Bir süredir bir Uzaylı ve bir
Dünyalı’nın arasında geçen hayata dair bir diyaloğun nasıl olabileceğine kafa
yoruyordum. Sonunda böyle kısacık bir söz dizisi ortaya çıktı. Ama oldukça keyif
aldığımın altını çizmeliyim. Sanırım hikaye yazmaktansa diyalog yazmayı tercih
ederim. Umarım sizler de okurken benim yazarken aldığım keyfi alırsınız...
Noh isimli gezegenden gelen
uzaylı gezgin Drod Digor ile arkadaşı Dünyalı Bay P insanoğluna dair sohbet
etmektedir. Bay P Digor’a Dünya’daki gözlemleri hakkında sorular sormaktadır.
Digor: Bil ki sizin kitap adını verdiğiniz şeylerdeki gibi
bilgece sözler bulamayacaksın bende.
Gördüklerini anlatan basit bir seyyahım sadece.
Bay P:Peki Digor, sence neden
yalnız bu kadar insanoğlu?
Digor:Siz insanlar ruhlarınızı
bir cehennem çukuru gibi derinleştiriyor ve sonra o çukurun içinde
boğuluyorsunuz. Yardım istiyor gibi
görünüyor ama yardım için uzanan eli ısırıyorsunuz. Aslında çukurlarınızda boğulmaktan
keyif alıyorsunuz. Bu sizin var olma biçiminiz yahut var olma yolculuğunuz. En
sevdiği meyveyi kimseyle paylaşmamak için masanın altına gizlenip dişleyen
küçük bir çocuk gibi. Çünkü acı ve elem dolu bir ruh satamadığınız ve
satın alamadığınız nadir şeylerden biri. Buna sahip olmak sanırım sizi özgün kılıyor.
Bay P: Ölümlülük ve ölümsüzlüğü
arama konusuna ne diyorsun?
Digor: Biz Drodlarda ölüyoruz.
Ama ölümsüzlüğü aramıyoruz. Bizim geleneklerimizde ölümden korkulmaz. Ölümsüzlüğü
aramak yaşama yapılabilecek en büyük hakarettir. Ölüm yaşamın içindedir çünkü.
Ölüm ve yaşam bizim için birbirinden ayrılamaz iki sevgili gibidir.
Bay P: Cennet ve cehennem?
Cennet ve cehennem sizsiniz.
Şeytan ve melek de. Yeryüzündeki canlılar arasında kendini sorgulayabilme ve iyi ile kötüyü ayırt edebilme yetisine
sahip olan yalnızca sizsiniz. Ama ne garip bir çelişkidir ki kendi cinsini ve öteki canlıları keyif için
öldürebilme vahşiliğine sahip olan da yalnızca sizsiniz. Sonra da oturup
yeryüzünde cezalandıramadığınız günahlar ve ödüllendiremediğiniz sevaplar için
cennet ve cehennemi icat ediyorsunuz.
Bay P:Ya aşk konusuna ne demeli?
Digor:”Aşk iki ruhun dansı olmalı.
Unutulmamak adına birbirlerinde daha derin yaralar açmaya çalışan iki zavallı
korkak ruh” gibi ağdalı ifadeler kullansaydım eminim dokunaklı olurdu. Ama
maalesef dostum ben bu kadar derin anlamlar göremiyorum aşk olarak
nitelendirdiğiniz şeyde. Bölünerek çoğalan tek hücreli atalarınızdan kalma bir
alışkanlık olmalı bu. Bana kalırsa “Öteki yarısını aramak” gibi zırvalıklarınız
da buradan kaynaklanıyor.
Bay P:Kadın ve erkeği birbirinden
bu kadar ayıran şey ne ola ki?
Digor:Kadının on binlerce yıllık
köleliğidir tabii ki. Sence hangi efendi çekinmeden korkusuzca sırtını
dönebilir kölesine. İşte bunun için erkek güvenemez kadına. Yalnızca kadın kendini
adayabilir erkeğe. Erkekse gitmek için
hep halihazırdadır. Farklı yollara bakan yüzler her zaman ayrılıkların
habercisi değil midir sevgili dostum?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder