başkasına satmışlar. Ferro ise kölesi olduğu adamdan kaçana dek zor zamanlar geçirmiş. Kaçtıktan sonra da en iyi gurk ölü gurktur felsefesiyle önüne çıkanı öldürmeye başlamış.

Tüm bu karakterleri biraraya getiren de Bayaz adında ortalık karıştığı zamanlarda ortaya çıkan yaşı belirsiz bir büyücü. Kimsenin hoşlaşmadığı ama saygı göstermek zorunda olduğu bu adam, krallığın kurtuluşu ve sürekliliği için elinden geleni ardına koymuyor ve esrarengiz bir yolculuk için öykünün kahramanlarını şu ya da bu şekilde biraraya getiriyor.

Yeni nesil fantastik yazarlarının elf-cüce-ejderha kısırdöngüsüne kendilerini kaptırmadan yazdıklarına iyi bir örnek. Umarım bir araya Türkçe’ye de çevrilir ve daha çok kişi okuma fırsatı bulur.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

İlk kitabı okuyorum ben de. Şimdilik çok etkileyici değil doğrusu. Book of the New Sun'la ya da George R.R. Martin ile karşılaştırdım galiba başladığımda o da kitabın kendine özgü tadını bulmamın önüne geçti. Daha yeni Dogman'in gözünden anlatılan bölümlere geldim. Üçte biri bitti bile. Ne dersin buradan sonra toparlar mı yoksa sarmadı diyip bırakmalı mıyım?
Hoş NaNoWriMo deniyorum bu sene, belki Kasım ayında hiç kitap okuyamayacağım ama sırada o kadar çok roman birikti ki. Aynı anda Pattern Recognation ile VanderMeer'lerin New Weird Antolojilerini de okuyorum. Dün fark ettim, daha kolay basit bir kitap özlemi içindeyim.
Tabi benim güncede 22sinde incelemesini yayınlamayı düşündüğüm eserin sizin tarafından eleştirilmiş olması da pek işime gelmedi doğrusu :)
Keyifli okumalar.

EnT dedi ki...

Üçlemeyi aldım, ilkini de az önce bitirdim. Dediğin gibi üç bölümlü bir kitap gibi. O açıdan biraz can sıkıcı. Kitabın kendi içerisinde bir kurgusu olsa daha iyi olurdu.

Karakterleri, özellike Glokta'yı çok beğendim. Kitabın başları daha ilginçti. Sonlara doğru biraz azaldı. Yazarı sevdim, anlatı hoşuma gitti. Umarım sonunda iyi toparlar.

Alakasız olacak ama bana şiddetle Berserk'i hatırlattı. Bir kaç cildi engizisyon hakkındaydı. Dokuz parmağın kendini kaybetmesi, savaşmayı bırakmaması da bana Berserk'i anımsattı. Hatta soylular ve alalade halk ilişkisi de benziyor sanırım. Okuduysa Hakan beni daha iyi anlayacaktır.