Çarşamba, Mayıs 14, 2014

Taht Oyunları ekrana taşınırken değişiyor mu?

Taht Oyunları son dönemde giderek daha çok takip edilen ve izlenen bir dizi. Bunda G.R.R. Martin'in öykü anlatımı, Westeros'un puslu ortamı ve HBO'nun diziye verdiği önem ile yaptığı yatırımın etkisi var. Ayrıca kitapların ekrana uyarlanış biçimi, alınan, çıkartılan ve eklenen bölümler de bu başarıda pay sahibi. Başta Yüzüklerin efendisi olmak üzere pek çok kitabın televizyona ya da beyaz perdeye uyarlanması üzerine ne kadar huysuzluk yaptığımı arkadaşlarım yakinen biliyorlar ve hatta bilmekten dolayı bir usanç ve pişmanlık içerisindeler dersem çok da abartmış olmam. Özellikle belirli kitapların görüntüye taşınırken yönetmenin hayal gücü ve çapı ile sınırlı kalmaları, kafasına göre ya da izlenme kaygısı (tamamen duygusal) ile yapmış oldukları değişiklikler beni bir hayli hoşnutsuz kılıyor. Bu düşüncelerimi de dile getirmekten, hem de birden çok defa, hiç çekinmiyor ve usanmıyorum.

Ancak konu Taht Oyunları olduğunda her nedense garip bir sakinliğe bürünmekteyim. Açıkcası nedenini çok da bilmiyorum. Tabi ki bu durumun yaşımın getirdiği olgunluktan olduğunu düşünmüyorum. Sanırım Taht Oyunlarında beni çeken öykü ve anlatım tarzından çok Martin'in kişi ve olaylara yaklaşımı. Karakterleri bütün yalınlığı ve eksiklikleri ile ortaya sermesi beni cezbediyor. Aynı şekilde olay örgüsünde kahramanların! zor, hatta imkansız durumlarda mucizevi bir şekilde kurtulmaları, zorlukları aşmaları bu kitapta yok. Hatta tam tersine acayip çuvallıyorlar. Stark ailesi bunun en belirgin kanıtı. 



Awful good

Tahminimce öykünün diziye aktarılırken az ya da çok değiştirilmesi değil de ölmesi gerekn karakterlerden birinin yaşaması beni çileden çıkartabilirdi. (Psikolojik sorunlarımın olmadığını iddia etmiyorum.) Çünkü benim için bu öyküler silsilesini ilginç, etkileyici ve sürükleyici kılan kişilerin yaptıkları hataların cezasını hatti zatinde gerçekci ve son derece acımasız olarak çekmeleri. Bir kaç istisna kaideyi bozmuyor. Neler olduğunda bahsedip okumayan ya da seyretmeyenlerin tadını kaçırmayacağım. Yüzüklerin Efendisi ve/veya diğerlerinin çekimlerinde yaptığım huysuzluğu yapmamamın temel nedeni bu olmalı. Olayların ve kişilerin olabildiğince gerçekçi olması. Sanırım bu yüzden Taht Oyunları Karanlık Fantastik olarak sınıflandırıyorlar. 


Gelelim son sezonda yaşananlara ve kamuoyunun bunlara olan tepkisine. Martin'in tembel (bizden tembel olmasın) bir yazar olması HBO'nun her kitap bir sezon yönetimini geçersiz kıldı öncelikle. Üçüncü kitap iki sezona bölündü, belki bu sayede de daha çok detay öğreniyoruz. Emin değilim çünkü kitapları okuyalı bir süre oldu. Her neyse daha sonra ufak tefek değişiklikler ortaya çıkmaya başladı. Kimi yumuşak kimisi ise bir hayli sert şekilde. 


Son dönemdeki farklılıkların bir kısmını io9'dan okuyabilirsiniz. Özetlemekle uğraşmayacağım. Nokta atış yapmak istiyorum. Devam etmeden önce belirtmeliyim ki son sezonu izlememiş ya da üçüncü kitabı okumamış olanların yazının devamını okumamalarında fayda var. Olayımız şudur. son bölümlerin birinde Kralkatili Jaime Lannister ile eski kraliçe ve kardeşi Cersei Lannister arasında gerçekleşen bir cinsel münasebet sahnesi var. Hiç kardeşler öyle şeyler yapar mı demeyin. İnsanoğlu çiğ süt emmiş. Her şey mümkün. Hem Tayfun Atay'ın bu konuda ilginç fikirleri de var. Neyse, olay pek de hoş olmayacak bir şekilde yeni ölmüş ve pek de muhtemel olarak kokmaya başlamış olan sabık ve sapık Kral Joffrey'in naaşının yanı başında yaşanıyor. Kitaptaki her iki tarafında istek gösterdiği anlatıdan farklı olarak dizide Jaime'yi gayet istekli, Cersie'yi de gayet isteksiz görüyoruz. (Bu şekilde anlatmamı mazur görün. Herhangi bir şekilde olayın tecavüz olmadığını iddia etmiyorum. Martin ne der, o başka bir konu.) 

