Pazartesi, Ocak 05, 2009

Oooops!

Aniden çölün ortasında, gecenin yarısında güneş doğdu birkaç saniye için. Kimse cihazı nereden bulduklarını bilemedi. Kudüs yanmaktaydı nükleer güçlerin yarattığı güneşin işikları altında. Aradan yıllar gibi geçen dakikalardan sonra IAF uçakları yoldaydılar ölümcül yükleri ile. Kısa bir süre sonra Suriye ve Irak başkentleri de birer mantar bulutu ile süslendi, Gazze şeridi yerle bir oldu. Suriyenin henüz tamamlanmamış nükleer silahlarının parçaları düşen bombaların gücüyle çevrelerinde ne varsa zehirlediler. Hemen arkasından İrandaki mollalar "Kahrolsun Amerika" çığlıklarıyla önlerindeki düğmeye bastılar ve basit ama etkili roketleri Avrupanın şehirlerine doğru yola çıktı. Fırsat bu fırsat diye Pakistan ve Hindistan da birbirlerine roketlerini salladılar ölümcül yükleri ile. Esas ilginç olan Çin Halk Cumhuriyeti'nin roketlerinin bir kısmının Hindistan'a doğru yol almasıydı. Öte yandan, Tayvan'in yerle bir olması çok kişiyi şaşırtmamıstı. Aniden Kuzey Kore başkanı aynada saçını seyretmek dışında bir uğraş buldu kendisine. Roketler sağa sola uçuşurken nükleer silahları olmayan ülkeler eski düşmanlarına saldırmak için planlara başlamıştı bile.

Amerika Birleşik Devletleri Başkanı masasında oturmuş gelen raporları okuyordu, danışmanları masanın etrafına toplanmış, çaresiz bir şekilde duvardaki ekrandan dünyanın çeşitli yerlerinin uydu fotograflarına bakmaktaydı. Başkan raporlardan kafasını kaldırıp "Bir şansımız var mı?" diye sordu. Generallerden birisi hızlıca cevapladı.

"Başkanım, şimdi saldırırsak kazanma şansımız daha yüksek."

"Neyi kazanma şansımız?" Başkan başını ellerinin arasına alarak raporlara bir kez daha baktı.

General buna bir cevap veremedi, ne de olsa verdiği cevap yılların hazırlığının sağladığı otomatik bir cevaptı. Kendi kendine mırıldandı sessizce, "Nerde eski Sovyetler ihtiyacın oldugunda."

Bu odadan binlerce kilometre ötede, Moskova'da aynı soru yankılanmıştı ve aynı cevap verilmişti. Tek fark karşı sorunun eksikliği idi. Rus Federasyonun başkanının gözleri parlıyordu heyecanla.

Ayın yörüngesindeki gözlem gemisindekiler şaşkınlık içerisindeydi. Gözlem odasına toplanmış mürettebat sessiz bir şekilde üçyüzbin kilometre uzaktaki gezegende olup biteni izlemekteydi. Tek ses Dünyada hayli bir süre zamanını geçirmiş Psikologdan çıktı: "Hassiktir" ve odadakilere sordu, "Bizim Uzay turistini gören var mı bu gün?"

Kaptan uyargacını kafasının etrafına sardı. Adrenalin peşindeki zenginlerin oyunlarından gına gelmişti. "Bu kez bu şakacının zikini kopartacağım!"

Psikolog hafifçe inledi "Ooooooooff..." diye.