Cuma, Temmuz 31, 2009

TERS AYNA

Tuna Bayık - Funda Tezel
Tui Yayınları - 2008


Ters Ayna iki genç yazarın ortaklaşa kaleme aldıkları bir korku romanı.

İçeriğinde Anadolu motiflerinden tutun, zalim katiller, doğaüstü varlıklar, amansız bir intikam ve bir miktar da Rosemary's Baby havasında esintiler var.

Kitabın iki önemli kahramanından biri olan Pelin bir şirkette çalışmaktadır. Yakın geçmişte derinden bağlı olduğu sevgilisini kaybetmiştir ve zaman zaman nükseden psikolojik sorunları vardır. Şirketin genel müdürünün ani ölümü ona bir yükselme olanağı sunar ancak evinde yaşamaya başladığı tuhaf olaylar bu mutluluğu gölgede bırakır.

Diğer yandan Bilgin işine olduğu kadar eşine de aşkla bağlı, her yönüyle ideal, neredeyse kusursuz, tanınmış bir psikologdur. Hem evinde hem de işyerinde son derece mutlu olan bu doktorun garip biriyle yaptığı ürkütücü telefon görüşmesi onu tedirgin eder ve mutluluğu bir anda kabusa dönüşür.

Ters Ayna her iki yazarın da heyecanlarını ve bilgilerini ortaya koydukları bir roman. Korkunun ve ıstırabın yer yer ulaştığı yoğunluk okuyucuyu bu dehşetin sonuna ulaşmaya merakla itiyor.

Yazarların ilk eseri olması dolayısıyla bazı aksilikler de yok değil. Yer yer uzayıp giden, nereye gitmek istediği belli olmayan anlatımlar; özellikle kitabın ikinci yarısında çoğalan noktalama ve yazım yanlışları; bir miktar ağırlık verilmeyi hakeden ancak bunu göremeyen ikincil karakterler bu aksiliklerin arasında. Başlarda bir kaç yerde bahar, sonbahar ve kış arasında zaman konusunda kararsızlıklar belirmiş. Öte yandan son sahnelerdeki kritik zaman akışı tutarlılığını korumuş. Bir de çoğu zaman fazla uzayan paragraflarda kendini gösteren bir değişken bakış açısı sorunu var. Aslında hemen hepsi deneyimli bir editör ve yazım tekniğine gelecek bir el alışkanlığıyla üstesinden gelinecek durumlar.

Bilim kurgu, fantazi ve korku edebiyatı Anglo-Sakson ülkelerde bolca okunan, Türkiye'de ise sınırlı okuyucusu olan edebiyat dalları. Türkiye'de bu dallara gönül veren yeni yazarlar diğer dallarla ve çevirilerle ciddi bir rekabet içerisinde ortama adım atıyorlar. Bu yüzden işleri zor ve işe başlarken sağlam olmak zorundalar. Burada yapmak istediğim onlara ilk yapıtlarının iyi de olsa kötü de olsa gözden kaçmadığını göstermek, biri sonraki girişimleri için onlara, deyim yerindeyse, bir ara gazı vermek.

Tuna Bayık ve Funda Tezel bir zoru başarıp kendi kitaplarını yazmışlar ve bastırmışlar. Acemiliklerine rağmen etkileyici kurguları ve kitabı kaleme alışlarındaki heves Ters Ayna'yı hepimiz için bir ilk yapıyor.

Çarşamba, Temmuz 15, 2009

Re-Animator

1985 Amerika / İngilizce

Gore filmleri kurcalarken bu türün nispeten eski örneklerinden Stuart Gordon'ın Re-Animator'ına rastgeldim. Film gore olmakla kalmayayıp aynı zamanda H.P. Lovecraft'tan uyarlanmış. Filmin aslı "Herbert West:Reanimator" adlı 1922 mahsulü öykü.

Bu film Gordon'un ileriki yıllarda çekeceği bir sürü Lovecraft uyarlamasından ilki oluyor. İştahımı kabartan bu filmleri kısmet ise tez zamanda izleyip burada yormak azmindeyim.

Film, Arkham'ın meşhur Miskatonic Üniversitesi tıp fakültesine taa bilim insanlarının harman olduğu İsviçre'den nakil gelen Herbert West adlı garip öğrenci ile başlıyor. Avrupa diyarlarında ölüleri ayaklandırma hususunda çılgınca bir çaba içerisinde olan genç tıp öğrencisi bu mucizevi çalışmasını Arkham'ın yaşayanları üzerinde uygulaması ile ölüler halaya kalkıyor. Eğlence başlıyor.

Bu noktadan sonra ortalama bir korku filminden sıyrılıp bir gore/splatter'a yakışır bir şekilde kan gövdeyi götürüyor. Ama tüm filmin en çok hoşuma giden kısmı birbirinden ayrılmış olan baş ve gövdenin ayrı ayrı canlandırılıp türlü işlevleri (buna türlü cinsel saplantılar da dahil) yerine getirmesi. Olay ne kadar saçma gelse de filme ayrı bir eğlence kazandırmış. Detaylardan fazla bahsedip filmi eğlencesini kaçırmayayım.

Film Amerika'da o kadar beğenilmiş ki devamları çekilerek iş üçlemeye kadar varmış. Bu kadar ilgiyi, övgüyü hak ediyor mu bilmem ama eğlencelik olarak bakınca kesinlikle seyretmeye değen bir film. Lovecraft ve Gore sevenlere duyurulur.

Pazartesi, Temmuz 13, 2009

Tokyo Gore Police

2008 Japonya / Japonca

Geçen hafta Dead Snow’u seyrettikten sonra görmüş olduğum kan yetmemiş olacak ki arkadaş tavsiyesi ile daha kanlı bir türe geçtim. Gore ya da Splatter filmlere çok bayıldığımı söylemem ama Tokyo Gore Police ilginç bir deneyim oldu.

Film Japonya’nın geleceğinde, karmaşa ortamında geçiyor. Öyle bir ortam ki naklen infazlar bir adım öteye taşınarak çevirim içi olarak kurban yakınları evlerinden gerçekleştirerek hem adaleti sağlıyor hem de intikamı tadıyorlar. Özelleştirilmiş polis kuvvetleri, şiddeti özendirecek şekilde topluma hizmet veriyor. Samuray zırhları içerisindeki kolluk kuvvetleri yeri gelince herhangi bir ayrım yapmadan katliama girişip gore filme yakışacak şekilde kopartılmış kafaları istifliyorlar.

Böyle bir ortamda kim olduğu bilinmeyen bir bilim insanının geliştirdiği “Anahtar Geni” insanları değiştirip canavara dönüştürüyor. (nasıl bir gense kocaman, çıplak gözle görülür, elle tutulur ve anahtar şeklinde!) Bu genden dolayı delirip oraya buraya saldırmakla kalmıyorlar, herhangi bir yaralanma durumunda yara garip birr tür mutasyona uğrayıp, gücüne güç katıyor. Kesik koldan çıkan elektrikli testerelerden tutun da kopan cinsel organdan imal topa kadar her şey mevcut. (Fil hortumu görünümlü top kesinlikle favorim.)

Hikaye, polis teşkilatında daha doğrusu şirketinde, esas zanaatı mühendis katli olan Ruka adlı bayan polis memuru etrafında dönüyor. Ruka babadan polis olup bir taraftan görev başında telef olan babasının acısı ile nice Müslümcülere taş çıkarırcasına kendini jiletlediği gibi asabiyetten metroda kendine el marifeti ile sarkıntılık yapan Japon magandaları ikiye biçiyor. Karakterimiz tabi ki Japon sapıklığına uygun olarak mini eteklerle vuruşuyor.

Filmde bahçe fıskiyelerine taş çıkarırcasına akan, fışkıran, sıçrayan kan, havalarda uçuşan beden uzuvları nedeni ile şiddet özendirilmekte olsa da orantısız güç kullanımı, kapitalizm, polis devleti ve şiddeti yeriliyor, göndermeler havalarda uçuşuyor.

Eğer gore/splatter film meraklısı değilseniz, farklı bir tür olarak seyredebilirsiz ancak yok ben açık kırmızı kan sevmem, fıskiyelerden ve bahçe hortumlarından haz etmem derseniz yakınından bile geçmeyin.

Pazartesi, Temmuz 06, 2009

Dead Snow


Zombi olayına bir hayli uzak olan ben, son dönemde pek muhterem Yiğit Beyefendi sayesinde zombilere merak saldığım gibi bulabildiğim tüm filmleri seyretmeye çalışıyorum. Bu bağlamda yine Yiğit Efendinin tavsiye edip gözüme soktuğu Dead Snow’u çılgınca bir iştah ile seyrettim.

Film herhangi bir Amerikan korku filmi senaryosuna sahip. Gençler eğlenmek için Norveç usulü karla kaplı dağlardaki kulübeye giderler. Eğlence ve seks gırla giderken olay mahalline vakıf, yıllarını kesilen gençleri uyarıp, korkutmaya vermiş hikmet, himmet fışkıran bilen yaşlı adam ortaya çıkar. Onları 2. Dünya Savaşı ve telef olan Naziler konusunda bilgilendirir. Böylece heyecan fırtınasını başlar. Kafalar yuvarlanır, bağırsaklar deşilir, kan yağmur olur akar. Çekimler, araya sıkıştırılmış espriler ve en önemlisi Nazi Zombiler ile iç organları çok başarılı bir film ortaya çıkarmış. Dead Snow aptal sarışınlar ve boş bakışlı yakışıklı Amerikalıların boy gösterdiği filmlerin kat kat iyi çalışma olmuş.

Dead Snow Tommy Wirkola adlı genç (79 doğumlu!) Norveçli yönetmenin ikinci filmi. Daha önce yine Norveççe bir Kill Bill komedisi çekmiş. Bu genç yönetmeni kesinlikle çok beğendi
m. Hatta benimle kalmayıp gavurlar da pek bir beğenmiş olacaklar ki 2009 Sundance Film Festivalinin açılış filmi olarak seçmişler.

Pazar, Temmuz 05, 2009

Hitit Gunesi Epizort 14! Ugurlu Epizort!

Basar, Eralp, Hakan ve Kansu, bu kez 13. ep'de bahsi gecmesi gereken seyleri konusuyor!
- Zaman yolculugu ve Hitit Gunesi
- Asimov's Okuyucu Odulleri
- Hugo Oylamalari filan fesmekan
- Az oy veren sayisinin odullere etkileri
- Uzayda dolasan isimler
- Escape Pod, Starship Sofa
- ODTU BKFT Kitap katalog Sistemi Muallakligi
- Steve Baxter ve kotu kitap plotlari
- Iskorpit(!)
- Analog vs. Asimov's
- Eski yazarlar ve pulp
- Jeff Noon ve Okuz gibi fiyatlara satilan kitaplar
- Dan Galouye ve sanssiz yazarlar

ve giris muzigi suprizi: Arda Eden'in bizim icin ozel hazirladigi bir eser!