Cumartesi, Şubat 23, 2013

Kara Ayna ve Charlie Brooker

Charlie Brooker'i daha çok BBC'deki Screenwipe geyiklerinden tanıyorum. TV izlemediğimden arada bir bunları BBC veya Youtube'da izleyerek İngiltere televizyon kanallarında neleri kaçırdığımı görerek Uçan Spagetti Canavarına teşekkür duaları ediyorum.

Ancak Charlie Brooker, Black Mirror adlı bir yakın gelecek teknolojisi + bilim-kurgu / taşlama dizisi de yapmakta ve şu günlerde ikinci serisi yayınlanmakta.



Apple reklamı tadında bu traileri izledikten sonra devamında dediklerime de bir bakin. Bakmazsanız gidin nerden bulursanız özellikle ikinci sezondan 'Be Right Back' ve ilk sezondan 'The History of You' bölümlerini izleyin!
Hayli de yazdım yav, en iyisi bakın yazdıklarıma...

İlk izlediğinizde 'Bilim kurgu bunun neresinde?' diyebilirsiniz ancak çoğu bölümler internetin ve taşınabilir net cihazlarının hayatımızı nasıl değiştirdiği üzerinde. İlk sezonun ilk açılış bölümü, 'Ulusal Marş' ('The National Anthem') İngiltere Başbakanının domuz ziktiği bölüm olarak ün kazanmış olsa da esas üzerinde düşülen konu Twitter gibi yeni medyanın gazete ve televizyonları geride bıraktığı ve modern politikacıların bir politika düşünce zinciri yerine tümüyle yeni medyaya tepki olarak plansız bir şekilde karar vermesi hakkında ve 2010-2013 İngiltere politik yaşamını son derece güzel irdeleyen bir bölümdü. İnternetin hayatımıza etkisi kadar bilime dayalı bir kurgu daha düşünemiyorum.

Ayrıca televizyonda zoofili yayınlanması da ayrı bir soytarılıktı. Orası da ayrı. Fnord. Daha da bi ayrıca, en sonunda İngiliz modern sanatına sokuşturulması ayrı bir tad. Dubleplusgood Fnord.

Aynı sezondaki ikinci Charlie Brooker bölümü, 15 Million Merits ise modern televizyon kanallarındaki yetenek yarışması programlarıyla dalga geçen bir senaryoya sahip olsa da mekanı distopik bir gelecek olarak bilim kurgusaldı.


Ancak üçüncü bölümü, 'Senin Bütün Tarihin' ('The Entire History Of You'), birkaç sene önce Eastercon'da Charlie Stross'un da konuşma konusu yaptığı bütün yaşamımızın kayda geçirilmesi hakkındaydı ve hiç bir şeyin unutulamadı bir dünyadaki ilişkileri son derece başarılı bir şekilde irdeliyordu. Başından sonuna kadar son derece iyi bir senaryoyla karşımıza gelen bu konu daha önce de işlendi (özellikle Charlie Stross tarafından) ancak televizyonda güzel bir bilim kurgu olarak görmek son derece hoş idi.

2013'ün yeni serisi de olağanüstü bir bölüm ile başladı, 'Be Right Back', bildiğiniz brb. Charlie Brooker'in kendisi senaryoyu 'İnternetten arkadaş bulmaya' benzetiyor. İlk başta mesajlaşlamalarla başlayan ilişki sonra telefonlara, daha sonra da... Neyse, bozmayayım ancak son derece güzel bir sonla bitiyor. Dahası Charlie Booker dizide bilim kurgu gibi gözüken bazı olayların şimdiden gerçekleştiğini anlatıyor. Daha yeni bir gazeteci kendi yazdıklarını kurgulayıp tekrar kendisine tweet eden bir robotla kavga etmiş internette herkesin önünde. Çok kalmadı AI, geliyor.

Uzun uzun yazabileceğim ama içimde enerji bırakmamış 'White Bear' ise inanılmaz daraltıcı, strese sokucu bir korku filmi tadındaydı. 50 dakikalık bölümün 45 dakikasını B-movie tadında terör ve şiddet içerisinde ordan oraya kaçan, hafızasını kaydetmiş bir kadının gözünden izliyoruz. Salya sümük televizyon ve cep telefonlarından gördükleriyle beyinleri yıkanmış, sadece cep telefonundan Victoria adlı bu kadını çekmeyi bilen, bunun dışında ne yardım eden ne onunla konuşan bir toplum içerisinde bir yandan da elinde silah, keser ve bıçak olan manyaklardan kaçan bu insanla bir bağ oluşturuyoruz. Normal yaşamımızda kendimiz sanki çok farklı bir şekilde davranır gibi. Youtube'a bir bakarsanız sağda solda her yerde kavga dövüşten tutun yardım isteyen insanlara yardımı esirgeyip tek etkenlik olarak görüntüleri hemen kaydedip nete yükleyen, Twitter veya Facebook'ta paylaşan bir kitle olduğumuzu kabullenirsiniz. Charlie Brooker en sonunda çok ilginç bir şekilde esas olup biteni açıklıyor, anlamama ihtimalimizin kalmaması için kafamıza vura vura gösteriyor. Son kareler ekrandan daha yeni gitmişken izleyici olarak olup biteni sonunda her açıdan görmüş olduğumuzdan üzerinde düşünülecek çok konu bırakıyor. Her ne kadar bölümün kendisi çok bir haz vermemiş olsa da bölüm üzerinde düşündürtmesi, onun hazzı ne kadar iyi bir şekilde bize konuların aktarıldığının kanıdı.

Hiç bir bölüm hakkında senaryo veya sonlarını bozmayayım diye esas yazmak istediklerimi yazamadım. Aradan biraz zaman geçsin, izleyebilirseniz eğer o zaman tekrar yazdığımda umarım daha derin inceleyebilirim bunları. Son zamanlardaki diğer izlediğim bilim kurgu / fantazi dizilerinin aksine Charlie Brooker'in bu serisi attığı taşları esirgemiyor, her attığı taş hedefini buluyor ve isimler ekrandan aktıktan sonra oturup hakkında düşünür buluyorsunuz kendiniz.

Uzayda dandun ışın kılıçlarıyla oynanan bir Western yerine Charlie Brooker bize son derece daha ince bir gelecek gösteriyor. Modern Batı dünyasının değerleriyle, medyasıyla, politikalarıyla, suç ve ceza anlayışıyla inceden dalgasını geçen bu seriler, insanı düşünceye sevkeden eserler.

Her haliyle izlemenizi öneririm. Umarım benim kadar zevk alırsınız.

Black Mirror'un bu serisinin üçüncü ve son bölümü, Waldo, 25 Şubat'ta yayınlanacak.

Hiç yorum yok: