Salı, Mart 31, 2015

Mike Mignola'dan Frankenstein

Benim pek sevdiğim çizer Mike Mignola Frankenstein çizgi romanı ile geri dönüyor. Mignola'nın yazdığı öyküyü Ben Stenbeck çizdi. Frankenstein Underground adlı seride yaratık bir başına yer altında dolaşırken yaşadıklarını ve karşılaştıklarını anlatıyor. İlginç bir çizgi roman gibi duruyor. Mignola'nın yazdığı öykülerdeki anlatım tarzını, kullandığı folklor ögelerini, hafif karanlık, tekinsiz ortamı hep beğenmişimdir. Çizimler her zamanki gibi Mignola'nın tarzında. Stenbeck'in daha önce de Mignola ile çalışmaları vardı. Dark Horse Comics'ten çizgi romanı edinmek mümkün.

Pazartesi, Mart 30, 2015

Batman Darth Vader'e karşı

Machinima bir süerdir süper kahramanları karşılaştırıp dövüştürüyor. Sonunda da bir kahraman diğerine galebe çalıyor. Daha önce süper dedektif, multi milyoner Batman ile Sith'in şampiyonu, güce dengeyi getiren çocuk Darth Vader karşılaşmıştı. Gayet makul bir sonuvardı. Şimdi o dövüş için alternatif bir son hazırlanmışlar. Bu son da ihtimal dahilinde. Hangisinin daha iyi olduğuna siz karar verin.

Çekimler ve harcanan emek muazzam. Ortam ve efektler son derece profesyonel. Sadece iki karakteri karşılaştırmak için biraz zorlama bir hikaye uydurmuşlar ama çok da önemli değil. Bahislerinizin sonucunu görüntülerin sonunda görebilirsiniz. Her iki sonuçta aşağıda.

Pazar, Mart 29, 2015

Hitit Güneşi Podcast Bölüm 92 - Picocon #32 ve Frances hardinge : İkilik

Daha önce Cory Doctorow'un Londra Imperial College'in Bilim Kurgu  ve Fantazi Topluluğu ICFS'in yıllık topantısı 32. Picocon'da yaptığı konuşmayı yayınlamıştık.
Doctorow ve Hardinge soru/cevap işkencesinde!

Onur konuğu Frances Hardinge gençlere yönelik son derece eğlenceli fantazi romanları yazmakta. Bu konuşmasında Picocon 32'nin teması İkilik konusunu romanlarında nasıl işlediğini anlattı. Hitit Güneşinde yayınlama izni verdiği için teşekkür ederiz.

Linklere gelelim! RSS'den indirmiyorsanız zıplama çizgisinin hemen ardında!

Cuma, Mart 27, 2015

Haftanın Resmi - Vroommm!!


Daha ne diyeyim!

 T.A. Walters'in 1974'de yayınlanan Centerforce adlı kitabının kapağı olan bu çizimin ne yazık kı artisti bilinmiyor.

70'lerden kitap dergi sinema posteri aklınıza ne gelirse bulup yayınlayan 70'lerden Bilim Kurgu Sanatı Tumblrinden arakladım. RSS feedinize ekleyiniz, inanılmaz eğlenceli!

Amazon'da HEPSİ BÜYÜK HARF açıklamasına bakarsak, bu romanın konusu şöyle:

BEN REED, MERKEZKUVVET ADLI GÜCÜN ALTINDA İTAATKAR BİR KÖLE ULUS OLMUŞ AMERİKA'NIN BİR UCUNDAN BİR UCUNA KACIYORDU. VAHŞİ BİR TOPLUMDAN DIŞLANMIŞ VAHŞİ ASİLERDEN OLUŞMUŞ BİR ORDU VE HIRÇIN BÖLGELERDEN VE SEVGİSİZ SEKSE TAPINAN MUTANTLARDAN VE TAM SAF YIKIM İÇİNDE KAÇIYORDU. ZAMANA KARŞI, AMERİKANIN SON EDEP UMUT KAYNAĞI ADASININ YÜKSELEN AÇGÖZLÜ ŞİDDET DENİZİNDE BATMASINDAN ÖNCE YARIŞIYORDU, SADECE MERKEZKUVVETTEN O KURTARABİLİRDİ.

Vay be... Ne kitap...

Perşembe, Mart 26, 2015

Piksel deyip geçme, düşün altında yatan kodu

Bizim yaş grubumuzdakiler gayet iyi hatırlayacaklardır Atari, Commodore 64, Amstrad ve benzerlerindeki oyunları. İlk gördüğümde aklımı alan oyunlar sonucunda bugünkü ruh halime kavuştuğumu belirtebilirim. Daha detay bilgiyi doktorlardan almakta fayda var tabii. Bahsettiğim oyunlar Pac-Man, Donkey Kong, Arcanoid, Frogger, Tetris ve nice diğeri. Bu oyunlar bir nesliğin dimağına işlediler.

Patrick Jean bu oyunlardan ilham alarak 2010 yılında Pixels adlı bir kısa film çekmiş. Aşağıda görüntüleri var. Burada eski oyunlar hayat bulup New York'u işgal ediyorlar. Fikir güzel fakat görüntüler daha güzel. Bu yıl Jean'in bu fikir ve filminden yola çıkarak Chris Columbus (Home Alone, Gremlins ve bir miktar Harry Potter) film çekmiş. Onun da tanıtım görüntüleri aşağıda. Filmin kadrosu da bir hayli kallavi. Adam Sandler, Kevin James ve Peter Dinklage oynuyor. Hoş Sandler bende ciddi bir şekilde kabak tadı yaratıyor ama elin ecnebisi bayılıyor. Filmde Seksenlerde uzaya gönderilen bilgiler içierisinde olan bilgisayar ve video oyunlarını yanlış anlayan uzaylıların bilgisayar oyunu suretinde dünyayı işgali var. Açıkcası kısa film filmin görüntülerinden daha lezzetli ve doyurucu. Film açısından pek umutlu olmasam da pikselleri görmek eğlenceli idi. Bir de filmde Pac-Man yaratıcısı Toru Iwatani'nin yüzleşme sahnesi güzel olmuş. Görüntüler aşağıda siz karar verin. Film Temmuz'da gösterime girecek.

Çarşamba, Mart 25, 2015

Terry Pratchett'ın anısına

Terry Pratchett'ın ardından Unspeakable Vault'ta onun anısına yayınlanan çizim. Yazarın anısına ve yazdıklarındaki Lovecraft temalarına gönderme yapmışlar.



Salı, Mart 24, 2015

Vurun devlere

Bu hafta animeler ile gidiyoruz gibi gözüküyor. Ben izlemedim ama Attack on Titan son dönemlerde ismini çok duyduğum bir anime. Seveni de çok gibi. Japonlar son olarak bu animenin iki adet filmi çektiler. Filmler Ağustos ve Eylül'de gösterime girecekmiş. Bu arada animenin konusu okuduğum kadar anlatayım. İnsanlık çok eski bir tarihte devlerin/titanlaran korunmak için muazzam yüksekliklere ulaşan duvarlar inşa edip  ardında saklanarak yaşamaya çalışırlar. Esas oğlan Eren ise bulabildiği tüm devleri öldürmeye yeminli bir gençtir. Nerede, nasıl öldürüyor diyorsanız. Oturup izleyin o kadar bilmiyorum. Ama bugünden sonra bir iki bölümünü indirip izlemeyi düşünüyorum. İlginç duruyor. Aşağıda hem anime hem de filmin tanıtımları var. Çizgiden CGI'ya geçiş nasıl olmuş siz karar verin.

Pazartesi, Mart 23, 2015

Akira hakkında bunları biliyor muydunuz?

 

Akira hakkında son dönemlerde yazdık çizdik. Filmi çekilecekmiş, çekilmeyecekmiş. Oyuncular bulunmuş, bulunmamış. Animeye, mangaya uygunmuş, değilmiş. Bu tartışmalar daha çook devam eder. Bu sırada Geek Tyrant'ta Akira hakkında aşağıdaki bilgileri buldum. Bir kısmı da bir hayli ilginç geldi. Buyrunuz.

Pazar, Mart 22, 2015

Ayrı dünyalar

Eşinizle aynı evde ama biriniz tavanda biriniz zeminde yaşasaydıyınız neye benzerdi?  Oscar adayı tek kare canlandırma Head over Heels bunu anlatıyor. Timothy Reckart'ın bu çalışması aklıma Pixar'ın Up'ını getirdi biraz. Bu arada sitesinde bu kısa film hakkında başka detaylar da bulabilirsiniz. İyi pazarlar.

Cumartesi, Mart 21, 2015

"Hayvanlar benim dostumdur, ben dostlarımı yemem"


Yazımın başlığı olan bu bilindik sözler ünlü İngiliz düşünür ve yazar George Bernard Shaw’a ait. Sağlık sorunlarından ötürü neredeyse iki haftadır et ve diğer hayvani ürünleri yemiyorum. Hayatı boyunca eti seven ve haddinden fazla tüketen  ama her yiyişinde  biraz vicdan azabı duyan bir kişi olarak hayvani gıdalar olmadan yaşamanın dayanılmaz bir şey olmadığını, insanın  bunu rahatlıkla becerebildiğini gördüm. O zaman “neden bir ay sonra perhizim bittiğinde de vegan beslenme biçimime devam etmeyeyim ki” diye düşündüm ve bu nedenle birkaç gündür veganizm hakkındaki araştırmalarımı derinleştirmeye başladım. Diğer canlılara işkence ederek  dünyayı huzurlu bir yer haline getiremeyeceğimiz aşikar. Sürekli şikayet edip durmaktansa  sanırım her bir bireyin önce kendi kapısının önünü temizlemeye başlayarak  tutarlı bir yaşam biçimini benimsemesi  gerekiyor. Umarım  başarılı olur ve hayatımı bir vegan olarak sürdürebilirim. Youtube'da bulduğum bir PETA animasyonunu  ve Paul McCartney'e ait "Glass Walls" isimli bir videoyu da sizlerle paylaşmak istiyorum. Ayrıca aşağıda ünlü birkaç vegana ait özdeyişleri de bulabilirsiniz. Tüm bu sözler arasına beni en çok etkileyen sanırım Moby'e ait olan sözler. "Bir hayvanın gözlerinin içine bakıp şöyle diyebilir misiniz: Benim iştahım senin ıstırap çekmenden daha önemli!"

Kuru temizlemeye devam: The Annihilation Score

Charlie Stross'u severiz. Bizden biri gibi severiz onu. Gerek zamanında bilgisayar ve yazılım işleri ile haşır neşir olmuş olması, casus romanlarını sevmesi, Ktulhu aşkı, hafif tonton suratı ve eğlenceli yazım tarzı lezüzatlıdır. Laundry Files (ya da Bugün Kuru Temizlecide Yitirdim Sevdiceğimi) serisi bir bilgisayar kurdu ineğin (nerd/geek) bilgisayar yolu ile ilahi gerçeğe ulaşması ile başlayan güzel bir hikaye. Buradaki ilahi gerçek ne yazık ki inananlarını sevgisi ile boğan, aklını alan Ktulhu ne yazık ki. Sonrasında kendisi memuriyet bilem giriyor. Bilgisayar, büyü, Ktulhu, casusluk ve bürokrasiyi karıştıran on numara seridir. Hakan'ın ilk kitap hakkında bir yazısı vardı ama bulamadım Hitit Güneşinde.

Neyse. Stross beni gayet memnun eden bir sürat ile yazıyor romanlarını. Kuru temizleme dışında başka işleri de var. En son uzaydaki bankacılık sistemi üzerine bir şeyler yazmıştı. Onu bırakıp Laundry Files'ın son kitabını da en sonunda tamamladığının müjdesini geçen gün verdi. Serinin son kitabı The Annihilation Score 2 Temmuz'da raflardaki yerini alacak. Bu sefer kitabın esas kahramanı kanlı bir kemanı olan bir hanımefendi. Yani bu sefer Bob'u değil, Mo'yu izleyeceğiz. Daha önce okuyanlar bilir. Bakalım Stross bize nasıl bir öykü anlatacak bakalım.