Anneler gününüz kutlu olsun

Velhasıl kitap ile ciddi bir farklılaşma söz konusu. Ancak her nedense izlerken bu sahnenin daha farklı olduğu aklıma hiç gelmedi. Her ne kadar yaşananları tasvip etmesem de beni rahatsız da etmedi. Fakat bir çok yerde konu hakkında eleştirisel yazılar çıktı. Bunların ahlaki kaygılar güden ve ensest karşıtı olanlarını bir kenara bırakıyorum. Özetle itirazları Eda Utku'nun yazmış olduğu bu yazı ile özetlemek mümkün. Söylenen, her nasılsa benim diğer kitaplar için söylediğim gibi, kitaptan bu kadar sapmanın yanlış olduğu ve öykünün özünü değiştirdiği yönünde. Ben ise ilk kez bu kanaatte değilim. Yukarıda açıkladığım nedenler ve bu kitabın kurgusal detaylarının benim için ön planda olmamasından dolayı. Belki de yaptığım iki yüzlülük olabilir. Bence eserlere farklı ağırlıklar vermem ve değer verdiğim noktaların farklı olmasından.


Tüm bu olanları en ilginci ise bizzat kitabın yazarı Martin'den gelen açıklama oldu. Adam kısaca beni bunlarla yormayın, kitapta olay kurgusu farklı idi, dizide ise daha farklı. Zaten sahnenin, sizin anladığınız şekilde olmasa da, rahatsız edici olması gerekiyordu. Kardeşler arasında olur böyle şeyler, önünüzdeki maçlara bakın demiş. İngilizce metni aşağıda var. Buradan da Jezebel'in detay yazısına erişebilirsiniz. Özetle bazen kitaplara bu kadar sadık olmamamız gerekiyor. Gerek dizi ve filmlerin farklı bir kitle için hazırlanıyor olmasından, gerekse dizi ve filmlerin yazılanların farklı bir yorumu olmasından. Bu olgun, sağduyulu yazdıklarımdan sonra peşinen ilan ediyorum. Hobbit'in üçüncü filminde huysuza bağlayıp, demediğimi bırakmayacağım. Ne demişler dediğimi yap, yaptığı yapma.

Sanırım sinsice gülümsüyor
Re: Jaime's changes in Breaker of Chains

This is off topic here. This is the section for comments about Junot Diaz and Anne Perry and the Cocteau's author program.

Since a lot of people have been emailing me about this, however, I will reply... but please, take any further discussion of the show to one of the myriad on-line forums devoted to that. I do not want long detailed dissections and debates about the TV series here on my blog.

As for your question... I think the "butterfly effect" that I have spoken of so often was at work here. In the novels, Jaime is not present at Joffrey's death, and indeed, Cersei has been fearful that he is dead himself, that she has lost both the son and the father/ lover/ brother. And then suddenly Jaime is there before her. Maimed and changed, but Jaime nonetheless. Though the time and place is wildly inappropriate and Cersei is fearful of discovery, she is as hungry for him as he is for her.

The whole dynamic is different in the show, where Jaime has been back for weeks at the least, maybe longer, and he and Cersei have been in each other's company on numerous occasions, often quarreling. The setting is the same, but neither character is in the same place as in the books, which may be why Dan & David played the sept out differently. But that's just my surmise; we never discussed this scene, to the best of my recollection.

Also, I was writing the scene from Jaime's POV, so the reader is inside his head, hearing his thoughts. On the TV show, the camera is necessarily external. You don't know what anyone is thinking or feeling, just what they are saying and doing.

If the show had retained some of Cersei's dialogue from the books, it might have left a somewhat different impression — but that dialogue was very much shaped by the circumstances of the books, delivered by a woman who is seeing her lover again for the first time after a long while apart during which she feared he was dead. I am not sure it would have worked with the new timeline.

That's really all I can say on this issue. The scene was always intended to be disturbing... but I do regret if it has disturbed people for the wrong reasons.

Now, if you please, I'd appreciate it if we could get back to Junot Diaz and Anne Perry and the subjects of the original post.

Hiç yorum yok: