Salı, Temmuz 29, 2008

Bir hava alani macerasi

Hava alanina cok erken varmak cok sacma bir is olsa da baska pek bir sansim yoktu. Musteri resmen kapidisari etmisti beni, yarin devam ederiz, sen de evden calisirsin diye.

Kendime bir duble espresso alip bulabildigim bir bos masaya yerlestim ve laptopumu actim.

Hizlica etrafta bir WiFi noktasi olup olmadigina baktim - pek sansim yoktu bu gun. Parayla korkunc ucretlerle servis veren haydutlardan bolca vardi ama...

Kismet'i calistirip bir ne var ne yok tarayalim dedim ve arastirmaya basladim. Cok surmeden bir takim kendini duyurmayan servisler yakalamaya basladim.

Hizlica SSID'leri kesfedip bir bir durtuklemeye basladim bunlari. Cogunlugu yerel ve pek iyi korunmamis sirket aglariydi - ne zaman ogrenecekler bu insanlar yerel aglari WiFi'ye yayinlamak boru degil, sonucta ozellikle hava alani gibi bir yerde insanlarin kisisel bilgileri son derece kolayca calinabilir!

Artik internet baglantisi degil de daha cok meraktan saga sola bakinmaya basladim, EasyJet, BMI, Ryan Air, birkac adi bilinmez yerel havayolu sirketi derken aniden bir baglanti ilgimi cekti: "Galaktik Yolculuk".

Birilerinin espri anlayisi benimkiyle ayni diye dusunerekten bu aga kendimi dikkatlice bagladim. Muhtemelen herhangi bir sistem yoneticisi beni rahatca yakalayip zaten kucuk olan hava alaninda hizlica bulabilirdi ama laptopumun guvenliginin makul derecede saglam oldugunu dusundugumden pek dert etmedim - tabii ki hava alani guvenligi elemanlarinin beni dove dove disari atmasi hos olmazdi ama boyle bir olayin olasiligi hayli dusuk diyerekten... Insanoglu arada bir riske atmali kendini. Hos - bende bu habirebir olan bir sey ama, zannedersem daha cok kendi hayatima pek onem vermedigimden kaynaklanan bir sey bu.

Hizli bir ag taramasi bana birkac tane web sunucusunun oldugunu gosterdi, ben de hadi artik, bundan sonra ne olacak diye Firefox'umu acip sansimi denedim: http://www.galaktikyolculuk.com

Ve karsimda aniden ilginc bir web sayfasi vardi. Anlamadigim bir dilde, anlamadigim garip bir karakterler ekranimi doldurdu aniden. Ekranda karsima gelen renkler kesinlikle dunyadaki web sayfasi standardlarina pek uymuyordu, pembe-mor bir arka plan ustune kirmizi-sari karakterler asagidan yukariya dogru akiyor gibiydi, sanki tepetaplak bir sayfa okuyordum. Once bir sysadmin'in sakasi zannettim bu isi; bazi insanlar aglarina izinsiz baglananlara resimleri tepetaklak etmek veya butun linkleri Goatse adamina yonlendirmek gibi sakalar yaparlar. Sistem yoneticilerinin espri anlayisinin diger insanlardan farkli olduguna kesinlikle eminim - onca sene bilgisayarlarla bu kadar hasirnesir olmak insanlari biraz degistiriyor bence, ben de onlardan biriyim sonucta ve bu tur sakalar benim de cok hosuma gider.

Ote yandan bu biraz daha farkli gibiydi.

Gercekten farkli.

Dikkatlice sayfayi inceledim. Sanki bu sayfa bir insanin gozler icin tasarlanmamis gibiydi. Acaba....

Hizlica sayfanin kodunu actim, HTML gibiydi ama karakterlerin grafiklerden olustugunu farkettim, UTF8 degildiler - UTF8 butun dunyadaki dilleri iceren bir karakter tanim tipi, artik biliyorsunuz, hikayeye devam - ve linklere hizlica baktim ve diger ekranda sirayla linkleri acmaya basladim. Bir suru baska garip renklerde garip >karakterlerle dolu sayfalar ekranimi doldurmaya basladi.

Saskinca saga sola klikleyerek gecen bir bes dakikadan sonra aniden karsimda hava alaninin bir plani vardi. Renkler tumuyle yanlisti ama yine de cevremdekileri taniyabilecegim bir plandi bu. Sanki yolculara ne nerede gosteren planlara benziyordu. Dikkatice incelemeye basladim bu plani. Hizlica bu resmi PDA'ma transfer ettim, laptopu kapattim ve haritada isaretlenmis noktalari dolasmaya basladim.

Cogunlugu tuvaletler, cafeler gibi yerlere denk geliyordu. Ancak bir garip karakter uzerinde hic bir sey olmayan bir kapiya isaret ediyordu. Cevreme hizlica bir baktim, henuz kimsenin dikkatini cekmis gibi degildim. Kapi kolunu soyle bir yokladim, sonra hizlica asildim ve... Acildi, ben de kendimi oteki tarafina attim!

Bir koridordaydim. Cok uzun degildi ama bir on metre kadar gidiyordu ve benim oldugum taraf ile karsi tarafin aydinlatmasi farkliydi, daha cok ultraviolet gibi, garip bir rengi vardi. Yavasca yurumeye basladim, kalbim gum gum gum atiyordu. Koridorun ortasinda biraz durup nefes aldim, kalp atisimi duyamayana kadar kendimi sakinlestirmeye calistim. Zihnimde heyecanin yerini merak almaya baslamisti. Kulaklarimi kabartarak yavas yavas ilerledim koridorda ve sonuna geldigimde koseyi dondum ve etrafima bakindim ama gozlerime inanamiyordum!

Karsimda baska bir hava alani bekleme salonu vardi! Renkler, isiklar, hersey cok farkliydi. Etrafimda organik kupa sekline benzer cisimler, havalarda ucusan isildaklar, kuyruklari kontrol altinda tutacak ipler... Ve isin en garibi, salonun uzak tarafinda bir takim insanlar.. Hayir, insan demek yanlis, hominidler demek daha dogru olur, ya da insansilar? Geri planda cok hafif bir Elvis sesi, Jailhouse Rock'u soyluyordu.

Artik emindim. Elvis olmedi, gercekten yurduna temelli goc etti...

Cok dikkatlice gerisin geriye koseyi geri dondum, koridorun sonuna dogru kosmaya basladim ve kapiyi hizlica acip arkamdan kapattim.

Hizli bir kontrol - hala kimse bana bakmiyordu. Yavas yavas kapidan uzaklastim, bir cafe'ye yoneldim ve kendime bir duble espresso daha siparis edip ilk buldugum koltuga yigildim. Ve laptopumu acip bu cumleleri yazdim. Simdi bloguma yukleyip tekrar kapinin onune gidecegim. Eger benden bir daha haber almazsaniz, Elvis'in son konserinde beni bulabilirsiniz.

Bana iyi sanslar dileyin!