Türkçesi: Mehmet Harmancı
Everest Yayınları, 2004
Çeşitli türlerden eserler okuma girişimlerimden biri. Her ne kadar bilim kurgu, fantazi (düşlem), tarih gibi konular öncelikle ilgimi çeken tarzlar olsalar da daha önce okumadığım türleri de deneme eğilimindeyim.
İstanbul Treni benim için farklı tarzlardan bir örnek. İngiliz yazar Henry Graham Greene'i ünlü yapan roman İstanbul Treni. 1932'da yazılmış ve döneminin başlıca eğilimlerini Avrupa'yı bir uçtan bir uca kat edip İstanbul'a gelen Şark Ekspresi'ne binen beş karakterin özünde birleştirmiş. Sosyalizmin Balkanlarda kendini göstermesi, Avrupa'yı ikinci dünya savaşı öncesinden derinden etkileyen Yahudi düşmanlığı kitabın her yerinde karakterler aracılığıyla okuyanın karşısına çıkan konular.
Carleton Myatt gemiyle Ostend'e gelip trene binen Yahudi kuru üzüm taciri. Onunla birlikte aynı geminin üçüncü sınıf kamaralarında gelen Coral Musker ise İstanbul'a bir İngiliz varyetesinde dans etmek için giden güzel bir kız. Trenin sonraki duraklarından birinde İstanbul'a dayısını ziyarete giden Janet Pardue ve onu kaybetme korkusuyla düşünmeden trene atlayan lezbiyen sevgilisi, gazeteci ve bir miktar alkolik Mabel Warren. İngiltere'den gelip Belgrad'a gitmek üzere teren binen, bir zamanların devrimci sosyalisti, Dr. Paul Czinner. Ve Viyana'da bir adamı öldürdükten sonra kaçmak için apar topar Şark Ekspresi'ne binen hırsız Josef Grünlich.
Her karakter konuya bir hatırlanmama ya da unutulma korkusuyla giriyor. Daha sonra her birinin bir başkasına bağlılığı hatırlanmama korkusuyla birleştirilerek çeşitli olaylarla sınanıyor ve her karakter kendi kişiliğine göre bağlılık sınavını geçiyor.
Karakterlerin arasındaki ilişkiler asla sünmüyor. Biri koparken mutlaka başka bir yenisi oluşuyor, böylece gündem her zaman ayakta kalıyor.
Kitap ortamdan çok, fazlasıyla karakterlerin üzerine kurgulanmış. Olayların çoğu zaman Myatt'ın çevresinde dönmesine karşın diğer karakterler gerçekçiliklerini yitirmiyorlar. Aslında öyküde bir Brezilya dizisi havası yok değil. Bir sürü karakter, aralarında yarısı rastlantısal bir sürü ilişki. Ancak yine de önemli bir fark var: olaylar çiğ bir dille değil, edebi bir aktarımla anlatılmış. Daha doğru bir deyişle, kaliteli bir dram.
Çevirisi okunaklı. Çevirmenin ustalığı her sayfada belli oluyor. Hiçbir takılma ve tırmalama olmadan rahat bir Türkçeyle okunuyor.
Kitap 1930'ların havasını tatmak isteyenler, o dönemin yaşam tarzı ve insanlarıyla ilgilenenler için güzel bir eser. Usta bir yazarın zamanında ses getirmiş bir romanı.
Salı, Mayıs 15, 2007
Cuma, Mayıs 11, 2007
Olasılıksız - Adam Fawer
Improbable
Türkçe Baskı April Yayıncılık 2006
472 Sayfa
“Bititrmek için yarını, başkasına anlatmak için bitirmeyi beklemeyeceksiniz” gibi iddialı bir cümle yazıyor kitabın arka kapağında. Devamında ise Clive Cussler’ın övgü dolu sözleri bulunuyor. Kitabı büyük bir hızla bitirsem de sanırım bu yorumların biraz abartılı olduğunu kabul etmek zorundayım. Kitap için bilim kurgu tadında macera romanı demek biraz insafsızlık da olsa, çok da yanlış değil.
Hikaye istatistik, kuantum fiziği, oyun teorisi, zaman örgüsü, casusluk, kumar tutkusu ve sos olarak da şizofreni ile bezenmiş. Kitap basit ve yalın bir dil ile yazılmış. Şirin Okyavuz Yener’in yaptığı çeviri ile de çok hızlı okunuyor. Arka kapakta yazılanlar bu açıdan çok da yanlış değil. Kitabı bitirmem neredeyse iki gün sürdü. Yalnız bu süratte yazarın başarısının yanı sıra edebi açıdan vasatı aşamaması da var. Bu eksikliğini kitabın kurgusu kapatıyor. Kurguyu ve konuyu üzerine kurduğu zaman örgüsü ve diğer teorilerini yer yer denklemler, yer yer fizik teorileri ile destekleyen Fawer, kendi içerisinde tutarlı bir kitap yazmış.
Esas oğlan istatistik hocası David T. Caine’nin onu zorlayan delilik gelgitleri, kumar sorunu ve sınırı çok önce aşmış olan kardeşi ile bana tam bir Philip K. Dick karakterini hatırlattı. Muhtemelen çok fazla Dick okumamın yan etkisi ile daha yoğun karamsar, deliliğin eşiğinde bölümler bekledim. Ne yazik ki bana göre kitabı biraz daha renklendirebilecek, kara bölümler çok kısa. Buna karşılık Fawer karakterleri geliştirmek için uğraş vermiş. Hemen hemen hepsinin onu kovalayan şeytanları var.
Olasılıksız Adam Fawer’in ilk kitabı. İlk kitabıyla yazarlığa başarılı bir adım atmışa benziyor. Edinin, okuyun.
Türkçe Baskı April Yayıncılık 2006
472 Sayfa
“Bititrmek için yarını, başkasına anlatmak için bitirmeyi beklemeyeceksiniz” gibi iddialı bir cümle yazıyor kitabın arka kapağında. Devamında ise Clive Cussler’ın övgü dolu sözleri bulunuyor. Kitabı büyük bir hızla bitirsem de sanırım bu yorumların biraz abartılı olduğunu kabul etmek zorundayım. Kitap için bilim kurgu tadında macera romanı demek biraz insafsızlık da olsa, çok da yanlış değil.
Hikaye istatistik, kuantum fiziği, oyun teorisi, zaman örgüsü, casusluk, kumar tutkusu ve sos olarak da şizofreni ile bezenmiş. Kitap basit ve yalın bir dil ile yazılmış. Şirin Okyavuz Yener’in yaptığı çeviri ile de çok hızlı okunuyor. Arka kapakta yazılanlar bu açıdan çok da yanlış değil. Kitabı bitirmem neredeyse iki gün sürdü. Yalnız bu süratte yazarın başarısının yanı sıra edebi açıdan vasatı aşamaması da var. Bu eksikliğini kitabın kurgusu kapatıyor. Kurguyu ve konuyu üzerine kurduğu zaman örgüsü ve diğer teorilerini yer yer denklemler, yer yer fizik teorileri ile destekleyen Fawer, kendi içerisinde tutarlı bir kitap yazmış.
Esas oğlan istatistik hocası David T. Caine’nin onu zorlayan delilik gelgitleri, kumar sorunu ve sınırı çok önce aşmış olan kardeşi ile bana tam bir Philip K. Dick karakterini hatırlattı. Muhtemelen çok fazla Dick okumamın yan etkisi ile daha yoğun karamsar, deliliğin eşiğinde bölümler bekledim. Ne yazik ki bana göre kitabı biraz daha renklendirebilecek, kara bölümler çok kısa. Buna karşılık Fawer karakterleri geliştirmek için uğraş vermiş. Hemen hemen hepsinin onu kovalayan şeytanları var.
Olasılıksız Adam Fawer’in ilk kitabı. İlk kitabıyla yazarlığa başarılı bir adım atmışa benziyor. Edinin, okuyun.
Pazartesi, Mayıs 07, 2007
Hitit Gunesi Podcast RSS feed
Libsyn'de account actik. Podzimbirtinzi ya da iTunes zimbirtinzi buraya yonlendirebilirsiniz http://hititgunesi.libsyn.com/rss
Ayricana direk Libsyn'den de takip edebilirsiniz. Acikcas bir sekilde butun blogumsu ortamlari bi yere toparlamaya calisacagim ya. Hititgunesi.org adresini de aldik. Onu ya Libsyn'e ya da blogger'a dogrultmayi dusunuyorum.
Gelismeleri takip ediniz!
Ayricana direk Libsyn'den de takip edebilirsiniz. Acikcas bir sekilde butun blogumsu ortamlari bi yere toparlamaya calisacagim ya. Hititgunesi.org adresini de aldik. Onu ya Libsyn'e ya da blogger'a dogrultmayi dusunuyorum.
Gelismeleri takip ediniz!
Hitit Gunesi Podcast - MiniMi Episod Iki!
Biz yaptik oldu!
Ikinci episodu buradan cekebilirsiniz.
Mert'in kaydi hayli kotu oldugundan ses kalitesi icin ozur dileriz ammavelakin yine de eglenceli.
Konu? Berserk.
Eger Mert neden bahsediyor diye merak editorsaniz, The Hawks'in cevirileri de aha burada.
RSS feed meed bi ara ugrascaz artik ya...
Ikinci episodu buradan cekebilirsiniz.
Mert'in kaydi hayli kotu oldugundan ses kalitesi icin ozur dileriz ammavelakin yine de eglenceli.
Konu? Berserk.
Eger Mert neden bahsediyor diye merak editorsaniz, The Hawks'in cevirileri de aha burada.
RSS feed meed bi ara ugrascaz artik ya...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)