(Not: Bu yazinin cok az farkli bir halini Cumartesi sabahindan itibaren Hitit Gunesi Podcast'indan dinleyebilirsiniz.)
Jumper bir 2008 yapimi bilim kurgu filmi.
Basrolde Hayden Christensen ve Samuel L. Jackson oynuyor. Geri kalan karakterlerin pek onemi yok.
Filmin ana temasi bir yerden bir yere teleport edebilen birisi ve onu oldurmek icin pesinden gelen bir gizli orgut hakkinda.
Once filmin hakkinda biraz bahsedelim:
David Rice adli delikanlimiz bir yerden bir yere ziplayabildigini, yani teleport yeteneginin oldugunu kesfediyor. Mutsuz yasamindan ve evinden kacarak her 15 yasindaki gencin yapacagini yapiyor, banka soymaya basliyor.
Samuel L. Jackson amcamiz bu filmde kotu adami oynuyor ve banka soyan ziplangac delikanlimizin pesinden kosuyor ama amaci Ziplayicimizi hapisaneye atmak degil, oldurmek cunku kendileri Paladin oldugundan Tanri'nin yeteneklerine sahip kisileri oldurmek ana amaclari yasamda.
Filmin konusu gercekten ilgincti. Filmin kendisi Steven Gould'un ayni isimli kitabindan uyarlama ancak goruldugu kadariyla Hollywood gene uyarlama isini kitabin veya hikayenin ama temasini alip uzaktan yakindan alakasi olmayan bir filme cevirmekle tanimliyor. Kitabin orjinalini okumadim ama anladigim kadariyla kitap ile pek alakali degil basi benzer olsa da.
Izlemeyenlerin zevkini kacirmamak icin filmin ana temasindan bahsetmeyecegim ama yorumlarim aha soyledir:
Hayden Christensen aktorlukle alakasi olmayan odun suratli okuzun birisidir.
Bu adamin Star Wars serisindeki oyunculugunu George Lucas'in boktan yonetmenligine ve senaryosuna vurmustum ancak oyle gozukmekte ki delikanlimiz gercekten bir odun. Jumper filmi boyunca Hayden'i bir dukkan manken ile degistirsek filme daha cok ruh ve duygu katmis olurduk.
En vasat oyuncular bile Hayden'den daha fazla duygu ve his gosteriyor. Butun film boyunca Hayden'in oynadigi karakter niye kendisini bu kadar herseyden yalitmis diyordum ama... Sorun Hayden'de.
Gelelim Motherfucker-Samuel L. Jackson'a.
Samuel L. Jackson Kick-ass karakterini gene oynatiyor. Acikcasi Samuel L. Jackson iyi bir aktor ama uzun suredir bence herhangi bir karaktere girmektense sadece Samuel L. Jackson oynuyor, karakterleri cok uzun suredir ayni. Birkac sene once Jedi Jackson amca gorduk, simdi de Paladin Jackson amca goruyoruz. Acikcasi dini fanatik Paladin olayini cok guzel yansitiyor. Bizim gibi D&D oynamis adamlarin tanidigi, yobaz ve alternantif tanimayan paladinleri cok guzel bir sekilde oynamis Paladin Samuel L. Jackson.
Filmin geri kalani hayli manasizdi. Filmdeki karakter olarak bulunan tek diger ordan buraya ziplayan arkadasimiz hayli iyi bir performans vermis ve acikcasi bu karakter Hayden'e gore cok daha canli ve gercekci idi.
Hayden'in kiz arkadasi ise... Girmeyeyim. Surati sirin diye aktor secilmez ama gene de Hayden'le karsilastirilinca?
Acikcasi film bir cok yerde cocuk filminden oteye gidemiyor. Her nedense siddet miktar cok dusuk. Filmde o kadar cok patlama ve action sahnesi olsa da olen bir insan hatirlamiyorum.
Bir sahnede David Rice bir kamyonu bir savas alanina ziplatiyor. Kamera muhtemelen meksikali saskin bir adami ve yaninda David (yani Hayden'i) gosteriyor. Bir sonraki sahnede David kamyondan disari zipliyor ve bir tank kamyonu eziyor ancak kamyonun icinde kimse yok. Acikcasi konu olarak hayli karanlik ve gercekci sekilde islenebilecek bir firsat bosa harcanmis. Hayden'in karakteri yaptigi hic bir seyin acisini cekmiyor, cevresindekilere verdigi hasarlarin hic bir sekilde etkisi altinda kalmiyor. Bu buyuk bir hayal kirikligi.
Acikcasi baska kaynaklardan orjinal kitap hakkinda hayli guzel seyler duydum. Filmi de hic bir beklenti icerisinde olmadan izledigimden eglenecegimi ummustum ama ne yazik ki umitlerim bosa cikti.
Jumper. Izlemeseniz de olur.
Cuma, Mayıs 30, 2008
Kayip Ciltler - Hitit Gunesi MiniMi Bolum 4
2007 Kasiminda hayli bir kayit yapmistim. Ayrica Eralp ve Mert'in kayitlari da var gene (bolumler 5 ve 6).
Netekim az once Bolum 7'yi kaydederken farkettim bunlari yuklemedigimi. Haliyle huzurlarinizda bendeniz, Hakan, Ingiltere'de elime gecirebildigim dergiler hakkinda konusurken... Yok yok, sayiklarken..
Netekim az once Bolum 7'yi kaydederken farkettim bunlari yuklemedigimi. Haliyle huzurlarinizda bendeniz, Hakan, Ingiltere'de elime gecirebildigim dergiler hakkinda konusurken... Yok yok, sayiklarken..
Hitit Gunesi Episod 4
Bolum 4 cikarttik ya, Libsyn bizim yuzumuzden yogun saldiriya ugramis. Super...
Eger podcatcher zimbirtiniz sorun cikarttiysa lutfen tekrar deneyin. Bolum 4 burada. Bolum 5 de hazir, haftaya huzurlarinizda...
Eger podcatcher zimbirtiniz sorun cikarttiysa lutfen tekrar deneyin. Bolum 4 burada. Bolum 5 de hazir, haftaya huzurlarinizda...
Cuma, Mayıs 23, 2008
Hitit Gunesi Podcast 3
Inanilmaz bir sey.
Bu kayitlar aralikta, tam ben isten ayrilmaya calisirken yapildi. Mert, Eralp ve ben birkac saatten fazla sohbet ettik, havadan sudan konustuk, arada zevk aldigimiz temel sey olan BK ve cevresinde ucunda kalan seylerden bahsettik.
Aradan aylar gecti. Sonunda ben kicimi kaldirip bu geyiklerin ise yarar bir kismini kestim bictim bir araya getirdim, kaydettim.
Aradan yine aylar gecti. Ben artik yeni bir sehirde, yeni bir iste calisip yasamima yeni bir yon sokmaya calisiryordum. Hala kayitlar laptopumda durduklari yerde durmaktan oteye gitmiyorlardi.
Ancak, sonunda ben kicimi kaldirdim. Bu gun 3. episodumuzu Libsyn'e upload ettim.
Sirada 4. episod var, hazir, herseyi bitmis, upload edilmis durumda ve haftaya gelecek, ozel istek olursa daha erken.
Belki bu kadar uzun surmedi, belki sadece birkac aydir diskimde bu dosyalar ama bana 6 ay gibi geliyor, muhtemelen de o kadar surdu. Gercekten, inanilmaz bir salakliktir bu.
Sirada Eralp'in MetuCon'da yaptigi soylesiler var. Mert bu hafta sonu Londra'ya geliyor, hersey iyi giderse bulusup bir takim kayitlar yapmayi planlamaktayiz. Kisacasi bundan sonrasi daha iyi olabilir, daha hizli olabilir.
En azindan benim umidim budur. Yaratici insanlariz ama yaratmaya enerji bulamiyoruz. En azindan benim sorunum bu. Simdi gidip biraz daha calisayim, yatmadan once de biraz scifaiku yazmaya calisip kendime gelirim en azindan!
Butun linkleri kacirdiysaniz aha surdan dinleyebilirsiniz.
Saglicakla...
Bu kayitlar aralikta, tam ben isten ayrilmaya calisirken yapildi. Mert, Eralp ve ben birkac saatten fazla sohbet ettik, havadan sudan konustuk, arada zevk aldigimiz temel sey olan BK ve cevresinde ucunda kalan seylerden bahsettik.
Aradan aylar gecti. Sonunda ben kicimi kaldirip bu geyiklerin ise yarar bir kismini kestim bictim bir araya getirdim, kaydettim.
Aradan yine aylar gecti. Ben artik yeni bir sehirde, yeni bir iste calisip yasamima yeni bir yon sokmaya calisiryordum. Hala kayitlar laptopumda durduklari yerde durmaktan oteye gitmiyorlardi.
Ancak, sonunda ben kicimi kaldirdim. Bu gun 3. episodumuzu Libsyn'e upload ettim.
Sirada 4. episod var, hazir, herseyi bitmis, upload edilmis durumda ve haftaya gelecek, ozel istek olursa daha erken.
Belki bu kadar uzun surmedi, belki sadece birkac aydir diskimde bu dosyalar ama bana 6 ay gibi geliyor, muhtemelen de o kadar surdu. Gercekten, inanilmaz bir salakliktir bu.
Sirada Eralp'in MetuCon'da yaptigi soylesiler var. Mert bu hafta sonu Londra'ya geliyor, hersey iyi giderse bulusup bir takim kayitlar yapmayi planlamaktayiz. Kisacasi bundan sonrasi daha iyi olabilir, daha hizli olabilir.
En azindan benim umidim budur. Yaratici insanlariz ama yaratmaya enerji bulamiyoruz. En azindan benim sorunum bu. Simdi gidip biraz daha calisayim, yatmadan once de biraz scifaiku yazmaya calisip kendime gelirim en azindan!
Butun linkleri kacirdiysaniz aha surdan dinleyebilirsiniz.
Saglicakla...
Perşembe, Mayıs 22, 2008
Star Wars the Exhibition
Star Wars Exhibition, Brüksel,
16 Şubat - 1 Haziran 2008
Daha önce hiç böyle şeyler görmemiş biri için heyecan verici bir olay. Ne göreceğini de tam olarak kestiremiyorsan hele fikir iyice insanın içini pır pır ettiriyor.
Bu sergi ilk olarak Lizbon'da açılmış. Çok tutulmuş, şimdi de dünyayı dolaşıyor. Benim gibi meraklılara Star Wars olayını bir kez daha sevdirmeyi (biraz da bu uğurda para harcatmayı) amaçlıyor. Para harcamayı zaten göze almışım, içeride neler olduğunu bir an önce görmek istiyorum.
Doğal olarak bu kadar heyecan, şişmiş, balon olmuş bir beklenti de doğruyor. Sonunda tüm olaya burun kıvırma, beğenmeme, bir hor görme oluşabiliyor. Madem tüm bu zaafların ortaya çıkabileceğinden iyi kötü bilinçliyiz, onları geri plana iterek gözlemlerimi aktarayım.
Sergiye Star Wars olayının bilincinde, hatta kitap nevinden her yeni ürünü yakından takip eden bir arkadaşla gittim. Bilgisi filmlerle sınırlı biri olan bendenizi cahil kaldığım noktalarda aydınlatacağını umuyordum. Nitekim çok da işe yaradı.
Sergi salonuna girerken güzel bir karşılama vardı. Giriş holüne gerçek boyutlarında bir Naboo N-1 Starfighter yerleştirilmişti ve gemi sarı bir zerafetle önümüzde duruyordu. Doğrusu düşündüğümden daha küçüktü ama yine de keyifli bir karşılamaydı. Kokpitte bir çocuk mankeninin oturduğunu herhalde söylememe gerek yoktur.
En baştan söyleyeyim, sergide fotoğraf çekmedim. Hatta merceği oğlumun parmak izleriyle dolu dijital kamerayi yanıma bile almadım. Pek de hata etmemişim çünkü tümü loş bir ortamda hazırlanmış sergide ne çeksem çıkmazdı. Pişman değilim. Ama öteki arkadaş bir kaç fotoğraf çekti, ama fotoğrafları ondan bir tülü alamadığım bu resimsiz, yavan yazıyla idare edeceksiniz.
Biletleri kestirip serginin derinlerine yöneldiğimizde yolumuzu iki Stormtrooper kesti ve aralarından sızan ufak tefek bir adam Yoda'nın posteriyle fotoğraf çektirmek isteyip istemediğimizi sordu. Stormtrooperlara yan gözle bakarak adama nasıl hayır diyeceğimizi düşünürken ortama aniden katılan Darth Vader bizim fotoğrafçının elinden seri hareketlerle sıvışmamıza yardımcı oldu. Ona müteşekkiriz.
Odalara bölünmüş sergi alanının ilk odası bütünüyle birinci bölümdeki pod yarışlarına ayrılmıştı. Pod yarışı sahneleri Tunus'da çekilmiş. Çöle gerçek boyutlarında podlar kurulmuş ve ilgili sahneler orada çekilmiş. Doğrusu pod yarışı sahnelerinin nasıl çekildiklerini görmek sahnenin kendisinden çok daha ilginçti.
Asıl boyutlarındaki podlara filmin çekimlerinde kullanılan seyirci oturakları gibi aksesuarlar da eşlik ediyordu. Filmde fonda sesleri duyulan ve küçük renkli noktalar olarak görünen seyirci yığınlarının aslında renkli pamuk topakları olduğunu öğrenmek de oldukça matraktı.
Her odada sergilenenler, filmden ilgili sahneleri ve o sahnelerin nasıl çekildiklerini anlatan kısa filmleri gösteren videolarla destekleniyordu. Üşenmedim tümünü seyrettim. Kısaydılar, ama konuyu başarıyla özetliyorlardı.
Toplam altı ya da yedi odadan her birinin teması filmin başka bir öğesiydi: Naboo mimarisi, Ewoklar, Jabba the Hut, Darth Vader, Jedilar vb. Örneğin Return of the Jedi'da Jabba the Hutt kuklasının her bir köşesini başka bir adamın hareket ettirdiğini, kuyruğunu da kuyruğun içine girmiş bir cücenin idare ettiğini bilmiyordum. Jabba the Hutt'a (ve onu tasarlayanlara) saygım arttı.
Serginin bitiminde meraklılarına jedi kostümleriyle resim ve film çekme olanağı vardı. Film çekimleri özellikle eğlenceliydi. Darth Vader'la Obi Van Kenobi'nin hangardaki çarpışmalarının bir parodisi niteliğinde benzer kıyafetler giyinmiş iki veledin aynı fon üzerinde kahkahalarla birbirlerine girmeleri görülecek bir manzaraydı.
Sergi çocuklara ve büyüklere yönelik oyuncakların, kitapların ve tişörtlerin satıldığı bir satış yeriyle sona eriyor. Çok uzun sürmeyen bir sergiden sonra ne yapacağını bilmeyenlerin de toplandığı bu nokta oldukça kalabalıktı. Meraklıları için en özenlisinden, en kabasına pek çok figür vardı.
Bir de saatli yapılan jedi gösterisi vardı. Ancak gösteri çok da etkileyici olmayan bir jedi kapışması ve bar bar bağıran bir sunucu nedeniyle pek cazip değildi.
Yeni nesillerin de iyi bilmesi nedeniyle sergi odalarında ağırlık yeni filmlerdeydi. Öte yandan eski filmlerin nasıl yapıldığını görmek daha etkileyiciydi. Koskoca imparatorluk kruvazörlerinin siyah tişörtlü bir adamın elinde bidilik bir maket olduğunu öğrenmek oldukça keyifli oldu.
Etkilendiğim diğer bir konu da bilim kurgu ve fantazi filmlerinde oynayan oyuncuların mavi bir perdenin önünde hayali yaratıklara mücadele verdiklerini görmekti. Buna da sıkı bir hayalgücü gerektiğine karar verdim. O insanlara da saygım arttı.
Sergiyle ilgili görüşlerim biraz karmaşık. Tek tek her odayı suratımda mutlu bir gülümsemeyle gezdim. Ama her nasılda pek yetmedi. Çok çabuk bitti gibi geldi.
Jedi gösterisi biraz zorlama olmakla beraber, sanırım çocuklar için etkileyiciydi.
İlk defa bir Star Wars sergisine gittim ve aktivitelerden değil ama serginin kendisinden etkilendim. Güzel bir deneyimdi. Ancak bir kez daha fırsat çıkar da böyle bir şeye gidecek olursam gitmeden bütün filmleri baştan sona bir daha seyredeceğim.
16 Şubat - 1 Haziran 2008
Daha önce hiç böyle şeyler görmemiş biri için heyecan verici bir olay. Ne göreceğini de tam olarak kestiremiyorsan hele fikir iyice insanın içini pır pır ettiriyor.
Bu sergi ilk olarak Lizbon'da açılmış. Çok tutulmuş, şimdi de dünyayı dolaşıyor. Benim gibi meraklılara Star Wars olayını bir kez daha sevdirmeyi (biraz da bu uğurda para harcatmayı) amaçlıyor. Para harcamayı zaten göze almışım, içeride neler olduğunu bir an önce görmek istiyorum.
Doğal olarak bu kadar heyecan, şişmiş, balon olmuş bir beklenti de doğruyor. Sonunda tüm olaya burun kıvırma, beğenmeme, bir hor görme oluşabiliyor. Madem tüm bu zaafların ortaya çıkabileceğinden iyi kötü bilinçliyiz, onları geri plana iterek gözlemlerimi aktarayım.
Sergiye Star Wars olayının bilincinde, hatta kitap nevinden her yeni ürünü yakından takip eden bir arkadaşla gittim. Bilgisi filmlerle sınırlı biri olan bendenizi cahil kaldığım noktalarda aydınlatacağını umuyordum. Nitekim çok da işe yaradı.
Sergi salonuna girerken güzel bir karşılama vardı. Giriş holüne gerçek boyutlarında bir Naboo N-1 Starfighter yerleştirilmişti ve gemi sarı bir zerafetle önümüzde duruyordu. Doğrusu düşündüğümden daha küçüktü ama yine de keyifli bir karşılamaydı. Kokpitte bir çocuk mankeninin oturduğunu herhalde söylememe gerek yoktur.
En baştan söyleyeyim, sergide fotoğraf çekmedim. Hatta merceği oğlumun parmak izleriyle dolu dijital kamerayi yanıma bile almadım. Pek de hata etmemişim çünkü tümü loş bir ortamda hazırlanmış sergide ne çeksem çıkmazdı. Pişman değilim. Ama öteki arkadaş bir kaç fotoğraf çekti, ama fotoğrafları ondan bir tülü alamadığım bu resimsiz, yavan yazıyla idare edeceksiniz.
Biletleri kestirip serginin derinlerine yöneldiğimizde yolumuzu iki Stormtrooper kesti ve aralarından sızan ufak tefek bir adam Yoda'nın posteriyle fotoğraf çektirmek isteyip istemediğimizi sordu. Stormtrooperlara yan gözle bakarak adama nasıl hayır diyeceğimizi düşünürken ortama aniden katılan Darth Vader bizim fotoğrafçının elinden seri hareketlerle sıvışmamıza yardımcı oldu. Ona müteşekkiriz.
Odalara bölünmüş sergi alanının ilk odası bütünüyle birinci bölümdeki pod yarışlarına ayrılmıştı. Pod yarışı sahneleri Tunus'da çekilmiş. Çöle gerçek boyutlarında podlar kurulmuş ve ilgili sahneler orada çekilmiş. Doğrusu pod yarışı sahnelerinin nasıl çekildiklerini görmek sahnenin kendisinden çok daha ilginçti.
Asıl boyutlarındaki podlara filmin çekimlerinde kullanılan seyirci oturakları gibi aksesuarlar da eşlik ediyordu. Filmde fonda sesleri duyulan ve küçük renkli noktalar olarak görünen seyirci yığınlarının aslında renkli pamuk topakları olduğunu öğrenmek de oldukça matraktı.
Her odada sergilenenler, filmden ilgili sahneleri ve o sahnelerin nasıl çekildiklerini anlatan kısa filmleri gösteren videolarla destekleniyordu. Üşenmedim tümünü seyrettim. Kısaydılar, ama konuyu başarıyla özetliyorlardı.
Toplam altı ya da yedi odadan her birinin teması filmin başka bir öğesiydi: Naboo mimarisi, Ewoklar, Jabba the Hut, Darth Vader, Jedilar vb. Örneğin Return of the Jedi'da Jabba the Hutt kuklasının her bir köşesini başka bir adamın hareket ettirdiğini, kuyruğunu da kuyruğun içine girmiş bir cücenin idare ettiğini bilmiyordum. Jabba the Hutt'a (ve onu tasarlayanlara) saygım arttı.
Serginin bitiminde meraklılarına jedi kostümleriyle resim ve film çekme olanağı vardı. Film çekimleri özellikle eğlenceliydi. Darth Vader'la Obi Van Kenobi'nin hangardaki çarpışmalarının bir parodisi niteliğinde benzer kıyafetler giyinmiş iki veledin aynı fon üzerinde kahkahalarla birbirlerine girmeleri görülecek bir manzaraydı.
Sergi çocuklara ve büyüklere yönelik oyuncakların, kitapların ve tişörtlerin satıldığı bir satış yeriyle sona eriyor. Çok uzun sürmeyen bir sergiden sonra ne yapacağını bilmeyenlerin de toplandığı bu nokta oldukça kalabalıktı. Meraklıları için en özenlisinden, en kabasına pek çok figür vardı.
Bir de saatli yapılan jedi gösterisi vardı. Ancak gösteri çok da etkileyici olmayan bir jedi kapışması ve bar bar bağıran bir sunucu nedeniyle pek cazip değildi.
Yeni nesillerin de iyi bilmesi nedeniyle sergi odalarında ağırlık yeni filmlerdeydi. Öte yandan eski filmlerin nasıl yapıldığını görmek daha etkileyiciydi. Koskoca imparatorluk kruvazörlerinin siyah tişörtlü bir adamın elinde bidilik bir maket olduğunu öğrenmek oldukça keyifli oldu.
Etkilendiğim diğer bir konu da bilim kurgu ve fantazi filmlerinde oynayan oyuncuların mavi bir perdenin önünde hayali yaratıklara mücadele verdiklerini görmekti. Buna da sıkı bir hayalgücü gerektiğine karar verdim. O insanlara da saygım arttı.
Sergiyle ilgili görüşlerim biraz karmaşık. Tek tek her odayı suratımda mutlu bir gülümsemeyle gezdim. Ama her nasılda pek yetmedi. Çok çabuk bitti gibi geldi.
Jedi gösterisi biraz zorlama olmakla beraber, sanırım çocuklar için etkileyiciydi.
İlk defa bir Star Wars sergisine gittim ve aktivitelerden değil ama serginin kendisinden etkilendim. Güzel bir deneyimdi. Ancak bir kez daha fırsat çıkar da böyle bir şeye gidecek olursam gitmeden bütün filmleri baştan sona bir daha seyredeceğim.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)