Cuma, Mart 20, 2015

Haftanın Resmi

Nivanh Chanthara'ın çocuk resmi. Ben bu çok beğendim. Daha önce de bir mecha çizimini paylaşmıştık. Detaylar çok ciddi fark yaratıyor çizimlerinde. Acayip bir gerçeklik, yaşanmışlık hissi yaratıyor bende.Aklıma Ghost in the Shell SAC'de satılan prostetik siborg parçaları geldi resme bakarken. Çizenin eline sağlık. Resme büyütürek bakınız.


Perşembe, Mart 19, 2015

Kum Denizinin Ötesinde

Tatooine Gezegeninde, Kım Denizinde, Carkoon'un Büyük Çıkuru'nda herkesin isimini korku ile andığı Sarlacc yaşar. Yüce Sarlacc uzun yıllar süren sindirme sürecinde bu çukura düşecek akdar şansız olan kurbanlarını muazzam bir acı ile öğütür. Jedi'in Dönüşü filminden hatırlıyorsanız Luke bu çukurun başındayken Huttlardan Jabayı alt etmiş ve pek sevilen kötü Boba Fett'i Sarlacc'a atmıştı. Sonrası ise Fett için uzun ve acılı sindirme olduğun düşünüyorduk. Fakat bir grup  insan Oliver Thompson'un yönetmenliğinde ödül avcısı aslında bu durumdan kurutulabilir mi sorusu ile aşağıdaki kısa filmi çekmişler. Film güzel ama ben açıkcası efektleri beğenmedim. Yine Yıldız Savaşları ve Boba Fett'in hatrına paylaşıyorum.

Çarşamba, Mart 18, 2015

Terry Pratchett 'ın ardından

ŞEREFE
Terry Pratchett benim için önemli yazarlardan bir tanesi. Özelikle Douglas Adams ile birlikte kullandıkları o mizahi ve zekice anlatım tarzı beni pek çok açıdan derinden etkilemiştir. Zekice fikirlerini, o muazzam karakterlerini, muzip şakalarını, meşum Ank-Morpork şehrini nefessiz ve  ayıla bayıla okudum. Görünmez Üniversite, Suikastçiler Loncası, her biri birbirinden fırsatçı büyücüleri, Rincewind ve sandığı, cadıları, küçük tanrıları, trolleri, vampirleri, şehrin muhafızları, filleri, piramitleri, cüceleri ve daha saymakla bitmeyecek pek çok Disk Dünyayı eşsiz kılan ögesi. Yalan yok ilk kitaplardan sonraki kitaplarda fikirleri ve karakterleri sevsem de anlatımından sıkılmaya başlamıştım. Hatta son kitapları Pratchett'in yazıp yazmadığını tartıştığımız son bir kaç kitabı da unutmamak lazım. Bunları niye mi yazıyorum. Ölen bir yazar hakkında methiyeler düzmek yerine sevdiğim ve beni çok etkileyen yazarı tüm yönleri ile anlatmak için. Sonuçta Pratchett muhteşem bir dimağa sahip bir insandı. Ama insandı. Her insanda olan narin bedeni en sonunda zihnini bulandıran hastalığına dayanamadı. Kişi olarak ölümü üzücü olması ile birlikte sevdiğim bir yazarın açık bir zihinle daha neler yaratabilirdi sorusu beni daha da üzüyor. Onunla lise ve üniversite yıllarımın o güzel anılarının da bir kısmı gitmiş gibi hissediyorum. Ancak sonuçta birilerinin dediği gibi ölüm ve vergiler kaçınılmaz. Hoş biz Türkiye'de yaşıyoruz ikinci kısım biraz tartışılabilir. Velhasıl kendi zırvalarımdan başka aşağıda sevdiğim diğer yazarların  ve diğerlerinin Terry Pratchett hakkında yazdıkları var. Özellikle Neil Gaimann'in yazdıkları çok ilginç.



Salı, Mart 17, 2015

Eski ve Yeni

Eski ve Yeni, biraz moda, biraz algılarımız, biraz da hayatta neyin önemli olduğuna dair bir kısa film. Bu tür işleri pek seven Patton Oswalt tarafından anlatılıyor. Sonu biraz daha açıklayıcı ya da vurucu olsa bence daha da güzel olurmuş. Ama her şeye rağmen eğlenceli bir kısa film. Unutmayın her ey geçici :)

Cuma, Mart 13, 2015

Haftanın Resmi

Nette dolaşırken aşağıdaki resme denk geldim. Nedense bu şirin hoşuma gitti. Bu ne leyn? derseniz çok da ifade edebileceğim neden yoktur. Hörmetler


Art Station'dan

Perşembe, Mart 12, 2015

Kötü haber: Terry Pratchett'i kaybettik!

Luigi Novi'nin Pratchett resmi
sağlıklı dönemlerindendi
Ne yazık ki Terry Pratchett 66 yaşında bu gün evinde vefat etti.

Erken gelişen bir Alzheimer hastalığı yüzünden zaten hakkında endişe ediyorduk, bu haber kötü bir süpriz oldu. 

Twitter'de olay şöyle gelişti:

Salı, Mart 10, 2015

Hint işi Terminator ya da başka bir . . . şey!

Hakan bu seneki Picocon'da bir Hint bilim kurgu filmine denk gelmiş. Aslında bu karşılaşmanın ne kadar hayırlı olduğu konusunda ciddi şüphelerim var. Enthiran adlı film robot gibi bir şeyi anlatıyor ama kelimeler bu görüntüler karşısında kifayetsiz kalıyor. Aşağıda filmin bir parçası var. Daha aşağıda filmin tamamını, tabi ki dayanabilirseniz, izleyebilirsiniz. Kolay gelsin.



Pazartesi, Mart 09, 2015

Olamamış Akira filmi üzerine

Daha önce pek sevdiğimiz, içselleştirdiğimiz, evladımız bildiğimiz, bağnazca koruduğumuz manga ve anime Akira'nın Holywood tarafından filme uyarlama girişimlerini dehşet ile izledik. Bir iki kere ertelenmesi, iptal edilmesi yüreğimize su serpse de bu iş bir şekilde olabilecek gibi. Ne yazık ki Hitit Güneşindekilerin genel kanısı film çekilirken gişe kaygısı ve Amerikan rüyasına uydurulması işlemi sonucunda ortaya saçma sapan, aslı ile alakası olmayacak bir Akira ortaya çıkması. (Bkz. Dragon Ball) Pek çok konuda huysuz, tutucu ve bağnaz olabilirim ama Amerikan sinema endüstrisinin orjinal eserlerin içine edebilme potansiyelini kimse yadsıyamaz, inkar edemez. Edeni de Hakan'a veririm. 

Pazar, Mart 08, 2015

R32'nin Öyküsü

R32'nin Öyküsü Vladimir Vlasenko tarafından yapılmış bir kısa film. İki dakika yirmi yedi saniyede dokunaklı bir öykü anlatıyor. Eski model cansız bir makinenin son anlarına tanık olurken insan adı verilen bu canlının bana göre doğasını görüyoruz. Dokunaklı bir film. Bu kısa sürede Vlasenko çok güzel anlatmış derdini. Afiyet olsun.

Cumartesi, Mart 07, 2015

Kaplan! Kaplan!

Kaplan! Kaplan! gecenin ormanında Işıl ışıl yanan parlak yalaza" diye başlıyor William Blake'in meşhur şiiri. Tarihi 1794. Yıllar önce. Bu şiirden yıllar sonra, neredeyse iki yüzyıl sonra Alfred Bester 1956 yılında bir kitap yazar. Şiirin ilk dörtlüğü kitabın ilk sayfasındadır. Kitabın ismi şiirle aynı olsa da farklı bir isimle anılmaya ve basılmaya başlanır. İstikametim Yıldızlar/The Stars My Destination. Kitap bir intikam romanıdır. Gully Foyle ölüme terk edilir. Uzayda. Bir başına. Ama ölmez. Uyanır. Uyanınca 24. Yüzyılı yakar yüreğindeki intikam ateşi ile. Elinde kalanlar intikamı ve yüzündeki kaplan dövmesi. 
 
Bester'in yazdığı bu klasik bilim kurgu romanı türünün en iyi ve etkileyicilerinden. Bir Monte Kristo Kontu öyküsü. uzayda geçen. Üniversite yıllarımda nefessiz okumuştum. Foyle'un intikamı için olan kararlılığı, 24. Yüzyılın tasviri, bilim kurgu ögeleri ile bir kült roman. Kesinlikle okumanızı tavsiye ederim. Ne yazık ki Altıkırkbeş'te baskısı kalmamış. Umarım tez zamanda basarlar. 

Her neyse son habere göre Paramount Pictures kitabın film haklarını satın almak için görüşmelere başlamış. Film için çalışmaları, ekibin toparlanması, filmin çekilmesi ve beyazperdeye taşınması ne kadar sürer bilinmez ama bu haber bile beni heyecanlandırıyor. Sanırım klasik bilim kurguyu özlemişim. Belki de nostaljidir. Umudum tez zamanda bu uyarlamayı seyretmek. Yakında detayları ağa düşer. Bizler de daha fazla detay öğrenebiliriz. Aşağıda kitap hakkında bir kaç bağlantı ve şiir var.

Cuma, Mart 06, 2015

Patlabor Yeni Nesil

Patlabor Masami Yuki'nin yazdığı 1988'de başlayan bir manga. Üzerine efsanevi Mamoru Oshii'nin yaptığı animesi de var. Aslında dahası da var ama bilançoyu burada yaparsak uzun sürer. Robotları kullanan bir polis ekibi üzerine. Robotlar birazcık iri. Hatta birazdan daha fazla iri. Her neyse Patlabor'da son olarak geçen yıl parça parça üçüncü nesilin filmi Japonya'da yayınlanmıştı. Bu yıl ise bu parçalar birleştirilerek tek film halinde gösterime girecek. Aşağıda yeni nesil filmin görüntüleri var. Bu sefer ki görüntüler daha önce yayınlanan bölümlere göre daha ciddi ve hareketli. Manga ve anime sevenler bir şekilde izlesin derim. Koca altıpatlar azametli gözüküyor. O ebadından bir tane edinmek lazım :)



Haftanın Resmi

Herkes hatırlamaz belki ama bizler Bugs Bunny ve Mars'tan acımasız uzaylı Marvin ile büyüdük. Aşağıdaki Mars İmparator'u portesi pek hoşuma gitti. Ricardo Chucky'in ellerine sağlık. 


Perşembe, Mart 05, 2015

Keramet hırkada değil şemsiyede

Kuzum bugün hava nasıl? Şemsiyemi alayım mı?
Ajanlık, karşı haber alma, casusuluk zor işler. Sinemada seyretmesi zevkli de olay uzaktan gözüktüğü gibi olmuyor. Tabi ki bahsettiğim zorluklar eğer bir şemsiyeniz var ise geçerli değil. Ama öyle herhangi bir şemsiye değil. O şemsiye lazım. Freddie Wong yeni film Kingsman tadında bir turist! görüntüsü çekmiş. Aman Londra'ya giderseniz şemsiyenize sahip çıkın. Ne olur olmaz. Bu arada neden tüm karizmatik ajanlar hep İngiliz?

Çarşamba, Mart 04, 2015

Günün Resmi: Nom nom nom


(Charlie Stross'un twatter mesajından, 70's SciFi Art tumbler blogundan arak)...

2014 yılı Nebula Ödülü adayları

2014 yılı için Nebula Ödülü adayları açıklandı. Her zaman ki gibi hiç birini okumadım. akan, Kansu ya da Başar'ın bu konuda fikirleri vardır eminim. Oylamalar Mart sonuna kadar devam edecek. Kazananları ise 4 Haziran'da öğrenebileceğiz. Aşağıda adayları, detay bilgileri ve hatta bazı adayları okumak için bağlantıları bulabilirsiniz.

Salı, Mart 03, 2015

Uzay ve Gezegen...


Yukardan etraf daha bir şenlik


Avrupa Uzay Ajansı ESA'nın Uluslararası Uzay İstasyonundaki (ISS) Columbus modülüne üç tane yüksek çözünürlüklü kamera bağlamış. Buna 'Yüksek çözünürüklü Dünya Gözleme Sistemi' diyorlar.

Dahası, 7/24 sürekli uzaydan dünyaya yayın yapılmakta. Kameralar karanlıkta veya uydu haberleşme hattında olmadığı anlar dışında sürekli canlı yayında dünya yüzeyini göstermekte.

Aha güneş batyor uzayda. Yazıyı yazmaktansa bunu seyrediyorum.
Uzaya gitmemiz daha bir süre zor olacak ancak bu sistem şu anda çalışma odamda eski bir laptopa bağlı 17" bir ekranda sürekli gösterimde. Özellikle 45 dakikada bir olan güneş doğuş veya batışları her seferinde nefesimi kesiyor. Ayrıca Pasifik veya Atlantik üzerindeyken mavi-beyaz görüntü, bulutların şekilleri en çok hoşuma giden şeyler arasında.

Uzayda aylaklık yapma fikri sadece benim değil.
ESA astronotu Samantha Cristoforetti de aynı fikirde.


Herhalde beni uzaya gönderselerdi bütün zamanımı aylak bir şekilde dünyaya bakarak geçirirdim.

Aşağıdaki embed çalışacak mı emin değim ama NASA'nın sitesinden izleyebilirsiniz. İzleyiniz.

Bahçedeki mimoza


Yaramaz kedim Totoş'un tüm şaklabanlıklarına, tırmıklarına ve işimi baltalama çabalarına karşılık yılmadım, başarıyla direndim ve yeni bir öykü yazdım.

Çizgi roman söyleşileri

Öner Biberköklü Çizgi Roman Yolculuğu adında çizgi roman üzerine söyleşiler yapıyor. İlkini Seyfettin Efendi'nin yaratıcısı ve çizeri Devrim Kunter, ikincisini şu anda Superior Iron Man'i çizen Yıldıray Çınar ile yapmış. Söyleşileri bu adresten izleyebilirsiniz. Her ikisi de birbirinden eğlenceli ve lezzetli. Dinleyiniz, izleyiniz. 


Pazartesi, Mart 02, 2015

Güle güle Leonard Nimoy

Güle güle Leonard Nimoy.



'Olmak, ya da olmamak. Bu mantıksız, kaptan'...

Her ne kadar başka bir sürü filmde ve tiyatro oynunda oynamış olsan da, hep aklımızda Spock olarak kaldın. Haliyle The Outer Limits'deki rollerin, eski Mission İmpossible bölümlerindeki casusluğun... Hiç biri hatırlanmadı.

Adının Leonard Nimoy olduğu, Spock karakterinin bir senaryo ürünü olduğu, her ne kadar da iyi bir insan olmanın kanıtları ortada iken (mesela Star Trek çekimlerinde Nichelle Nichols'un (Uhura) bölüm başına Shatner ve Nimoy'dan çok daha az para aldığını öğrenince stüdyo patronlarının odasını basıp ödenen miktarları eşitleştirmesi gibi), her nedense senden pek bahsedilmedi haberlerde.

Radyo ve televizyon, webler, bloglar, hepsi bize uzun uzun Nimoy'u değil, sadece birkaç sene sahnede oynadığı karakteri özlediklerini anlattı. En son BBC Radyo 4'te Wil Wheaton'un on dakikaya yakın Spock'un ne kadar kendisini çocukluğunda etkilediğini dinlediğimde kusacaktım artık.

Spock karakteri, Roddenberry ve Star Trek yazarlarının bir ürünü. Leonard Nimoy her ne kadar ilk başta Spock karakterinden hoşlanmamış olsa da Roddenberry'nin ikna gücü sayesinde (ve herhalde genç bir aktör olarak iş teklifine hayır da diyemediğinden) rolü kabul etmişti. Vulkan karakteri, ilk bölümlerden birisi olan Where No Man Has Gone Before (esasında ikinci pilot ve yayın sırasına göre 1. sezonun 3. bölümü) yönetmeni James Goldstone tarafından 'hislerini tümüyle dışlayarak konuş' diye yönlendirilmesiyle tam anlamıyla oluştu.

Birkaç sene Kirk ile karşılaştırıldığında soğuk, hesaplı ama hep bilgili ve bilime inanan Spock karakteri ben dahil bir çoğumuzun favori Star Trek karakteri oldu sonunda. Shatner'in fazlasıyla a-bar-ta-rak o-yy-na-ma-sı karşısında Spock'un karakteri çok daha gerçekçi ve her ne kadar insancıl olmasa da cana yakın geldi.

Taştan bir uzay yaratıkla zihin kaynaşmasını bile sırıtmadan oynayabilen bir aktördü Nimoy.


Ancak, 27 Şubat cuma günü ölen Spock değildi. Leonard Nimoy'du. Her ne kadar Star Trek sevenlere yıllarca dayanmasına rağmen, iyi kötü, bütün filmlerinde oynamasına rağmen bu noktayı unutmamamız lazım. Spock karakteri artık Zachary Quinto tarafından devam ettiriliyor, çocukluğumuzdaki Spock olmasa da Spock yaşamaya devam ediyor. Nimoy'u anarken bunu unutmamamız lazım.

Bunca sene bizleri eğlendirdiği için aktör Leonard Nimoy'un anısına teşekkür ediyorum. Star Trek'in orjinal serilerini izlemeye devam ettiğimiz sürece seni mutlu bir şekilde anacağımıza eminim.

Yine de... Selam olsun sana Nimoy!


Duyduk duymadık demeyin Puslu Kıtalar Atlası geliyor

Puslu Kıtalar Atlası, İhsan Oktay Anar'ın yazdığı ilk romanı, şaheseri. Nefessiz okuduğum, yıllar içerisinde arayıp da örneğine rastlamadığım pek çok şeyi içerisinde bulduğum, hiç aklıma gelmeyenleri keşfettiğim, dimağımı açan, damağımda tarifi mümkün olmayan bir lezzet bırakan eşsiz kitap. O günden bugüne pek çok Anar kitabı çıktı. Her biri ayrı ayrı güzel idi fakat hiç biri bende aynı tadı bırakmadı. Kitaplarında Konstantiniye'nin puslu sokaklarında gezdik. Akdeniz'in sularında insanın en karanlık yönlerini tanıklık ettik. Mekaniğin ve insan zihninin sınırları keşfettik. Terennüm ettik yüzümüzde bir tebessüm ile. Bıçkın delikanlıları, raconu, bitirimliği gördük, öğrendik. Anar yıllar içerisinde bizi aldı uçurdu bizi. Fakat hiç biri Puslu Kıtalar Atlası ile  Bünyamin'in, Ebhere'nin, elkimyacıların aradığı filozof taşı ya da yaratılmamış olanın tadı kadar lezüzatlı olamadı. Yanlış anlaşılmasın diğerlerini beğenmediğimden değil, Puslu Kıtalar Atlası beni daha vurduğundan.


Bir süredir Puslu Kıtalar Atlası'nın çizgi romanı için çalışmalar devam ediyormuş. Bizler ise hiç haberi olmadı bu güzel çalışmadan. Gırgır'ın usta çizerlerinden, Vicdan'ın, Üniversiteli Mahmut'un babası İlban Ertem bir süredir bu çizgi romana emek vermiş ve sonunda bitirmiş. Yaşı benim gibi Gırgır'a yetenler iyi bilir Ertem'i. Tarzı bence çok da güzel oturmuş Anar'ın yazdıklarına. Çzimler, tarz, renkler pek güzel. Ertem beş yıldır bu iş üzerinde çalışmış. 300 sayfalık bir eser çıkmış ortaya. Bu dört gözle beklenesi, derhal edinilesi, bir solukta okunası kitap 13 Mart'ta İletişim Yayınlarından çıkacak. Bekleyin, alın, okuyun, okutun.


Pazar, Mart 01, 2015

Öldükten sonra kız tavlamak

Bir gece dışarıdasınız. Karşınızda güzel bir hanımefendi var. Sohbet, yemek, özetle her şey çok güzel gidiyor. Ve aniden ölüyorsunuz. Öyle durup dururken. Hiç haber vermeden. Bilmedik bir nedenden. O noktada bir meleği geri dönmek için ikna etmek mümkün müdür? Mümkünse de gecenin kalanı nasıl geçer? Ramin Serry Don't Call It a Comeback adlı kısa filminde bunu anlatıyor. Eğlencelik bir kısa film.